Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

FUZULİ- AŞİYAN-I MÜRG-İ DİL ZÜLFİ PERİŞANUNDUR

GAZEL 
Aşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perişanındadır
Kande olsan ey peri gönlüm senin yanındadır

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helâkim zerhr-i dermanındadır

Çekme dâmen nâz edip üftadelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki damânındadır

Mest-i hâb-ı nâz ol cem et dil-i sad-paremi
Kim anın her paresi bir zevk-i müjganındadır

Bes ki hicranındadır hâsiyyet-i kat'ı hayat
Ol hayat ehline hayrânem ki hicranındadır

Ey Fuzûlî şem-veş mutlak açılmaz yanmadın
Tâblar kim sünbülünden rişte-i cânındadır

Vezin: Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün

Günümüz Türkçesi
1. Gonul kuşunun yuvası, dağınık saçlarının içindedir; ey peri, en nerde olsam, gönlüm senin yanındadır.
2. Ey hekim! Ben aşk derdinden memnunum, bana ilâç vermekten vazgeç; tedaviye kalkışma ki beni öldürecek olan zehir, senin ilâcmdadır.
3. Nazlanarak, düşkünlerinden eteğini çekme; eteğine sarılıp yalvaran ellerin göklere açılıp sana beddüa etmesinden çekin.
4. Naz uykusuna dal, gözlerini yum, yani kirpiklerini bir araya getir de, yüz parça olan gönlüm derlenip toplansın, bu perişanlıktan kurtulmasın; çünkü, o paramparça olan gönlümün her parçası senin bir kirpiğinin ucundadır.
5. Mademki ölüm denilen hadisenin doyulmaz zevki, ancak senden ayrı yaşamakla tadılabillrmiş, o halde, senden ayrı oldukları halde bu zevki tatmayan, yani hâlâ yaşayan kimselere şaşıyorum.
6. Ey Fuzulî! Fitil, yanmadıkça, mumdan nasıl ayrılmazsa, sevdiğin güzelin, senin can ipliğine sarılıp bükülmüş olan saç kıvrımları da, sen mum gibi yanmadan, can ipliğinden ayrılmaz, (korkma!).

İZAHLAR

1. Mürg-ı dil: (f. is. t.) Gönül kuşu.
Aşiyân-i mürg-ı dil: (Zincirleme f. is. t.) Gönül kuşunun yuvası.
Zülf-i perîşân: (f. s. t.) Dağınık zülf.
Kande, nerde demektir.
2. Hoşem, Âzerî lehçesince hoşum ve Helâkim zehri, helakimin zehri, beni helak edecek zehir demektir. Aşk kelimesi de vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığıdır.

3. Etek manasına gelen “dâmen” kelimesi, bu beytin ikinci mısraında olduğu gibi, her iki hecesi memdut olarak “dâmân” suretinde de kullanılır. “Etek çekmek”, yahut, “elini eteğini çekmek”, bir işle alâkayı kesmek, o işe hiç karışmamak demek olduğu gibi, bu beyitte, “üftâdelerden dâmen çekme” denilmekle “üftadelere alâka göstermezlik etme” denilmiş oluyor. Düşkünler demek olan “üftâdeler” kelimesinden anlaşılan mana da, “aşk derdini çeken zavallılar, âşıklar”dır.
Vehm kılmak; sakınmak, çekinmek, korkmak demektir. Vehm kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette okumalıdır.
Bu beytin nesirle ifade edilmiş olan şeklinde görüleceği üzere, “eller ki dâmânmdadır” sözlerinden, eteğinde olan eller, yani, lütfetmen, merhamet etmen için sana yalvaran eller manası anlaşılmakta; göklere açılmasın tabirinden ise, eteğinden kurtulan o eller senin vefasızlığından yese düşerek gökyüzüne açılıp beddüa etmesin manası çıkmaktadır.

4. Hab-i nâz: (f. is. t.) Naz uykusu.
Mest-i hâb-i nâz: (Zincirleme f. is. t.) Naz uykusunun sarhoşu. “Nâz ol” derken, nâz kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette uzatmalıdır.
Sad-pâre: (f. st.) Yüz parçah, yüz parça olmuş
sad-pâre: (f. s. t.) Yüz parça olmuş gönül.
Nevg-i müjgân: (f. is. t.) Kirpiklerin ucu.
Bu beytin kısaca manası, nesre çevrilişinden de anlaşılacağı veçhile, “naz uykusuna dal da seni o halinde seyrederek perişan gönlüm kendine gelsin”dir. Fakat Fuzûlî bunu ifade ederken bir mana oyunu da yapmış oluyor; mademki, sevgilisi kendisine bakışlarını çevirince, şairin paramparça olan gönlünün her bir parçası onun bir kirpiğinin ucuna saplanıp kalmıştır; o halde, sevgilisi uykuya dalıp göz kapaklarını yumunca, kirpikleri üst üste gelecek ve şairin her kirpik ucunda ayrı duran gönül parçaları da bu suretle bir araya gelip gönlü perişanlıktan kurtulmuş olacaktır.

5. Eski eserlerimizde, “yeter, kâfi, çok, nice” manalarına gelen Farsça “bes” kelimesi, bu beyitte olduğu gibi, “hasebiyle, dolayı ve fakat” tarzında rabıt vazifesini de görür.
Kat’-i hayât: (f. is. t.) Hayatın kesilmesi; ölüm.
Hâsiyyet-i kat’-i hayât: (Zincirleme f. is. t.) Ölüm hassası; ölüm tesiri,
Hayât ehli, yaşıyanlar demektir.

6. Tâb kelimesinin buradaki manası, “kıvrım, büklüm”dür. Bu kelime ayrıca, “ziya, takat, öfke“ manalarına da gelir. Tâblar kelimesinin tâb hecesini, vezinde, bir kapalı ve bir açı hece karşılığı olacak tarzda uzatarak okumak lazımdır.
Sünbül kelimesiyle kastedilen mana, istiare yolu ile “saç, sevgilinin saçları”dır
Rişte-i cân: (f. is. T) Can ipliği, can bağı.
Canla iplik arasındaki münasebet, canın üzüntüden ipliğe dönmesi yolundadır.
Bu beyitte, vezin icabınca bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette okunacak olan, şeni’ kelimesi, mumun kendinden ziyade, fitilini hatıra getirmektedir; çünkü mumun içindeki fitil bükülmüş iplikten yapılmıştır ve ancak yandığı zaman kıvrımları açılır.
Şem’ kelimesi, ziya manasına da geldiğine göre tâb ile ve Fitili dolayısıyla de rişte ile; rişte kelimesi, saç yerine kullanılan sünbül ile ve sünbül de, kıvrım manasına göre tâb ile münasebetlidir.

İZAHLI DİVAN ŞİİR ANTOLOJİSİ, N.H.ONAN

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI

SON EKLENENLER

Üye Girişi