Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ŞAİR EVLENMESİşair evlenmesi ile ilgili görsel sonucu

Oyunun özeti

Parasız bir genç olan şair Müştak Bey, mahallesinden Kumru Hanım isimli bir kızı severek onunla nikâhlanır. Evleneceği akşam, kılavuz Ziba Dudu ile yenge Habbe Kadın, Müştak Bey’in karşısına Kumru Hanım yerine onun çirkin ve yaşlı ablası Sakine Hanımı çıkarır. Müştak Bey, Sakine Hanımı almak istemeyince nikâhı kıyan Ebüllâklâka ile mahalleli çağrılır. Karışan işi sonunda, Müştak Beyin arkadaşı Hikmet Efendi çözer; Ebüllaklaka’ya gizlice verdiği rüşvetle mutlu sonu hazırlar. İmam nikâhladığı kızın yaşça değil, boyca büyük olduğunu söyleyerek işi kitabına uydurur.

Oyundan bir bölüm

Yedinci Sahne

- Müştak Bey, Zîbâ Dudu, Habbe Kadın, Ebullaklaka, Batak Ese, Atak Köse, Mahalleli, Hikmet Efendi -

Hikmet Efendi: — Ey, mahallelinin neden hakkı var?

Atak Köse: — Hakkı olduğunu pek yavuz bilürün, ama bak doğrusu neden hakkı olduğunu bilmen...

Hikmet Efendi: — Öyle ise bilmediğin şeye niye karışıyorsun?

Atak Köse: — Vay... Niye karışmam? Ben de bu mahallenin kalbur üstüne gelenlerinden değül müyüm?

Hikmet Efendi: — Sen kim oluyorsun?

Atak Köse: — Daha hâlâ sen benim kim olduğumu bilmeyo musun?

Hikmet Efendi: — Hayır.

Atak Köse: — Öyleyse sen de bilmediğini ne deyi soruyorsun? Hay cahil hay! Şimdi durup da sana anlatacak mıyım ki ben deheey öteki mahallede kiracıyın ve bu mahallede süprüntücü baş iyin deyi...

Hikmet Efendi: — Hay şaşkın hay!..

Atak Köse: — Senin de aklın olaydı, benim gibi şaşkın olurdun. Maslahatta ne varmış? Hadi oradan, süpürüver bakayın...

Ebullaklaka (Müştak Bey’i göstererek): — Vay, sen şunun gibi bir kabahatliye sahabet ediyorsun (yardım ediyorsun) hââ?.. Rızâ-yı kabahat ayn-ı kabahattir. (Suça razı olmak suçu işlemek gibidir.) Sen de onun gibi cezaya müstahaksın. (layıksın)

Hikmet Efendi: — Efendim, ben kendi kabahatimi anladım, ama onun kabahati n'oluyor? Onu anlayamadım.

Ebullaklaka: — Daha ne olsun, kendisine nikâh ettiğim kızı istemiyor da onun küçüğünü istiyor. Bu ne demektir?

Hikmet Efendi: — Efendim gazaplanmayınız; (gizlice bir para kesesi göstererek) küçük kızı senden isteriz.

Batak Ese: — Efendi, nedir o?.. Rüşvet mi alıyorsunuz? 

Ebullaklaka (Batak Ese’ye): — Ben öyle şey mi kabul ederim? (Hikmet Efendi’ye gizlice) Yan cebime ko. (Hikmet Efendi keseyi gizlice imanın yan cebine koyar).

Batak Ese: — Galiba parayı almışa benziyorsunuz? 

Ebullaklaka: — Hâşâ, sümme hâşâ!.. Eğer ben paraya elim sürdümse ellerim kırılsın.

Hikmet Efendi: — Aman efendim; hakikat her ne ise lâyıkıyle meydana çıkarın da, ona göre şânınıza düşeni işleyin. 

Ebullaklaka: — Böyle kibarâne yoluyle meramınızı ifade buyuruşunuzdan, gönlümdeki hiddet gitti de yerine merhamet geldi, (mahalleliye) Yahu mahalleli, ben bu işte bir başka türlü hakkaniyet görmeye başladım. Zira sonradan hatırıma bir şey geldi...

Mahalleli: — Nedir o?

Ebullaklaka: — Kanî nikâhını kıydığım hanım “büyük kızdır" diye deminden ikrar etmiştim ya!

Mahalleli: — Öyle ya!

Ebullaklaka: — Fakat büyük kız demekten muradım, yaşta büyük değildir; boyda büyük manasınadır. Zira büyük kız kırk yaşını geçmiş olduğu halde damat beyin dengi olamaz. İşte benim bildiğim bu kadardır. Her bir zamanda ve her bir mekânda böyle doğrucasına şehadet ederim.

Batak Ese: — Siz buncaleyin dil ile ikrar ettikten kelli biz de kabl (kalb) ile tastık ederiz.

(Şinasi)

“Tercüman-ı Ahval” adlı ilk özel gazetede tefrika edilen Şair Evlenmesi, edebiyatımızda yayınlanmış ilk tiyatro eseridir. Batıda Fransız tiyatrosunu yerinde görüp yakından tanıyan Şinasi, “Şair Evlenmesi”nden başka tiyatro türünde eser vermemiştir. Tiyatroyu iyi bilmesine karşın başka eser yazmaması bu alanda bir örnek ortaya koymak istemesine bağlanabilir. Şinasi, Şair Evlenmesi ile Batılı anlayıştaki tiyatroyu Türk gelenek ve kişilerine başarıyla uydurmuştur.

Şair Evlenmesi’nde toplumun içinden seçilen yerli kişiler, yalın ve doğal bir konuşma diliyle konuşturulmuştur.

Mahalle kişilerinden biri olan Batak Ese’nin şu cümleleri yazı diliyle değil de konuşma diliyle verilmiştir:    “…ben deheey öte ki mahallede kiracıyın ve bu mahallede süprüntücü başıyın deyi...” “Siz buncaleyin dil ile ikrar ettikten kelli biz de kabl (kalb) ile tastık ederiz.”

Diğer kişiler de kendi kişiliklerine uygun şekilde konuşturulmuştur. Kimsenin ağzında yabancı ve yadırganacak bir söz yoktur. O zamana kadar, Karagöz perdesinde birer hayal olarak yaşayan ve yabancı seslerle konuşan ve belirli kalıplar içinde kalan insanlar Şair Evlenmesi ile normal ölçü, ses ve davranışlara kavuşturulmuştur. Eserin bir diğer özelliği de kişi adlarının kendi kimliklerine uygun olmasıdır.

Şinasi bu komedi ile görücü usulüyle yapılan evliliğin sakıncalarını anlatmaktadır. Bu konu başka sanatçılar tarafından da işlenmiştir. Batılı tutum ve davranışlara sahip olan Şair Müştak Bey, sevdiği Kumru Hanım’la, yani istediği kızla değil de evin büyük ve çirkin kızı ile evlendirilmiştir.

Eserdeki konu, eserin yazıldığı döneme göre oldukça güncel, yerel ve gerçektir. Toplumsal gerçekleri yansıtmaktadır. Halktan seçilmiş kişiler, halkın diliyle konuşturularak topluma ait töresel bir uygulamanın ortaya çıkardığı yanlışlıklar gösterilerek bu geleneğin eleştirisi yapılmıştır.

Konu ve kişi bakımından yerli olan eser, teknik bakımdan Batılıdır.

Kişilerin geleneksel Türk tiyatrosundaki kişilerle benzer yönleri vardır. Birbirini seven Müştak ile Kumru’ya geleneksel tiyatromuzun Çelebi ve Zennesi gözü ile bakılabilir. Özellikle Müştak, yaşadığı aşk, şaşkınlık ve çaresizlikle iyi çizilmiş bir Çelebi örneğidir. Aynı zamanda Hikmetle aralarındaki ilişki farklılıklar taşımasına karşın tipik bir Hacivat- Karagöz ilişkisini andırmaktadır. Hikmet, uyanık tavrıyla durumdan ders çıkarıp nasihat vermeye kalkan Hacivat’ı anımsatırken Müştak, Karagöz’e benzer bir kişilik sergiliyor.

Karagöz ve Ortaoyunu özelliği taşıyan konuşma örgüsünün yaratılmasında büyük paya sahip iki oyun kişisi Batak Ese ve Atak Köse’nin konuşmaları, Karagöz oyunlarının Kayserili, Kastamonulu, Laz vs. tiplerini andırmaktadır. Mahalle halkından sayılan bu kişilerin durum ve davranışları da Karagöz oyunlarının mahallelisinden farklı değildir.

Eserde birçok yanlışlık dile getirilmiştir. Aydın biri olan Müştak Bey, görücü usulü ile evleniyor. Bir başka aydın kişi olan Hikmet Bey, ortaya çıkan yanlışlığı düzeltmek için rüşvet vererek bir başka yanlışa giriyor.

Birer aydın olarak içinde bulundukları bozuk düzeni değiştirmek yerine, o düzenin bir parçası olmaları, aldıkları eğitimin yetersizliğini gösteriyor. Bunlar da o dönemin sosyal yaşamının gerçeklerine uymaktadır.

Edebiyatımıza tiyatro alanında bir yenilik getirmek isteyen Şinasi, Şair Evlenmesi ile tiyatro türünde bir örnek ortaya koyarak eski ile yeni, Doğu ile Batı arasında bir köprü kurmuştur. Şinasi’nin bu eseriyle toplumdaki görmeden evlenmeyi eleştirmekle birlikte tiyatro alanında Doğu ile Batı arasında bir köprüyü kurmayı amaçlamıştır.

Şair Evlenmesi, gerek kişileri gerekse mekânı (bir ev) bakımından sahnelenmeye uygun bir komedidir.

Şinasi’nin toplumsal bir sorun olarak gördüğü ve eleştirdiği görücü usulü evlilik olayını ve bunun ortaya çıkardığı çarpıklıkları Tanzimatın diğer sanatçıları da eleştirmiş ve zamanla eleştirilen

görücü usulü ile evlilik toplumda görülmez olmuştur. Şinasi, “toplum için sanat” anlayışında eser verdiğinden Şair Evlenmesi’nde vermeyi amaçladığı mesajını topluma ulaştırmıştır.

Yazar savunduğu sade dili Şair Evlenmesi’nde başarıyla uygulamış, günlük yaşamdan seçtiği kişileri kendi dilleri ile konuşturmuş, halkı eğitirken halkın anlayacağı dili kullanmıştır. Bu o gün için büyük bir yeniliktir; çünkü o döneme kadar edebî eserlerde ağır bir dil kullanılagelmiştir.

ZAMBAK YAYINLARI

SON EKLENENLER

Üye Girişi