Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

NAMIK KEMAL - HÜRRİYET KASİDESİ İNCELEMESİ

Görüp ahkâm-ı asrı, münharif sıdk u selâmetden 

Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetden

 

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetden 

Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez i’ânetden

 

Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır 

Ne gam, râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetden

 

Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i milletde 

Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetden

 

Biz ol âlî-himem erbâb-ı cidd ü ictihâdız kim 

Cihângîrâne bir devlet çıkardık bir aşîretden

 

Ne gam, pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet 

Kaçar mı merd olan bir cân içün meydân-ı gayretden

 

Felek, her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın, gelsin 

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetden

 

Ne mümkin, zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hürriyet 

Çalış, idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetden

 

Ne efsûnkâr imişsin âh, ey dîdâr-ı hürriyet 

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretden

 

Mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün

(Namık Kemal, Büyük Türk Klasikleri)

 

Günümüz Türkçesiyle

1. Beyit: Çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.

2. Beyit: Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz, mürüvvet sahibi olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz.

3. Beyit: Vücudun mayası, vatan toprağıdır; bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz.

4. Beyit: Başarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur; rahmet eserleri ise ümmetin düşüncesinin çarpışması ile çıkar.

5. Beyit: Biz o yüce hamiyetli çalışkan ve güçlü kişileriz ki bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet yarattık.

6. Beyit: Hürriyet mücadelesi korkulu ateş olsa ne dert, yiğit olan bir insan gayret meydanından kaçar mı?

7. Beyit: Felek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin, millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.

8. Beyit: Zulüm ile işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; eğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.

9. Beyit: Ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne kadar büyüleyiciymişsin. Gerçi esaretten kurtulduk, ama senin aşkının esiri olduk.

Bu şiir 1867 yılında Sultan Abdülaziz döneminde yazılmıştır. Şiire o dönem Türk aydınlarının zihniyeti yansımış. Aydınların Batı’dan gelen fikir akımlarının da etkisiyle çok ilgi duydukları özgürlük, eşitlik, milliyet, adalet gibi kavramlar işlenmiştir. Hürriyet Kasidesi’nin tamamı 31 beyit olup, Namık Kemal’in hafızalarda yaşayan en kuvvetli ve ünlü şiiridir. Bu şiirin Türk edebiyatında özel bir yeri vardır. Şiir, Türk edebiyatında sosyal şiirin, vatan ve hürriyet aşkının en önemli örneklerindendir. Tanzimat sonrasında yazılmış bütün sosyal şiirlerin temelinde bu şiir vardır, diyebiliriz. Ondan sonra hürriyet temasını ele alan yüzlerce güzel şiir yazılmış, ama çok azı bu şiir kadar etkili olabilmiştir.

Namık Kemal’in bu şiiri ile edebiyatımızda yepyeni bir sayfa açılmıştır. Bu şiirle edebiyat ve şair yeni bir anlam kazanmıştır. Edebiyat kâğıt üzerinde oynanan eğlenceli bir kelime oyunu olmaktan çıkmış, bir düşüncenin, bir anlayışın kısaca hayatın ifadesi hâline gelmiştir. Namık Kemal’le birlikte yöneticileri övme geleneği kalkmış, iktidara karşı gelen, onların yaptıklarını eleştiren, sırtını devlete değil, halka dayayan bir şair tipi çıkmıştır ortaya.

Namık Kemal, şiirini inandığı fikirleri savunmak için bir mücadele aracı olarak kullanmıştır. Şairin şiirleri onun hayata bakışını, duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır artık. Mesela bu metni okurken şairin hayatı, yaptıkları geliyor güzümüzün önüne. Kendisini eserinden ayrı düşünemiyoruz. Savunduğu fikirler, kuvvetini onun hayatından alıyor. Onun bütün şahsiyeti bu şiirin içinde toplanmış gibidir. Namık Kemal, hürriyet ve vatan kahramanı olarak bilinmektedir. Bu şiir onun bu özelliğini ortaya koyuyor. Klasik Türk şiirinde hayali bir sevgili oluşturulurdu ve onun için ıstırap çekmek kutsal sayılırdı. Okuduğumuz metinde ise Namık Kemal, kendi inandığı ve inandırmak istediği değerleri, yani hürriyet, vatan, millet, halk gibi değerleri öne çıkarıyor ve bu değerler uğruna her türlü mücadeleyi vermeye hazır olduğunu söylüyor. Ona göre mazluma acıma, halka hizmet, vatan toprağını korumak, milletin gönül birliği, hürriyet için mücadele, çalışma azmi, baskıya boyun eğmeme gibi değerler çok önemlidir ve yüceltilmelidir. Yine ona göre zalimlik, kölelik, acizlik, baskı, doğruluktan ve samimiyetten sapmak ise istenmeyen değerleri oluşturmaktadır.

Metinde şairin heyecanla ele alıp savunduğu temalardan biri de “hürriyet” fikridir. Şair, şiirin on mısrasını hürriyet sembolüne ayırıyor. Namık Kemal, bir sevgili şeklinde sembolize ettiği, çok önem verdiği ve makalelerinde sık sık dile getirdiği hürriyet fikrini bu mısralarda manzum olarak özetliyor. Onun anlayışına göre hürriyet, insanın düşünme yetisinin bir sonucudur. Düşünme yeteneğini ortadan kaldırmadıkça hürriyeti duygusunu yok etmek mümkün değildir.

Şair, bu şiirinde devrin idarecilerine de çok sert eleştiriler yöneltmiştir. Bu sert tavır biraz da Namık Kemal’in yapısından kaynaklanmaktadır. O, mücadeleci, kararlı ve biraz da sert bir kişiliğe sahiptir. Şairin bu kişiliği, ister istemez şiirine de yansımıştır. Örneğin,

“Ne gam, pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet!

Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretden”

(Özgürlük kavgası korku ateşiyle dolu olsa da gam değil, mert olan bir can için gayret meydanından kaçar mı?) beytinde onun bu mücadeleci ve sert yapısı açıkça görülmektedir.

Klasik Türk şiirinde kasideler, genellikle bir kişiyi övmek maksadıyla yazılmıştır. Burada ise şair artık yaşadığı duygu ve düşünceleri, sahip olduğu dünya görüşünü de şiire yansıtmaktadır. Siyasi alanda da öne çıkan Tanzimat’ın birinci dönem şairleri hem siyasi fikirleri hem sosyal meseleleri aynı anda şiire taşımışlardır. Örneğin Namık Kemal, okuduğumuz şiirin ilk beytine, “yöneticilerin doğru yoldan saptıklarını görünce hükümetteki görevinden onuruyla ayrıldığı” şeklinde, yani

“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten

Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükümetten”

diyerek başlarken siyasi davranmıştır. Ama sonra,

“Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten

Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez i’ânetten”

diyerek sosyal meselelere geçmiştir. Aynı şekilde

“Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i milletde

Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetden”

 

(Milletin gönül birliğinde başarının şartları saklıdır; halkın ihtilafından ise yararlı sonuçlar çıkar) beytinde, Türk şiirinde ilk defa “meşrutiyet” ve hatta bugünün “demokrasi” anlayışına yakın düşünceler işlenmektedir.


AHMET KABAKLI AÇIKLAMASI

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten

Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten

Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten.

Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten

Hemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye
Hayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten.

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten.

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten

Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za’f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif’atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye’s ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
                                        NAMIK KEMAL

Not: Kırmızı yazılan beyitler açıklanmamış.(Yönetici)

KENDİNİ İNSAN BİLENLER

Hürriyet, kanun ve demokrasiye dayalı, ilk Meşrutiyet Anayasamız olan KANUN-1 ESASÎ Nisan 1876’ da kabul edilmiş; padişah yanışına, onun yetkilerini paylaşan çift meclisli ’’parlamento sistemi” yürürlüğe konulmuştu.


Demokrasi, hürriyet, rejim, insan hakları, hukuk ve kanun üstünlüğü bakımlarından gerçekten düşündürücü bir konudur. Kanun-i Esasi'nin birçok temel prensipleri, bugünkü Anayasamızda da devam ediyor. Öte yandan, Anayasasını, 115 yıl önce, yazılı ve sağlam olarak yürürlüğe koymuş bir devlette hukuk ve kanun üstünlüğünün hâlâ istenen dereceye ulaşmamış olması, insanı kara kaygılara bulandırıyor.


550 yıllık devletimizin, talihi baş aşağı gittiği devirde, birçok örfü ve töreyi çiğneyerek milli bünye katiyen gözetilmeksizin bütünüyle batı taklidi üzre kurulan bu Anayasa, devletimizi acaba sağlamlaştırdı mı, yoksa dağılmalara mı sebep oldu? Türklerin mi, Türk ve İslâm olmayan azınlıkların mı işine yaradı? 1876, 1908, 1921, 1924, 1961, 1972 ve 1982'de ilâ maşallah yedi defa yürürlüğe konulan veya esaslıca değiştirilen bu anayasalar, neden hâlâ yerlerine oturamadı? Neden hâlâ tedirginlikler kaynağıdır? Bunlar da ayrıca düşündürücü konular.


Hürriyet, demokrasi, hukuk üzerine bu Anayasa, gerçi 1876’da yürürlüğe kondu. Fakat Fransız İhtilâlinin yaydığı fikirler dolay ısı ile Türkiye'de başlayan hürriyet mücadeleleri, çok daha eskidir; en az elli yıl öncelere çıkmaktadır Nihayet bu anayasa, gizli açık, ellerde dolaşan manzum nesir edebi, fikri yazı ve eserlerin tepkisiyle... Hatta devrin başlıca fikir sanat adamları o an Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, vs.nin elleriyle hazırlanmakta ve yazılmaktadır.


1876’dan önce ve sonra hürriyet, vatan, devlet, rejim, insan hakları… üzerine pek çok makale, yazı, piyes şiir ve tercüme eser yayımlandı. Fakat şüphesiz ki, bu temalarda en güçlü, heybetli, en sarsıcı ve hafızalara en fazla işlemiş şiir Namık Kemal'in yukarıdaki (Vatan ve Hürriyet) KASİDE'sidir. O kadar ki, bu şiir (ve Namık Kemal'in diğer manzum nesir, parçaları) 1876’da olduğu kadar 1908'de, 1921’de, hatla 1960’la da fikir ve heyecan malzemesi olarak okullar, meydanlar, kitaplar, gazeteler, radyolarda kullanılmıştır.
Hürriyet Kasidesi'ni "Şiir Tahlilleri I. "kitabında, çok güzel açıklamış ve yorumlamış olan Prof. Mehmet Kaplan, bir yerinde şunları söylüyor:
"Namık Kemal, yeniçağın en büyük hususiyeti olan cemiyet mistisizminin bizde ilk havarisidir. Onunla hem edebiyatımız, hem cemiyetimiz değişmeye başlıyor. .
Cemiyet mistisizmi, din mistisizmi gibi, bazı ulvi kıymetler yolunda ferdin kendisini feda etmesi olarak tarif edilebilir. Namık Kemal, Türk cemiyetine, uğrunda ölünebilecek bazı yeni kıymetler getiriyor. Bu şiirde, bu kıymetlerin ortaya konulduğunu ve yüceltildiğini görüyoruz".
Yurdumuzda sanat ve edebiyat yoluyla hürriyet mücadelelerinin tarihine kısaca göz attıktan sonra, içindeki düşünceler dolayısı ile günümüzü de çok yakından tahlil ve şerh etmeğe çalışacağız.
Prof. Mehmet Kaplan'ın bu kasideyi müspet değerlendirişinden söz eden birkaç satırın yanı sıra, Namık Kemâl'in Batı'dan alınmış bazı "kıymetler" uğruna, 550 yıl boyunca "ebed müddet" diye yüceltilen devlet otoritesine karşı, bu şiirde takındığı ihtilâlci, kavgacı, hatta yıkıcı tavır da akılda tutulmalıdır. Hürriyete, vatana, millete ve Osmanlı tarihine olan yapıcı ve "romantik" övgülerin yanında şiirin isyan kışkırtıcı tarafı, zaman içinde birçok boş beyinli ihtiras ve ihtilâl adamının hırsını kamçılamıştır. "Zalim, bidad, kilâb" diye sövülen devlet otoritesi Türk edebiyatında ilk defa bu şiirle ağır yaralar almıştır.


Kaside'nin tamamı 30 (veya 31) beyittir. Şiirde tam bir fikir ve konu bütünlüğü yoktur. Namık Kemal konu ile uzaktan ilgili bazı düstur ve öğütleri de teyitler haline koyup, kuvvetle söylemiştir. Ben, kısa olsun diye 20 teyit seçtim, bunların daha çok, hürriyet, millet, vatan, tarih, mücadele temlerinde olmasına dikkat ettim.


Bu şiirin yazıldığı tarih kesin değildir. Ancak 1876'dan önce yazıldığı şüphesizdir. Çok umumileşen yanlış bir düşüncenin aksine: Bu kasidenin Sultan Hamid’e karşı olmak ve onu yermekle hiç alâkası yoktur. Namık Kemal'in "Bab-ı hükümet"ten çekilmesi 1867 yılındadır. Bu şiiri, Paris ve Londra'da bulunduğu yıllarda yazdığı anlaşılmaktadır. Çünkü bazı beyitlerine, Londra'da çıkardıkları "Hürriyet" gazetesinde rastlanıyor. O tarihte Osmanlı tahtında Sultan Aziz, sadrazam olarak da Ali Paşa bulunmaktadır. Sultan Hamit, çok sonraları görünecek ve onun saltanatında Namık Kemal bilâkis, yeniden devlet memuriyeti alarak ”bâb-ı hükümet”e girecektir. Sultan Hamid’e yazdığı gayet övücü, saygılı mektuplar ile de tanınacaktır.


Şiirde yerilen belli bir kişi olmaktan ziyade zulüm ve sultacı idaredir. Hicvedilen bir şahıs varsa, onun daha ziyade Ali Paşa olması düşünülebilir.
Şimdi, Kaside’yi beyit beyit açıklayarak, mana, mecaz ve fikirlerini anlatmaya çalışalım:

1- ’’Zamanın yargı ve davranışlarını (İnsanlar üstünde verilen hükümleri) doğruluk ve sağlamlıktan ayrılmış gördüğümüz için hükümet (devlet) kapısından ayrıldık. Ama ezilerek, üzülerek değil ululuk ve mutluluk ile vakar ile... İsyan ve kınama tavrı bu beyitten başlıyor...

2- Devlet kapısından ayrılan Namık Kemal bu beyitte sanki sonradan moda olan bir tabirle "Sine-i millet’e dönüyor: ’’Kendini insan bilenler halka hizmetten ayrılmaz (Hükümetten çekilse bile) Çünkü mert ve iyi olanlar, mazlum olana (zulüm gören millete) yardımdan el çekmezler.”

3- ”Millet bugün hor ve düşkün görünüyorsa şanına noksan geldiğini sanma: Bir cevher yere düşmekle, değerinden bir şey kaybeder mi?”(Yöneticilerin horlanmasına rağmen, milletimiz yüksek cevherlidir). *

4- Bu beyitte, mücadele ve hiciv tavrı bırakılarak, vatan için ölmenin felsefi gerekçesi sunulmaktadır. ’’Mademki, insan vücudunu meydana getiren mayanın hamuru vatan toprağındandır; o halde, o vücudun, vatan yolunda, cevr ve eziyetle toprak olmasına neden üzülelim?"

5- Zulme karşı çıkmanın ayrı ve hicivli bir gerekçesi bu beyitte veriliyor: "Bu dünyada, zalimin yardımcıları, alçak kimselerdir. Nitekim insafsız avcıya hizmetten zevk alanın köpek olduğu bilinmektedir.

6- Bu beyit konu ile ilişiği olan bir hikmettir: "Kendi nefsinden utanmayıp da, başkalarının kınamalarından arlanan kişi, cihanda kendisini herkesten aşağı görüyor demektir.”

7- Bu beyit demokrasinin güzel bir tarifi gibidir: ”milletin kalbi birlik ve dayanışma içinde olursa her türlü zaferler kazanılır... Millet fertlerinin ayrı ayrı (karşılıklı) görüşlerinden ise en hayırlı eserler çıkar.”

8- Bu beyitte Osmanlı Türklüğünün hamleci, gelişme çağları anlatılarak, milletin maneviyatı yükseltilmektedir: ”Biz, Osmanlı boyunun o yüce nesliyiz ki, bir aşiretten (Kayı boyu) cihangir (dünyayı tutan) bir devlet çıkarmışızdır.

9- Bu ve takip eden beyitlerde ihtilâl ve kavga sahneleri sunulmaktadır: "Hürriyet kavgası, korku ateşiyle dolu olsa dahi ne çıkar! Yiğit olan, bir can için, gayret meydanından kaçar mı?

10- "Celladın can yakan kemendi (ipi) kahredici bir ejder dahi olsa, yine de esirlik zincirinden bir kat iyidir."

11- Bu ve sonra gelen 12, 13, 14. beyitlerde Namık Kemâl, kendisini, bu isyan ve iradenin, millet, vatan, hürriyet, sevgi ve bayraktarlığının öncüsü görmekte, gençliğe bu vasıflarla örnek olmak istemektedir:' Felek, her türlü cefa unsurlarını toplasın gelsin! Millet yolunda yöneldiğim bir hizmetten dönersem kahpeyim.

12- "Bütün arzum, dava ve hedeflerim uğrunda çektiğim cefa ve eziyetlerin (milletçe) anılmasıdır. Çünkü (bu anılmanın) bir zerresinin zevki dahi vezirliğe, Sadrazamlığa üstündür."

13- Vatan âdeta vefasız ve oyun yapıcı güzele benziyor, ziraatçına sadık ol anlan, gurbet elemlerinden ayırmıyor

14."Yalvarma ve korkudan sıyrılmışım ben... Benim için, vazife, menfaatten, hakkım ise, hükümetin garezli tutumundan çok üstündür."

15- Bu ve 16. beyitte yine zâlime meydan okuma ile hürriyet mücadelesi teşvik edilmektedir: Milletin yiğit gençleriyle kavgadan sakın ey zâlim! Sonra o senin zulüm kılıcın saplandığı mertlik kanının ateşi içinde erir."

16- "Zulüm ile adaletsizlik ile hürriyeti yok etmek mümkün değildir. Gücün yetiyorsa, insanlıktaki idraki ortadan kaldır da görelim."

17- Bu son üç beyitte Fransız edebiyatından gelme bir imaj olarak bir sembol melek ve bir sevgili gibi alınan hürriyet kızına seslenmektedir. "Ah! Ey hürriyet'in güzel yüzü, sende ne türlü bir büyü varmış ki, aşkının esiri olur olmaz, esirlikten kurtulduk.”

18- "Gönülleri çekme kudreti şimdi senin elindedir; güzelliğini örterek gizleme. Güzel çehren, ebediyete kadar, milletin bakışlarından uzak düşmesin.”

19- (Ey hürriyet)”Şimdi devlet (iktidar) nöbeti senindir. Hükmünü bütün dünyaya geçirt. Allah senin mutluluk ve kudretini her türlü âfetten korusun!"

20- "Gezip dolaştığın nazlı ülkeler, şimdi zulüm köpeklerine kaldı. Ey kükremiş yaralı arslan, bu gaflet uykusundan uyan artık (Bu son beyitte arslan gibi tasarlanan, hürriyetten ziyade, millet veya ihtilâlci zümreler olsa gerektir.)

 

AHMET KABAKLI, Tercüman, 18-19 Nisan 1976

 

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

NAMIK KEMAL ŞİİRLERİ

NAMIK KEMAL'İN HECEYLE YAZDIĞI ŞİİRLER

NÂMIK KEMAL HAYATI ve ESERLERİ

NAMIK KEMAL'İN TİYATROLARININ ÖZETLERİ

NAMIK KEMAL- İNTİBAH İNCELEMESİ

NAMIK KEMAL - HÜRRİYET KASİDESİ İNCELEMESİ