Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

İNTİBAH

Romanın özeti

Ali Bey, zengin bir ailenin iyi bir öğrenim görmüş tek çocuğudur. Babasının ölümü onu çok sarsar. Çamlıca’ya dolaşmaya başlar.

Çamlıca’da bir gezinti sırasında, güzel, ama kötü bir kadınla tanışır. Mahpeyker,

Abdullah Efendi adında bir ihtiyarla yaşamaktadır. Oğlunun bu durumuna üzülen annesi, Ali Bey’e Dilâşub adında güzel bir cariye alır, ama oğlunu bu kadının elinden kurtaramaz. Ali Bey bir gün yalıya gider, ama Mahpeyker’i evde bulamaz. Ertesi sabah yalıya dönen Mahpeyker’le kavga eder. Ali Bey, gün geçtikçe Dilâşub’a ısınmaya başlar. Ali Bey’i Dilaşub’dan uzaklaştırmak isteyen Mahpeyker, dedikodular üreterek Dilâşub’u evden attırır. Kızı bir esirciye satarlar.

Dilâşub’u, Mahpeyker satın alır. Ali Bey, Mahpeyker’e dönmeyince Mahpeyker, deliye döner. Ali Bey’i ortadan kaldırmayı düşünür. Bunun için Ali Bey Üsküdar’da bir bağ evine çağrılır. Mahpeyker Dilâşub’u da oraya götürür.

Dilâşub, Ali Bey için hazırlanan komployu öğrenir. Bunları Ali Bey’e bildirir. Genç adam, gizlice evden kaçar, karakola haber verir. Onun paltosunu giymiş olarak bekleyen Dilâşub, Ali Bey zannıyla öldürülür. Ali Bey geriye dönüp Dilaşub’un öldürüldüğünü görünce çılgına döner. Mahpeyker’i öldürür ve gelen polislere teslim olur. Ali Bey, hapiste bu acıya fazla dayanamaz ve altı ay sonra ölür.

Romandan bir bölüm

Ali Bey de o gün akşama kadar arkadaşlarının yaptığı sarkıntılıklardan çok üzüntü duyduğu halde, yine de çoğunluğa uyarak içindeki ıstırabı gönül şenliği gibi göstermekten başka çare bulamadı. O da arkadaşlarıyla birlikte öteye beriye gezinip dururken, yine arkadaşlarından öğrendiği şekilde ve içindekilere hiç dikkat bile etmeden, geçen bir arabaya işaret verdi. Fakat arabadaki hanımlardan hiçbir karşılık göremedi. Bu durum, namuslu bir ailenin arabasına sarkıntılıkta bulunmuş olmak düşüncesiyle Ali Bey’i çok utandırdı. Utançtan yüzü kıpkırmızı kesildi. Öyle bir yerde ve öyle bir durumda sözle özür dilemeye de imkân yoktu, hüzünlü bir bakışla teessürlerini bildirmek istedi. Tam kirpiklerini birbirinden ayırıp o tarafa doğru bakmaya başlamıştı ki, arabanın perdesi birden açıldı; anlamını bilmediği bir işaret yapıldı ve perde yine derhal kapatıldı.

Herkes bilir ki, ciddi şeylerin birçoğu uysallıktan doğar, uy sallıkla başlar. Zavallı delikanlı, arkadaş hatırı kırmamak için yaptığı bir hareketin, ilerde hayatını bir facia haline sokacağını o gün nerden ve nasıl tahmin edebilirdi?

Şimdi yavaş yavaş gözlerinin önünden uzaklaşmakta olan arabadaki kadının o işareti kendisine bir sevgi eseri gibi görünmüştü. O dakikadan itibaren kafası ve kalbi hep o meçhul kadınla meşgul olmaya başladı. İşaret sahibini görebilmek ve işaretinin mânâsını öğrenmek için yanıp tutuşuyordu. Fakat bunları kime söyleyebilirdi? Arkadaşlarına bir şey sezdirmek bile doğru olmazdı.

O gün akşama kadar Çamlıca’da gezip dolaştıkları müddetçe, zahiren herkesle birlikte eğleniyormuş gibi görünüyor, fakat gerçekte, eski Mısırlıların alfabesiz Hiyeroglif yazısını çözmeye çalışan meraklı bilginler gibi gündüzki işaretin her noktasından türlü türlü sonuçlar çıkarmağa uğraşıyordu. Bu konuda kafasını yordukça anlamak istediği işaret, çözümü imkânsız bir problem şeklini alıyor, zihnindeki yorgunluk artıyor ve hayali bu basit daire içinde şaşkın şaşkın yuvarlanıp duruyor, yine de bir sonuca varamıyordu.

Bereket versin akşamüzeri dönüşte başka bir arabadan, gündüz ki işaretin ayni bir işaret verildi. Bu gibi işlerde henüz pek toy olan Ali Bey, bunu fırsat bilerek, o işaretin anlamını arkadaşlarından sordu. Verilen işaret meğer: “Etrafta başkaları varken mektuplaşmak doğru değil” anlamına geliyormuş.

Ali Bey, bilhassa bunu öğrendikten sonra, daha önceki işaret sahibinin her halde namuslu bir kadın olduğuna dair inancı bir kat daha kuvvetlendirdi. (O kadar toy bir çocuk, namuslu bir aile kadınının bu gibi işaretlerle hiçbir ilgisi olamayacağını nasıl düşünebilirdi?)

***

Romanın giriş bölümünden yukarıya aldığımız metinde Çamlıca’da erkeklerin kadınlara laf attığını, kötü kadınların eğlence yerlerinde dolaşarak Ali Bey gibi saf ve temiz insanları tuzaklarına düşürerek aile huzuruna zarar verdiklerini görüyoruz. Namık Kemal romanda temel olarak bu mesajı vermek istemiştir. Bu da aynı zamanda romanın eğitici yönünü ortaya koymaktadır. Yazar olayın merkezine aileyi alarak bu tür çarpık aşkların aile saadetine zarar verdiğini ortaya koymak istemiş, böylece romanın eğitici yönünü de güçlendirmiştir.

Romantizm akımının etkisiyle romanda iyi ve kötü karakterler çizilmiştir. Ali Bey, Dilaşup ve Ali Bey’in annesi iyi; Mahpeyker ve Abdullah Efendi kötü karakterlerdir. Bu karakterler romanda şu şekilde betimlenmiştir: “Ali Bey, zengin bir ailenin bir tek evlâdı, yirmi bir, yirmi iki yaşlarında bir delikanlıydı. On yaşına bastığı zaman birkaç yabancı dil öğrenmiş bulunuyordu. Tanınmış ediplerimiz, küçük Ali’yi çok takdir ediyor, kültür alanında gayet istidatlı buluyorlardı.” “Mehpeyker, terbiye ve ahlâk bakımından Ali Beyin tamamen zıddıydı. Düşük ahlâklı bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini öğrenmişti.” Dilaşup ise çok güzel bir kızdır. Az çok okuması yazması vardır. Piyano çalmasını bilmektedir. Dikiş konusunda ustadır. İyi niyetli ve temiz kalpli, saf bir cariyedir.

Romantizm akımının iyi-kötü çatışması anlayışının gereği olarak romanın sonunda kötüler cezasını görür. Bu yolda iyiler de ellerindekileri kaybeder veya onlar da ölürler. “Kötü yoldan iyilik çıkmaz.” mesajı verilmiş olur. Bu düşünceyi işlemek için de kişilerin romanda belli işlevleri vardır. Mahpeyker ile kötülerin insanın başına nasıl kötülük getireceği, Ali Bey karakteri ile kötülerin peşinden koşan iyilerin karşılaşacağı olaylar verilmiş olur.

Romanda anlatılan olaylar o dönemin toplumsal yaşamında karşılaşılabilecek olaylardır. Ali Bey de Mahpeyker de o dönemde günlük yaşamın içinde var olan tiplerdir. Bu, birbirine ters iki tip arasında yaşanan aşk acı bir şekilde bitmiştir. Romanın konusundaki gelişme de bu çarpıklığın doğuracağı yanlışlar üzerine kurulmuştur.

Eserde gözlemci bakış açısı vardır. Anlatıcı, olayların içinde olmayan yazardır. Bununla birlikte yer yer yazar, olayın içine girerek kendisini hissettirir. Yukarıdaki metinde geçen şu bölümde yazar araya girerek düşüncelerini açıklar: “Fakat memleketimizin ve insanlarımızın hali malûm... Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Ahbaplar arasında da kalbin üzüntülerini dosdoğru ve samimî olarak açığa vurmak çok defa hoş karşılanmıyor. Buna karşılık, meselâ eğlence gibi alelade şeylerde bile, insanın hoşuna gitmeyen bir durumu beğeniyormuş gibi görünerek riyakârlık yapması insanlık vazifelerinden sayılıyor.”

İdealist bir vatansever olan Namık Kemal, Ali Bey’in Mahpeyker’le yaşadığı aşkı yanlış bulmuş ve romanını romantik sanatçıların bakış açısıyla yazmıştır. Bu bakış açısı romanda açıkça hissedilmektedir. Ali Bey’in düşünce yapısı ile Namık Kemal’in düşünce yapısı örtüştüğünden Namık kemal, İntibah’a kendi düşüncelerini ve kişiliğini de yansıtmıştır.

Büyüklerin sözlerini dinlememenin, kötü kadınlarla birlikte olmanın insana ve ailesine verdiği zararın her dönem için geçerli olması romanı güncelleştirmekte, sadece yazıldığı dönemle sınırlı olmaktan çıkarmaktadır.

Edebiyatı halkı bilgilendirerek eğlendirmekte bir araç gören Namık Kemal, İntibah’ta halkın anlayabileceği bir dil kullanmış, Divan nesrindeki gibi süslü bir anlatım yoluna gitmemiştir.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi