YAĞMUR
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...
Sokaklarda seylabeler ağlaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;
Bulutlar karardıkça zerrata bir
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;
Bürür bir soğuk, gölge etrafı hep,
Numayan olur gündüzün nısf-ı şeb.
Söner şimdi, manzur olurken demin
Hayulası karşımda bir alemin.
Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
Geçer boş sokaktan, hayalet gibi,
Şitaban u puşide-ser bir sabi;
O dem leyl-i yadımda, solgun, tebah,
Surur bir kadın bir rıda-yı siyah
Saçaklarda kuşlar -hazindir bu pek! -
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.
Öter guş-ı ruhumda boş bir enin,
Boğuk bir tezad-ı sukun u tanın;
Küçük, pür heves, gevherin katreler
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Olur muttasıl nevha-ger, nağme-saz
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Küçük, pür heves, gevherin katreler...
Sözlük
Muttarid: Tek düze
Muhteriz: Ürkek, çekingen
İhtizaz: Titreyiş
Dem-be-dem: Durmadan, daima
Nevha-ger: Yüksek sesle ölmüş için ağlayan, ağıt yakan
Nağme-saz: Şarkı söyleyen
Seylâbe: Su birikintileri
Zerrata: Zerreler
Muhtazır: Can çekişen
Tebâh: Boğuk, çürük, yıkılmış
Ridâ-yı siyah: Siyah örtü
Ridâ: Kara çarşaf
Gûş-i ruh: Ruh kulağı
Enin: İnilti
Tezad-ı sükûn u tenin: Sakinliğin ve çınlayışın tezadı
Katre: Damla
Muttasıl: Sürekli
Nümâyân: açık seçik olmak, görünmek
Nısf-ı şeb: Gece yarısı
Manzur: Görünmek
Heyûla: kötü hayal
Şitâbân: Koşan
Püşide-ser: Başı örtülü
Tahlil
(1)
Küçük tek düze, ürkek darbeler, kafeslerde, camlarda titreyiş dolu devamlı ağıt yakar, türkü söyler. Küçük tek düze ürkek darbeler.
(2)
Sokaklarda su birikintileri ağlaşır, ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır.
Bulutlar karardıkça zerrelere ağır bir can çekişen dalgalanmak gelir.
Muhteriz darbeler / Sıfat tamlaması
Muttarit darbeler / Sıfat tamlaması
Küçük darbeler / Sıfat tamlaması
Ağır, muhtazır dalgalanmak / ikili sıfat tamlaması
(3)
Etrafı hep soğuk bir gölge bürür, gündüzün gece yarısı gibi görünür.
Soğuk gölge / Sıfat tamlaması
Nısf-ı seb / (Farsça) Belirtisiz isim tamlaması
Nümâyan olmak / Birleşik fiil
(4)
Demin âlemin kötü hayali karşımda görünürken, şimdi söner.
Âlemin heyulası / İsim tamlaması
(5)
Ne bir yüz, ne bir pencere açılmaz (bugünkü kullanımda “açılır”) bakıldıkça yerlere vahşilik çöker.
(6)
Koşan ve başı örtülü bir çocuk boş sokaktan hayalet gibi geçer.
(7)
O zaman hatıramın gecesinde solgun ve yıkılmış bir kadın siyah bir örtüyü sürür.
Leyl-i yâd / (Farsça) İsim tamlaması
Solgun, tebâh kadın / (Farsça) Sıfat tamlaması
Ridâ-yı siyah / (Farsça) İsim tamlaması
(8)
Saçaklarda kuşlar / bu pek hazindir!
Susarlar, uzaktan bir köpek ulur.
(9)
Ruhumun kulağında boş bir inilti, boğuk bir sakinlik ve çınlayış tezadı öter.
Ruhumun kulağı / Belirtili isim tamlaması
Boş bir enin / Sıfat tamlaması
Boğuk tezâd / Sıfat tamlaması
Tezâd-ı sükûn / İsim tamlaması
(10)
Küçük, heves dolu, mücevherden yapılmış damlalar, sokaklarda, damlarda titreyerek durmadan ağlar, şarkı söyler.
Vezin: fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl
Vezin, şiire ritim ve ahenk kazandırır.
Şair şiirde yağmuru seyrediyor. Kendisi yağmur altında değildir, duyularıyla yağmuru idrak eder. Şiirde yağmur sesini vermeye çalışıyor. Kelime tekrarlarının nedeni budur. Müzikaliteyi arttırmak için aliterasyona başvuruyor. En çok tekrarlanan konsonantlar s, r, ş harfleridir.
Yağmur küçük damlalar halinde başlıyor, ikinci parçada damlaların büyümesi söz konusudur, daha sonra da sel haline gelir. Yağmur harekete dayalı olduğu için şiirde çok fazla fiil kullanılmış.
Şiir bütünüyle bir tablo şiiridir. Hem göze hem de kulağa hitap etmeye çalışır.
Prof. Dr. Ali İhsan Kolcu, Servet-i Fünun Edebiyatı
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: