Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ALİ NİHAT TARLAN ŞERHİ

GAZEL
1) Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
    Felekler yandı ahumdan murâdum şem’i yanmaz

Yârin ettiği cefa beni canımdan usandırdı. Sevgili artık bana cefa etmekten usanmaz mı?

Sevgili âşığa cefa eder. Onu candan “maddeden” usandırmak ve kemâle eriştirmek için. Zahiren cefadan âşık o derece bıkmış usanmış ki yaşayıp o cefaya katlanmaktansa ölmeyi istiyor.
Ah, burada güneşin battığı zamanki kızıllıktır. Çünkü muradım şem'i yani arzumun mumu yanmaz mı diyor. Güneş batınca mumlar yanar.
Görünüşte o kadar ah ettim ki felekler yanan gönlümden çıkan ahımın ateşinden yandı ve ben hâlâ muradıma ermedim diyorsa da hakikatte ben candan, maddeden bıktım, onu terk edecek hâle geldim demek istiyor. Bu aşk ıstırabı içinde felekleri de yaktım kül ettim. Yani felekler dahi gözümde yok artık. Böyle olunca muradım olan visâle niçin ermiyorum diyor.
Candan usanmak, ölümü istemektir. Bu çok acıdır, güçtür.
Fakat cefa etmekten bıkıp usanmak, artık cefa etmemek, candan usanmak yanında hiçtir. Şâir ikisini bir usanmak fiili ile birleştiriyor.

2) Kamu bîmârına cânan devâ-yı derd eder ihsân
    Niçün kılmaz mana derman meni bîmâr sanmaz mı

Sevgili, aşk yüzünden bütün hasta düşenlere derdinin devasını ihsan ediyor. Niçin benim derdime derman kılmıyor, acaba beni hasta zannetmiyor mu?

Sevgilinin âşıkların derdine derman bulması bir umumî kaidedir. Yani Hak âşıklarını, aşk hastalarım sevgili visâline nail eder. Çünkü onları kendine bağlayan zaten sevgilidir.
Sevgili, âşıkların derdine onlara cefa çektirmekle derman verir. Şâir sevgiliden cefa istiyor. Sevgili, onu aşk hastası sanmamakla tegafül gösteriyor. Bu tegafül ise âşık için çok büyük bir derttir.

3) Gamum pinhân dutardum men dediler yâra kıl rûşen
     Desem ol bîvefâ bilmen inanur mu inanmaz mı

Ben aşk uğrunda çektiğim ıstırabı gizliyordum. Sevgiliye bunu açıkla, bildir dediler. Eğer bu gizli ıstırabımı kendisine bildirsem, bilmiyorum o vefasız inanır mı inanmaz mı?

Bundan evvelki beytin devamıdır. Gamım gizlediği için sevgili onun aşk hastası olduğunu bilmiyor. Eğer aşk hastası olduğunu açıklasa acaba inanır mı?
Sevgili, hayat müddetince daima vefasızdır. Âşığı kendine çeker, Fakat daima onu uzaklaştırmak için türlü cefalar eder.
Âşığın bunlara mukavemet etmesini ister.

4) Seb-i hicrân yanar cânum töker kan ceşm-i giryânum
     Uyarur halkı efgânum kara bahtum uyanmaz mı

Ayrılık gecesi canım yanar. Ağlayan gözüm kanlı yaş döker. Figan ve feryadım halkı uyandırır. Şu kara bahtım uyanmaz mı?

Bu beyitte mum tasviri vardır. Mum gece yanar, mumun fitili can riştesidir. Yanan candır. Bu benzetiş birkaç defa geçti, Mumun eriyip damla damla akması da gözyaşı dökmesidir.
Bütün halkı uyandıran bir feryat, şâirin kara bahtını uyandırmıyor.
Yanmayan mumun fitili karadır. Bunu talihine benzetiyor.
Mumun yanmasına mumun uyanması derler. Mumu yak yerine mumu uyandır derler. Kara bahtının mumu bir türlü uyanmıyor. Yani aydınlanmıyor. Talihli insana bahtı uyanık derler

5) Gül-i ruhsâruna karşu gözümden kanlu ahar su
    Habîbüm fasl-ı güldür bu ahar sular bulanmaz yor.

Gül gibi yanağına karşı gözümden kanlı yaşlar dökülüyor. Sevglim, bu gül mevsimidir. Akar sular elbette bulanacaktır.

Sevgilinin güle benzeyen yanağına karşı âşık kanlı yaş döküyor. Gül mevsiminde ki bahardır, sular bulanık seller hâlinde akar. Kanlı yaşta bulanık sudur.
Kan madde olduğuna göre Hakk uğrunda dökülen yaşlar, insanı maddeden kurtarır. Çünkü gül mevsimidir yani devr-i Muhammedî'dir. Gül Hazret-i Muhammed'dir. Hazret-i Muhammed de Habibullâhtır. Gül mevsimi devr-i Muhammedî olduğuna göre bu maddeden tecerrüd edip Hakk'a yaklaşmak ancak İslâmiyette olur diyor. İsevîlikte de varsa da bu tecerrüd yani tasavvufun kemâl şekli İslâmiyettedir demek istiyor. Bu fikri Kadı Burhaneddin de şu beyti ile ifade ediyor:
Gönülde kopalı sanemâ bir safâ-yı ışk
Toldı bu âleme yine bizden nedâ-yı ışk

Bu beyitte : Gönül, çan; sanem, put; safa-yı aşk ise Hazret-i İsa'dır. Yani Hırıstiyanlıkta safa-yı aşk var ise de aşkın yüksek sesi ancak İslâmiyet ile bu âleme doldu demek istiyor.

6) Degüldüm men sana mâ'il sen etdün aklumı zâ'il
    Mana ta'n eyleyen gâfil seni görgec utanmaz mı

Ben sana gönül vermiş değildim. Benim aklımı sen aldın. Yani beni kendine sen âşık ettin, akıl yerine aşkı getirdin. Beni bu çılgınca hareketlerimden dolayı ayıplayan, kınayan gafil, seni görünce utanmaz mı?

Geçen gazellerde de izah edildiği gibi evvelâ Allah kulu sever, kendine çeker. Sonra kul Allah'ı sever. “Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Ayet” Onun için ben sana gönül vermedim, sen benim aklımı aldın diyor. Akıl alınınca yerine aşk gelir ve âşık çılgınca hareketler yapar. Bu inceliği bilmeyen insanlar âşıka ta'n ederler. Eğer onun sevgilisini görseler bu kınamadan utanırlar.
Sevgili görünmez. Zâtı görünmez, sıfatı yani bütün mükevvenat görülür. Bu ise manevî bir müşahededir.

7) Fuzûlî rind ü şeydâdur hemîşe halka rusvâdur
    Sorun kim bu ne sevdâdur bu sevdâdan usanmaz

Fuzûlî aşkın icabı olarak rinddir yani cemiyetin mevzuatına değer vermez. Ve değer vermediği için de çılgındır. Sorun bu ne cinnettir, bu delilik devam eder mi, yoksa akıllanır mı?

Fuzûlî, herkesin ayıpladığı bu çılgınca hareketlerde aşk yüzünden bulunuyor. Çünkü aklı Hak tarafından alınmıştır.
Rind ve mecnûn olmuştur. Bu bir sevdadır yani akıl hastalığıdır Usanmak, us yani akıldan gelir, usanmak akıllanmak demektir. Bıkmak değil.


FUZULİ DİVAN ŞERHİ, PROF.DR. ALİ NİHAT TARLAN, KÜLTÜR BAKANLIĞI

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI

SON EKLENENLER

Üye Girişi