ŞEYYAD HAMZA-BİR GAZELİNDEN
1. Ecel tutmış elinde bir ulu câm
Ki ol câmın içi dolu serencâm
2. Kime ayak sunar kime içürmiş
Kimi esrük yatur toprakta müdâm
3. Zehî şerbet ki bir kez andan içen
Ne subh oldugını bilür ne ahşam
Vezni:
Mefâîun Mefâîlün Feûlûn
Günümüz Türkçesi
1. Ecel, elinde kocaman bir kadeh tutmuş; o kadehin içi alın yazılarıyla doludur.
2. Ecel, bu kadehi kimine yeni sunuyor, kimine de vaktiyle içirmiş; kimisi ise kendinden geçmiş olarak daima yerde yatıyor.
3. Bu ne acayip içkidir ki, ondan bir kere içen ne sabah, ne de akşam olduğunu fark eder.
İZAHLAR
1. Ol, o demektir. Bunun gibi, eski şiirlerde şu yerine şol da kullanılır.
Serencâm, Farsçada başa gelen şey, ibret verici vak a demektir. Burada, ecel kadehini dolduran serencâm ile insanların türlü türlü alın yazıları kastedilmiştir.
2. Ayağ, yahut eyağ, Farsçada büyük, ayaklı kadeh demektir ve aslı bizim ayak kelimemizdir. Bundan dolayı, bu beyitte olduğu gibi, Türkçe eserlerde ayak diye de kullanılır ve çok defa iki manaya gelmesi dolayısıyla tevriye san’atı yapılır.
Esrük, sarhoş manasına gelen ve sonra kullanılmaz olan bir Türkçe kelimedir. Esrütmek de sarhoş etmek demektir.
3. Zehî; Ne güzel! Ne tuhaf! gibi, beğenme ve şaşma duygularını bildirmek için kullanılan arapça bir ünlemdir.
Kez; defa, kere manasına gelen Türkçe bir kelimedir.
İzahlı Divan Şiir Ant. N.H.Onan
GAZELİN TAMAMI
Ecel dutmış elinde bir ulu câm
Ki ol câmun içi tolı serencâm
Kima ayuk sunar kime içürmiş
Kimi esrük yatur toprakda müdâm
Ki bir içer ol sâkî elinden
Bay u yohsul ulu kiçi hâss u âmm
Zihî şerbet ki bir kez andan içen
Ne subh olduğını bilür ne ahşam
Bu meclisde harîf olankişiler
Ne nukl ârzûladılar ne ho bâdâm
Ne şerbetdür bu hîç rengi bilinmez
Kızıl mı ak mıdur yâ puhte yâ hâm
Ne arslanlar yaturmışdur bu sâkî
Ne ejdehâlar olmışdur ana râm
Selâtinleri yaturdı bu sâkî
Ki bunlarun yiridür Rûm ile Şâm
Kanı Salsâl Zâl ü Âd ü Şeddâd
Yâ Keyhusrev kanı yâ kanı Behrâm
Bular hep bu kadehden içdi yatdı
Kadeh şimdi bizümdür kâm u nâ-kâm
İçürmeyince komadı kişi hem
Bu sâkîden ne lutf iste ne ikrâm
Acebdür bu ki bunların birinden
Ne bir haber getürdiler ne peygâm
Bu sâkî meclisin esridiserdür
Ne cemâat kalısardur ne îmâm
Ne gül-ruh kurtılısar ne şeker-leb
Ne anber-hat kalısar ne sîm-endâm
Bu gafletden niçün uyanmadun sen
Niçün gâfil yatursen sen i avâm
Şeyâd Hamzanun gönline her dem
Gelür Hakk rahmetinden lutf u inâm
Ne arûz bilür ol ne nahv ü tasrîf
Ne kâfiye redîf ne tecnîs-i tâmm