ZİYA PAŞA - DİYAR-I KÜFRÜ GEZDİM ...
GAZEL
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslâmî bütün virâneler gördüm
Bulundum ben dahi darüş-şifâ-yı Bâb-ı Âli’de
Felatun’u beğenmez anda çok divaneler gördüm
Huzur-ı gûşe-yi meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler ne sahbâlar ne işrethaneler gördüm
Cihan namındaki bir maktel-i âma yolum düştü
Hükümet derler anda bir nice sâlhâneler gördüm
Ziya değmez humârı keyfine meyhâne-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm
Ziya Paşa
Günümüz Türkçesiyle
1. Beyit: Gezdiğim Batı ülkelerinde bayındır kentler, güzel yapılar gördüm. Dolaştığımız bütün Müslüman memleketlerini baştanbaşa yıkık, yoksul, geri kalmış gördüm.
2. Beyit: Hükümet merkezi denen tımarhanede çalıştığım zamanlarda Filozof Eflatun’u beğenmeyen nice deliler gördüm.
3. Beyit: Çeşitli meyhanelerde nice içki meclisinin şaraplarından tattımsa da meyhane köşesinin dirliğini bulamadım gitti.
4. Beyit: İnsanların topluca öldürüldüğü dünyada bütün hükümetlerin bir çeşit kesimhane görevi üstlendiklerini gördüm.
5. Beyit: Dünya meyhanesinin insana sonradan gelme başağrısı, içilen içkilerin sağladığı zevkten daha acı. Aslında yaşamanın sıkıntılarının, sevincinden daha çok olduğunu böylece anladım.
kafiye çeştileri: âne: z.k. -ler gördüm: redif
kafiye düzeni: aa ba ca ....
Bu şiirde İslam dünyası ile Batı dünyası karşılaştırılmaktadır. Birinci beyitten itibaren bu karşılaştırma çok açık olarak görülmektedir. Bu beyitte yer alan “Diyar-ı küfr” ifadesiyle Müslüman olmayan “Batı”, “mülk-i İslam” ifadesiyle “Osmanlı”nın durumu anlatılmak istenmiştir. Ziya Paşa, Avrupa’da bulunmuş bir sanatçıdır. Avrupa’ya gidince kendi ülkesiyle Batı dünyasını daha rahat karşılaştırma imkânı bulmuştur.
19 yüzyılda Osmanlı hemen tüm kurumlarıyla batma noktasına gelmiştir. Bu dönemde eski görkeminden çok uzaktır Osmanlı. Ziya Paşa, bunun üzüntüsüyle bu şiirini yazmıştır. Batı’yı “kâşâne”, İslam dünyasını temsil eden Doğu’yu ise “virâne” sözüyle aktarmıştır. Yani şair, Batı ülkelerinin ilerlemiş olduğunu, Osmanlı’nın ise yıkılmak üzere olduğunu, geriye gittiğini anlatmak istemiştir. Zaten Tanzimat aydınları da ilerleyen Batı karşısında Osmanlı’yı ayakta tutabilmek için yenilik yapma ihtiyacı duymuşlardır. Bu yüzden Batı’yı örnek alarak, Batı’daki yenilikleri ülkemize getirmenin çabası içine girmişlerdir.