EMRİ - KÜŞTE-İ TİG-I GAM-I AŞK OLDUĞUMÇÜN...
GAZEL / EMRİ (Ö.1575)
1. Küşte-i tîg-ı gam-ı aşk olduğumçün ey melek
Bir zümürrüd türbe yaptı üstüme çarh-ı felek
2. Kehkeşândır rişte-i tesbîh encüm danesi
Üstüme ol türbede tesbîh-hândır her melek
3. Mihr ü mehtir sanma iki türbe-dânmdır benim
Birisi ahşama dek bekler birisi subha dek
4. Türbetimde her gece yanar kanâdildir nücûm
Meşhedim üstünde örter yâ felek altın benek
5. Kabrim üstünde kurulmuş haymedir çarh
Emriyâ Zer tınâbıdır şuâ-ı âfitâb âhım direk
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. Ey melek! Aşk gamının kılıcıyla öldürüldüğüm için felek üstüme zümrütten bir türbe yaptı.
Şair mavi gökyüzünü zümrütten yapılmış bir türbeye benzetmektedir.
2. O türbenin üstündeki Samanyolu teşbih, yıldızlar da teşbihin taneleridir. O türbede melek benim için teşbih çekmektedir.
3. Görünenleri güneş ve ay sanma. Onlar, birisi akşama kadar diğeri sabaha kadar bekleyen iki türbedarımdır.
4. Yıldızlar türbemde her gece yanan kandillerdir. Yahut felek, kabrimin üstüne altın işlemeli değerli bir kumaş örtmüştür.
5. Ey Emrî! Gökkubbe kabrimin üstünde kurulmuş bir çadırdır. Güneşin ışıklan o çadırın altından ipleri, ahım ise çadır direğidir.
Âşığın göğe doğru yükselen ahi bir direk, güneş ışınlan ise çadırı tutan iplere benzetilmiştir.
II. GAZEL
1. Bîşe-i gam şîriyiz deşt-i mahabbet bekleriz
Ya‘nî âhû-çeşmler saydına fırsat bekleriz
2. Şehr-i cârıı seng-i mihnetle gam etmiştir hisâr
Nâlemizle biz beden burcunda nevbet bekleriz
3. Yalın itsek n'ola tîg-ı âh-ı âteş-bârımız
Bir harâmî-çeşm ile der-bend-i mihnet bekleriz
4. Aşk şâhı sîne sahrâsına kurmuştur otağ
Biz sipâh-ı derd ile râh-ı mahabbet bekleriz
5. Emriyâ bâd-ı hevâ sanma asâ-yı âhımız
Eşiğinde bir şehin bâb-ı sa‘âdet bekleriz
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. Biz aşk çölünü gözleyen gam ormanında yaşayan arslanlarız. Yani ceylan gözlü güzelleri avlamak için fırsat kolluyoruz.
2. Gam, can şehrini mihnet taşlarından hisar halinde kuşatmıştır. Biz feryatlarımızla beden burçlarında kulelerinde nöbet bekleriz.
Eski zamanlarda kulelerdeki muhafızların birbirleriyle haberleşme yollarından birisi de birbirlerine seslenmeleridir. Burada şair, aşk ıstırabıyla çektiği feryatları, bu nöbetçilerin haberleşmek için yüksek sesle bağırmalarına benzetmektedir.
3. Kılıcı andıran ateşler saçıcı ahimizi kınından sıyırsak şaşılacak bir şey yok. Bir kan içici göz ile mihnet geçidini beklemekteyiz.
4. Aşk ülkesinin padişahı gönül sahrasına otağ kurmuştur. Biz dert askerleriyle muhabbet yolunu gözlemekteyiz.
5. Ey Emri! Asayı andıran ahimizi boş yere çektiğimizi sanma. (Elimizde asayı andıran o ah ile) padişahın kutlu, uğurlu kapısını beklemekteyiz.
III GAZEL
Yârsız bu cihânda n'eylersin
Gülü yok gülsitânda n'eylersin
Ey gönül murgu yüce pervâz et
Bu türâb âşiyânda n'eylersin
Tîr-i âhın gibi felekten geç
Lâ-mekân ol mekânda n'eylersin
Aşk-ı Leylâyı iste gönlünde
Hây Mecnûn yabanda n'eylersin
Çünki âşık değilsin ey Emrî
Söyle kûy-ı fülânda n'eylersin
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. Bir sevgilin yok ise bu dünyada niye yaşıyorsun? Gülü olmayan bahçede ne yapıyorsun ?
Şair bu dünyada sevgilisi bulunmadan yaşamayı, gülü olmayan bahçede dolaşmaya benzetmektedir.
2. Ey gönül kuşu, yükseklerde uç. Bu topraktan yapılmış beden yuvasında ne yapacaksın?
Topraktan yapılma yuva ile dünya, madde âlemi kastedilmektedir. Bunun karşıtı olarak da yükseklerde uçması, yani madde aleminden sıyrılarak yücelere yükselmesi söyleniyor.
3. Âhın okunun felekten geçtiği gibi sen de felekten geç, Mekânın, madde aleminin sınırlarını aş! Madde âleminde ne yapıyorsun?.
Şair âhı, felekleri bile delip geçen bir oka benzetmektedir. Şairin çektiği ah, her zaman yükseklere çıkar, Elif harfinin eski harfler ile yukarıya doğru yükselen düz bir çizgi şeklindeki yazılışı, bu kelimeyle ilgili bu tan benzetmeler yapılmasını sağlamıştır.
4. Leylâ’nın aşkını arıyorsan onu gönlünde ara. Hay çılgın, dışarılarda, başka yerlerde onu ne arıyorsun?
İkinci mısradaki mecnun kelimesinin gerçek anlamda aklı başında olmayan demektir. Fakat ilk mısradaki Leyla kelimesinin de yardımıyla, Leylâ’ya âşık olan Mecnun d kastedilmektedir. Bu aşk hikâyesindeki gibi, Leylâ’ya olan aşkın aslında Leylâ’nın kendisine olmadığı, bu aşkın ilacının da yine o olmadığı, aşkın asıl yerinin gönül olduğu, Leylâ’nın sadece bir sembol olduğu dile getirilmektedir.
5. Ey Emrî! Madem ki gerçekten âşık değilsin, o takdirde falanca sevgilinin mahallesinde ne işin var?
Şair burada âşık olmadığı halde öyle görünmeyi yermektedir.
Prof.Dr. M.A. Y. SARAÇ DİVAN EDEBİYATI ŞİİRİNDEN SEÇMELER