Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

BALIKÇILAR

- Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder

Bugün açız yine; lakin yarın, ümid ederim

Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader

 

- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim

Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur

Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta

 

- Olur

Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala

Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz

Çocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - Ya biz

Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz

 

Hâlâ

Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi

Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi

 

- Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın

Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme...

Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın

Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme

Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira

Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha

 

Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın

Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa

 

- Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa

- O gitmek istedi; "Sen evde kal!" diyor...

- Ya sakın

O gelmeden ben ölürsem

 

Kadın bu son sözle

Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle

Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine

Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan

Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine

Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan

Bir ihtilac ile etrafa ra'şeler vererek

Uğulduyordu...

- Yarın yavrucak nasıl gidecek

 

Şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin

Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak

İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -

şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin

Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid

Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid

Eliyle engini güya işaret eyleyerek

Diyordu: "Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!"

 

Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; "Yürümek

Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü!"

Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine

Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?

 

Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... Ölüyor

Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle

Bütün felaketinin darbe-i hasariyle

Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder

Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor

Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler...

 

TEVFİK FİKRET

 

Mefâililn Meifâtün mefâilün feilün

 

Metin İncelemesi:

Biçim Yönünden:

Biçimi: Nazım.

Nazım biçimi: Manzum hikâye.

Nazım birimi: Bend

Ölçüsü: Aruz.

Me fâ i lün/fe i lâ tün/me fâ i iün/fe i lün

Bu gün a çız/yi ne ev lat/la rım di yor/du pe der

Türü: Didaktik şiir.

Konusu: Açlık ve yoksulluk içindeki bir balıkçı ailesinin dramatik hayatı anlatılıyor.

Ana düşünce : İnsanların hayatlarında karşılaş­tıkları çeşitli zorluklar, toplumsal felaketlerdir; onla­rın acısını duymak ve paylaşmak gerekir.

Kafiye şeması : Şiirde şaire özgü özel bir kafi­ye düzeni vardır.

Kafiyeli olan, "Peder/kader" sözcüklerinde ortak kafiye sesi "DER" olup zangin kafiyedir. "Eder-im/ gider-im" sözcükle rinde ki "-im" kişi ekleri rediftir. Geriye kalan bölümlerde ortak kafiye sesi "DER" olup zengin kafiyedir.

 

Yardımcı Bilgiler:

Balıkçı şiiri, manzum bir hikâyedir. Nazım biçi­mi, Batı edebiyatından aldığımız yeni tarz bir nazım peklidir. Hatta Batı edebiyatından esinlenerek şairin oluşturduğu yeni bir tarzdır da denebilir. Bu dönemde yazılan şiirlere ayrı ayrı nazım biçimi adı vermek olanağı olmadığından, tümüne birden "yeni edebiyatın yeni nazım şekli" de denmektedir.

Şiirde düzenli bir dize kümelenişi yoktur. Anlamların bittiği yerde dizelerin kümelenişi bitmektedir. Bu bakımdan nazım birimine "bend" demek daha doğru olur.

Şair, şiirde "anne" sözü yerine "nine" sözcüğünü kullanıyor. Bu bir fantezidir.

Şiirde geçen; "Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!" dizesiyle, toplumumuzun kadına bakış açısı eleştirilmektedir. Bu kötü düşünce, balıkçının ya da onun düzeyinde olanların düşüncesidir? şairin düşüncesi değildir. Sözle, toplumun kadın istismarcılığı yerilmiş oluyor.

"Deniz ufukta, kadın evde muhtazır...ölüyor." Dizesine göre, kadın evde yaşamını yitiriyor; deniz ise ufukta sakinleşiyor, fırtına diniyor. Biri istenen bir ölüm diğeri istenmeyen bir ölüm oluyor.

 

Dil özellikleri:

a) Söyleyiş rahat, anlatım canlıdır.

b) Kahramanlar, kişiliklerine uygun konuşturulmuştur.

c) Kişilerin ağzından söyletilen cümleler sade,şâirin ağzından söylenenler yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür. Sıfat tamlamalarına çokça yer verilmiştir.

d) Konuşmalarda halk söyleyişi ustalıkla kullanılmıştır: "Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta; sakın biraz yedek ip, mantar almadan gitme; açınca pikeni hiç bırakma, oynasın varsın. Deniz kadın gibidir hiç inanmak olmaz ha!"

e) Nazım nesre yaklaştırılır. Dizeler yan yana getirilip okunduğunda kurallı bir nesir yazısı ortaya çıkmaktadır. Bu da şairin nazmı nesre yaklaştı rüyadaki ustalığını göstermektedir.

f) Divan ve Tanzimat edebiyatında cümleler be­yitte tamamlanıyordu. Oysa bu şiirde cümleler beyit­te tamamlanmamakta, anlam daha sonraki dizelere akabilmektedir.

g) Aynı anlama gelen sözcükler şiirde yanyana getirilmiş, kimi dizelere serpiştirilmiştir. Bu da naz­mı nesre yaklaştırma özelliklerinden biridir.

 

Söz Sanatları:

"Dışarda gürleyerek bir ordu gibi döverdi sahili binlerce dalgalar, asabi" dizesinde, dalgalar, "teşhis" (kişileştirme) sanatı yoluyla bir insan gibi düşünülü­yor, kükremiş orduya benzetilerek "teşbih-i beliğ" sanatı yapılıyor. "Kayık çocuk gibidir", "deniz kadın gibidir" sözlerinde de hem teşhis hem de benzetme sanatı görülüyor.

 

Araştırmalar :

  • Bu şiirde anlatılanlar şöyle özetlenebilir: Bir balıkçı ailesi vardır. Bu aile çok yoksuldur. Bunların eski, kırık bir kayıkları bulunmaktadır. Onunla balık avcılığı yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar. Anne çok hastadır, baba ise yaşlıdır. Bu yüzden oğlu, fırtı­nalı bir gecede yalnız balığa çıkar. Hasta anne, yaş­lı baba oğlunun denizden dönmesini heyecan ve ümit­le bekler ama, azgın dalgalarla boğuşan oğlu denizde yiter. Baba, gerçekleşmesinden korktuğu acı sonla karşılaşır. Anne ölür, baba çıldırır, çocuk yaşamından olmuş olur. Karşılıklı konuşmalar, bu acıklı hikâyeye doğal­lık kazandırmakta, okuyucunun ilgisini canlı tutmak­tadır.
  • Manzum hikâyede yapılan tasvirler, hayatın ger­çeklerine uygun düşmektedir. Şair şiirinde anlattığı felâketi bir takım tasvirlerle süslüyor, bu tasvirlerle bir düşünce tablosu çiziyor. Tasvirleri de çokça kul­landığı sıfatlarla yapıyor. Tasvirler; deniz, fırtına, ka­yık, kadın ve baba ile ilgilidir. Bu tasvirlere göre, deniz hırçın bir kadın gibidir, dalgaları kükremiş bir orduyu andırmaktadır. Fırtına ise gazaba gelmiş gibi­dir. Kayık, eski bir teknedir; ipleri çürük ve düğüm­lüdür. Baba ve oğul, anneyi yan gözle süzüyor, ona ölümünün yakın olduğunu hissettirmiyor. "Deniz ufuk­ta, kadın evde" ölürken, baba, üç gecedir denizi pen­cereden seyrediyor. Sahile vurmuş boş bir tekneyi gördüğünde bir yeri yumruklayıp gülerek gösteriyor, yani çıldırıyor. Bütün bu tasvirlerde gerçeğe aykırı bir taraf görülmüyor.
  • Bu şiirde balıkçı ailesinin durumuyla ilgili şun­ları öğreniyoruz: Balıkçı ailesi üç kişiden oluşuyor: Anne, baba ve oğul. Aile çok yoksuldur. Balık avcılı­ğı ile geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Anne hasta, baba yaşlıdır. Çocuk ise çok gençtir. Bu aile­nin sonu tam bir felâketle bitmektedir. Anne ölür, çocuk denizde boğulur, baba çıldırır.
  • Hikâyedeki kişilerin, yani anne, baba ve çocuğun birbirlerine karşı davranışları, Türk toplumunun gele­neksel yapısına uygun düşmektedir. Baba, güngörmüş, deneyimli biridir. Oğluna sorumluluk yüklemekte, us­ta bir balıkçı olarak; "Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın; Sakın yedek biraz ip, mantar almadan git­me...Açınca yelkeni, hiç bakma, oynasın varsın" söz­leriyle ona öğüt verip yol göstermektedir. Çocuk, tüm gençler gibi atak, cesur, korkusuz ve ailesine bağlı bir gençtir. Anne, "Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi balığa? Yarın yavrucak nasıl gidecek?" sözlerinden de anlaşılacağı gibi, yüreği sevgi dolu bir Türk anasıdır, oğlunu bir daha görememek endişesi ve korkusu içindedir.
  • Şiirde geçen "hayâl-i sefid" (beyaz hayal) tamlamasıyla, yoksul balıkçı ailesinin yarınlarla ilgili ümitleri, yoksulluktan kurtulma düşleri anlatılıyor. Ne var ki, şiirde bu ümit gerçekleşmiyor.
  • Tevfik Fikret'ten okuduğumuz "Yağmur", "Seza" adlı şiirler, nazım birimi, nazım biçimi, kafiye örgü­sü, dil özellikleri, anlatım yönlerinden bu şiire benzi­yor; sadece konu yönünden ayrılıyor. "Yağmur" şiiri, bir doğa olayını; "Seza" şiire şairin bir arkadaşıyla ilgili anısını; "Balıkçılar" şiiri de toplumsal bir olayı ele alıp işlemektedir.
  • Yaşlı balıkçının "Bir yeri yumrukla gösterip gül­mesi", onun çıldırdığım gösteriyor. Bu da balıkçının bir ruhsal çöküntü içinde olmasından ileri geliyor.
  • Şiirin konuşma bölümlerinde dil sade, söyleyiş rahat, anlatım canlıdır; tasvir bölümlerinde dil yabancı söz ve tamlamalarla yüklü ve bol sıfatlı­dır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

HASTA ÇOCUK-TEVFİK FİKRET

HEMŞİREM İÇİN-TEVFİK FİKRET

PROMETE-TEVFİK FİKRET

TEVFİK FİKRET

YAĞMUR - TEVFİK FİKRET


FARKLI BİR KAYNAK

“Mefâilün feilâtün mefâilün feilün (fa’lün)” kalıbıyla yazılan bu şiirin bütününde Tevfik Fikret, fakir bir balıkçı ailesinin yaşamını betimlemiştir. Manzum hikâye tarzında kaleme alınan bu eserin başlıca kahramanları nine, baba ve çocuktur. Nine ağır hastadır. Baba, nineye bakmak için evde kalır. Çocuk balığa çıkar. Deniz fırtınalı, tekne çürük olduğu için çocuk denizde boğulur. Evde nine ölür. Deniz kıyısında, oğlunun dönmesini tam üç gün bekleyen baba da çıldırır.

Bu şiir değişik özellikleri bakımından birçok yenilik içermektedir.

Bu şiir, gerçekçi bir hikâyedir. Bu şiirde nine, baba, çocuk arasındaki bağlılık, açlık, doğa ile savaş, hastalık, ölüm ve fakirlik her yerde ve her dönemde genel olarak aynıdır. Bu şiirde olduğu gibi, realist şiirlerde anlatılan olay, hayatta her zaman rastlanabilecek niteliktedir. Kişilerin davranışları, duyguları, düşünceleri ve konuşmaları gerçeğe uygun olur. Bu şiirde Tevfik Fikret’in, o zamana değin şiir konusu olarak ele alınmayan sıradan insanların yaşamına eğildiği görülmektedir.

Şiirde, “ - Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim / Diyordu, oğlu. Yarın sen biraz ninemle otur; / Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta... / - Olur;” örneğinde olduğu gibi, hikâye, olayın akışına göre anlatılmıştır. Halk tabakasına mensup kişiler konuşturulmuştur. Bu nedenle şiirin dili yalındır.

Bugün açız yine evlâdlarım, diyordu peder” dizelerinde olduğu gibi şair, başkalarının ağzından yazdığı cümlelerde konuşma dilini başarıyla kullanmıştır.

Bu şiirde Türkçe aruz ölçüsüne ustalıkla uygulanmış, aruz hatalarından kaçınılmıştır.

Şiirde yabancı sözcükler halk ağzında söylenen biçimleriyle kullanılmıştır, “evlâad” yerine “evlâd”, “miskin” yerine “miskin”, “hâzır” yerine “hazır”, “siyâh” yerine “siyah” söyleyişleri tercih edilmiştir.

“Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim / Sular biraz daha sakinleşir... Ne çâre, kader!” dizelerinde olduğu gibi, şiirde bazı dizeler nesir cümlesi gibi kurulmuştur. Şiiri, nesir gibi, kesintisiz okuma olanağı vardır. Çünkü dizelerdeki anlam diğer dizelere sarkmaktadır. Bu özellik, Servet-i Fünûn dönemi için yenidir. Çünkü Divan edebiyatında ve Tanzimat döneminde şiirlerin çoğunda yargılar (cümleler, anlamlar) bir beyitte tamamlanırdı. Bu şiirde ise az önceki örnekte olduğu gibi, birçok cümle dize sonunda bitmeyip, diğer mısralara sarkar ve çoğu kez de anlam diğer mısranın ortasında biter. Bu şiirde cümlelerin dize sonlarında bitmeyip diğer mısralara sarkması, dizelerin anlamca birbirine bağlı olması, anlam bütünlüğü olan sözcüklerin ayrı ayrı mısralara bölünmesi Servet-i Fünûn edebiyatının en önemli niteliklerinden biri olan nazmın nesre yaklaştırılması sonucunu doğurmuştur.

Şair, bu şiirde duygu ve düşüncelerini semboller ve mecazlarla anlatmıştır. Ressam olması nedeniyle betimlemeye önem vermiştir. Şiire musikiyi sokmuştur. Bu bağlamda, denizin gürültüsünü “r” sesiyle duyurmaya çalışmıştır.

Şiirin kafiye örgüsü şöyledir:

(a)    ...peder

(b)    ...ümid ederim

(a)    ...kader

(b)    ...giderim

(c)    ...otur

(c) ... hasta/Olur

(d) ... çabala

(e) ... ölmeliyiz

(e) ... biz

(d)... ölürseniz / Hâlâ

(f) ... gibi (f)... asabî

Bu şiirde kafiye düzeni belli bir kurala bağlı değildir. Şiirde bazı dizeler kendi arasında kafiyelidir. Kısa dizeler de uzun dizelerle kafiyelidir. Öyleyse bu şiirin nazım biçimi “serbest müstezat”tır. Müstezat, Divan edebiyatında kullanılan nazım şekillerinden biridir. Bir uzun, bir kısa dizeler şeklinde yazılır. Araların- o da Tevfik Fikret’in de bulunduğu Servet-i Fünûn şairleri, bazı değişiklikler yaparak bu nazım şeklini serbest müstezat hâline getirmişlerdir.

Sonuç olarak, bu şiirden şu çıkarımları yapabiliriz:

  • Aile hayatı, konu olarak ele alınmıştır.
  • Nazım, nesre yaklaştırmıştır.
  • Duygu ve düşünceler, semboller ve mecazlarla dile getirilmiştir.
  • Doğa betimlemelerine önem verilmiş, kelimelerle resim çizme yoluna gidilmiştir.
  • Manzum hikâye tarzında yazılmıştır.
  • Anlamı bir dizede veya beyitte tamamlama geleneği terk edilerek, anlamın diğer dizelere sarkması şeklindeki anlatım tercih edilmiştir.
  • Divan edebiyatından alınarak geliştirilen “serbest müstezat” nazım şekli kullanılmıştır.

Bütün bunlar da Servet-i Fünûn şiirinin temel özellikleri arasında yer almaktadır.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi