Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

OKUMANIN ÖNEMİ- İBRAHİM ÜNAL

"Yaratan Rabbinin adıyla oku!"
—Alâk Suresi:

Kitap Nedir?

"Bir konu veya bilgi alanı üzerine ya da belirli bir amaç için yazılmış veya basılmış kâğıtların bir araya getirilmiş ciltli yahut ciltsiz şekli, bilgiyi yazılı olarak başkalarına nakletmek, aktarmak için bulunmuş vasıta"1 şeklinde ta­nımlayabileceğimiz kitap, gerçekten bilginin insanlar ara­sında yayılmasında birinci plânda yer alan bir vasıtadır. Kitap, bu bakımdan insanlığın kâğıttan hafızasıdır.

Tarihî gelişimi içinde bir kitabı meydana getiren başlıca iki unsurdan bahsedilebilir. Bunlardan birincisi muhteva, ikincisi de muhtevayı madde olarak tespit eden kısımdır. Özellikle geçmişte kitabın maddesini meydana getiren ele­manların temini ve kullanım güçlükleri dolayısıyla sadece muhteva unsurundan ibaret, ezberlenen ve sözlü olarak ne­silden nesile intikal eden kitapların varlığı bilinmektedir.

Ancak, devamlı surette araştırmak ve kendini yenilemek durumunda olan insan "yazı malzemesi" diyebileceğimiz unsurları bularak ve geliştirerek kitap kavramına yeni boyut­lar kazandırmıştır. Önceleri düz yüzeyli taş parçaları, ke­mik parçaları, ağaç kabukları gibi tabiî olan yazı malzeme­leri kullanılmış; ancak yazı faaliyetinin artması, "üzerine yazılan" yeni maddelerin aranmasına yol açmıştır. Bunlar arasında tahta, havyan postlarının iç tarafları sayılabilir.

Mısır'da kullanılmaya başlanan papirüs, kitabın gelişme­sinde çok önemli bir yer işgal eder. Saplarından hazırlanan şeritler dokunarak yüzeyler oluşturulur, bunlar bir özel mayi ile işlenerek yapıştırılır ve üzerine yazılmaya hazır hâle getirilirdi. Yazılı parçalar birbirlerine yapıştırılarak uzar, bunlar bir sopaya rapt edilerek sarılıp rulo hâline getiri­lirdi. Papirüsten yapılan ilk kitaplar böyle rulo halindedir. Meşhur İskenderiye Kütüphanesi bu kitaplardan oluşmuştur.

Daha sonra Anadolu'da, o devrin kültür merkezlerinden biri olan Bergama'da "parşömen"in kullanıldığını görüyoruz. Koyun derisinin işlenmesi neticesinde elde edilen parşömenin iki yüzü de kullanıldığı gibi, katlanmaya da müsaitti. Böylece papirüsten yapılan rulo kitaplar yerine, parşömen­den yapılan daha kullanışlı kitaplar oluştu. Bu dönem, kâ­ğıdın bulunmasıyla sona erecektir.

Kitap, evrensel medeniyetin bir parçasıdır. Öyle bir parça ki bizi hemen beş bin yıl evveline, Mısır'ın papirüsüne, Asurî ve Keldanilerin alçıdan yapılmış tabletlerine, Ana­dolu'nun parşömenine ve Milât'tan 213 yıl evvel kâğıdın Çin'de keşfedildiği günlere, o medeniyetlere götürür. On Beşinci Yüzyıl'da, Gutenberg’in matbaayı kurmak ve kitap basmak için son kuruşunu harcayıp borca girmesine, sonra da kurduğu o matbaayı alacaklısına terk etmesine kadar her şey, tarihin genel yapısı içindedir. Ne var ki kitap, artık doğmuş; yazı, teksir edilmiş ve elden ele dolaştığı gibi kü­tüphanelerde de okumak isteyenlerin emrine verilmiştir.

Kitap, bir medeniyet ölçüsüdür. Bir ülkede basılan kitap­ların muhtevası, türleri, baskı tekniği ve adedi, kitap dağı­tım sistemi ve satış miktarı o ülkenin uygarlık düzeyini be­lirler.2

Kitabın Değeri

Medeniyetin kaynağı olan kültür, "bilgi"ye dayanır; bil­ginin kaynağı ise kitaptır.

Kitap okudukça dış ve iç âlemlerimize projektörlerin çev­rildiğini fark ederiz. Bir taraftan okyanusları ve yıldızları turlarken, bir taraftan da iç dünyamızın kıvrımlarında se­yahatte bulunuruz. Kitap okudukça kâinatın büyük bir insan, insanın küçük bir kâinat olduğunu anlarız. İyi okuyucular için, bütün sınırlar kalkar. Kitaplar, okuyanların bütün kâ­inat için geçerli olan yeşil pasaportudurlar!

Bir milletin ileriliği, kitap okuyanların sayısıyla orantı­lıdır. İnsanlarımızdan şikâyetçi isek, kesin olarak bilmeli­yiz ki kitap okuyanlarımız azdır. Kitaptan uzak kalırsak, insanlıktan da uzaklaşır gideriz. "Yabanî milletler dışında, her ülke, kitaplar tarafından idare edilir." sözüne yanlış demek mümkün mü? Yusuf Has Hâcib, "Yurdu olan onu kılıç­la almıştır, yurdu tutan da onu kalemle tutmuştur." der. Ya­vuz Sultan Selim'in, savaş meydanlarına giderken, katırlar üzerinde kütüphanesini de taşıması, atalarımızın tarihte büyük devletleri nasıl kurduklarını ifade etmektedir. Va­tandaşlarına kitap okuma alışkanlığını kazandırabilmek için değişik taktikler uygulayabilen devlet adamları görül­müştür:

Sâmânoğulları Devletinin bir hükümdarı, suçluyu kütüp­haneye hapseder, belirli bilgileri öğrenip, kitapları okuma­sına karşılık cezasını kaldırırmış. Eski Acem şahları da, âlim bir kişiye ceza vermek istedikleri zaman, tutup cahilin bulunduğu bir odaya hapsederlermiş!

Bilmem, devlet adamlarının kitap yazmaları dikkatinizi çekiyor mu? Her hâlde Alfred de Visny'in dediği gibi, "asıl iktidarın kitapta olduğunu gördükten sonra, hükümdarlar da kaleme sarılıp kitap yazmaya başladılar." İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in (a.s.) on sayfalık bir kitapla vazifelendirilişi, insanların kitapsız idare edilemeyeceklerinin en açık delilidir.

Adam Smith, "Milletlerin Serveti" isimli eserini yazarak, bütün İngilizlere ticaretin esasını öğretmiştir. Pitt, yirmi ya­şında iken bu eseri okumuş, bu sayede bir meslek sahibi ol­muş, günün birinde de İngiltere'nin başbakanlığına kadar yükselmiş ve bütün İngiliz başbakanlarının en büyüğü olarak ün kazanmıştı. Onun bu kitaptan öğrendiği şey, "iş hayatının serbest olması gereği" idi. Hâlbuki başkaları, bunu anla­mıyorlardı. Hele son senelerde bunu anlamayanlar büsbütün çoğaldılar. Pitt, bütün siyasetini bu kitaba göre hazırlamış ve "devlet idaresi masraflarında kısıntı, iş hayatında hür­riyet" prensipleri ortaya atılmıştı.

Hangi büyük adamın hayatını incelerseniz, onun özellikle kitaba inanıp dayandığını görürsünüz.

Edison, okulda öğrenim görmemiş, ne öğrendiyse anasından öğrenmiş ve anası ona özellikle "faydalı kitaplar okuma lü­zumumu öğretmişti. Onun bir şey icat etmek istediği zaman uyguladığı metot şu idi:

O konuyla ilgili ne kadar kitap varsa okumak ve kitapla­rın bıraktıkları yerden işe başlamak!

Dünyayı insansız düşünemediğimiz gibi, insanı da kitapsız düşünemeyiz. Şu dünyadan kitap kayboluverse, yaşamak ne kadar çekilmez bir ağırlık olurdu!

Kitap, tarih boyunca hâkimiyetini kaybetmemiştir; ama bundan böyle okuyanla okumayan arasındaki fark, kendisini daha çabuk gösterecektir. Sınırlarda çarpışanlar, artık si­lâhlar değil, bilgilerdir.

Kitap, bir medeniyetin devamlılığında son derece önemli bir rol oynuyor. Cemiyetin geçmişle bağlantısı, zihnî sevi­yede yazılı kültürle sürdürülebilir. Kitap, geçmişin iyi ve kötülerini sinema şeridi gibi gözler önüne sererek, geleceği­mize ışık tutar.

Kitap, tarihi getirip önümüze kor; öncekilerin bilgi ve tec­rübeleriyle geleceğe emin adımlarla yürümemizi sağlar. Geç­mişini bilmeyen bir millet, geleceğini nasıl düzenleyecektir?
Okudukça sisler dağılmaya, karanlıklar azalmaya başlar; ışık huzmelerinin dalmadığı köşe bucak kalmaz. İnsan oku­dukça hayatındaki monotonluklar, sıkıntılar, duygusuzluk­lar kaybolur gider.

"Kitap" hakkında da çok şeyler yazılmış, fayda ve kıy­meti hakkında çok övgüler sıralanmıştır. Beş yüz sene evvel, bir İngiliz metropolitinin kitap hakkındaki övgü dolu sözleri dikkat çekici:

"İşte, değneksiz, acı söz söylemeden, öfkelenmeden, hediye ve para istemeden bize bilgi veren hocalar: Onlara yakla­şırsanız uyumadıklarını görürsünüz; sual sorarsanız sizden bir şey gizlemezler; eğer bir şey bilmezseniz sizinle alay et­mezler."
Başka bir İngiliz’in sözleri de şöyle:

"En iyi arkadaşlarım, kitaplarımdır. Onların bulunduğu yerde istediğim gibi öğrenmeme müsaade ediniz. Orası, be­nim için bir hükümdar sarayı, her istediğim saatte dünyanın bütün sanatkârları, filozofları ve ilim adamları ile konuşa­bileceğim bir yerdir. Bazen da krallar ve imparatorlarla konuşurum: Fikirlerini tenkit ederim. Eğer meşru değilse za­ferlerini tezyif eder, haklarında şiddetli hükümler veririm. Haksız dikilen heykellerini kırarım.

"Boş ve devamsız bir servet kazanmak için beni bu endişe­siz zevkten ayırmak kabil midir?

"Asla!.. Sizin bütün düşünceleriniz para toplamak, benimki de okumak ve bilgilerimi artırmak olsun!"

Servet ve şöhret sahibi olanlardan, en mutlu saatlerini ki­tap okumakla geçirdiklerini itiraf eden kimseler çıkmıştır. Bunlardan Makauley, bir kız çocuğuna yazdığı mektupta şun­ları söyler:

"Pek hoş mektubuna teşekkür ederim. Sevgili küçük kızı­mın bahtiyarlığına sebep olduğumdan dolayı ben de bahti­yarım. Onun kitapları sevdiğini görmek kadar beni memnun eden bir şey olmaz. Zira benim gibi büyüyünce görecektir ki, kitaplar, pastalardan, şekerlerden, bütün oyuncaklardan ve dünyanın her türlü eğlencelerinden değerlidir! Bana, 'Saray­ları, bahçeleri, güzel yemekleri, arabaları, gösterişli elbise­leri ve yüzlerce hizmetçisi ile dünyanın en büyük kralı olacaksın' deseler, istemezdim; okumayı sevmeyen bir kral olmaktansa, tavan arasında kitap yığınları ortasında oturan bir fakir olmayı tercih ederdim."3

İslâm âlimlerinden Cahız'ın, kitap hakkında söyledikleri de çarpıcı:
"Yaşı genç, taze, ucuz ve her yerde bulunması mümkün olan; enteresan vak'aları ve emsalsiz bilgileri, sağlam ka­faların ve hakimane tecrübelerin eserlerini, geçmiş çağların ve uzak memleketlerin haberlerini toplayan kitap gibisini bilmiyorum! İstediğinizde ziyaretinizi seyrek yapan, arzu ettiğiniz takdirde gölge gibi hiç peşinizden ayrılmayan ve vücudunuzun bir parçası gibi olan böylesine bir misafire kim sahip olabilir?"

"Kitap, susturduğunuz zaman sessiz, konuşturduğunuz za­man konuşkan, meşguliyetiniz varken sohbete başlamayan, çalışma zamanlarınızda sizi yalnız bırakan, kendisi için süslenip giyinme ve utanıp sıkılma külfetine sokmayan bir gece misafiri; yüzünüze karşı dalkavukluk etmeyen bir ar­kadaş; azdırıp sapıtmayan bir dost; bıktırıp usandırmayan, münafıklık yapmayan ve size karşı yalan söyleyip dolap çevirmeyen bir yoldaştır."
Bir dergiden, kitapla ilgili şu notları almışım:

"Ekonomik ve teknik olarak kalkınmanın temelinde genel kültürün, kültürün temelinde de kitabın yer aldığını inkâr edemeyiz.

"Bir ülkede kitap çok satılıyor, çok okunuyorsa, o ülkedeki insanlar arasında fikir dolaşımının zengin ve renkli oldu­ğuna kesinlikle hükmedebiliriz. Kitap sessiz bir fabrikadır; fikri ve fikir sahibini gürültü etmeden yüceltir ve tanıtır. Kitap, aynı zamanda bir nakliye aracıdır; lokomotiflerin gürültüsünü, otomobillerin egzoz seslerini çıkarmadan dünü yarına bağlar, fikri yaygınlaştırır, insanları sessiz tar­tışmalarla belirli aşamalara götürür. Kitap, iyiyi, güzeli, doğruyu arayan düşüncenin olabildiğince genişleyen formu­dur. Kamuoyunu dar çevre ve çerçevelerden kurtarır; her evin içine, her odaya, kitaplıklara, yatakların başucuna kadar gider ve fikirleri yayar. Özetle; toplumun bilgiye ve kitaba, kitabın ve bilginin ise topluma egemen kılınabilmesi, insan­ların günlük hayatta onunla iç içe yaşaması ve bütünleşmesi ile mümkündür."

Kitap okuma, insanı meşgul eder. Kütüphaneler ile lâboratuvarlardaki insanlar genellikle öyle dalmışlardır ki, kendileri için üzülmezler.

İnsan, yapacak ve yıkacak bir şeyle meşgul olmazsa can sıkıntısından patlayacak hâle gelir. Asrımızın insanı, nimetler içinde çilekeştir; varlık içinde yokluk çekmekte, ağlamak için bahane aramaktadır; avunmaya muhtaçtır. Avunmanın en bilinen şekli ise, "okumak'tır. Montesquieu, "Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği üzüntüm olma­mıştır." der.
Haftanın beş veya altı gününde iş başında duyduğumuz yorgunluğu gidermek ve işimizde önümüze çıkan güçlükleri unutmak için, okumaktan daha zevkli bir çare yoktur. "İşten yorulmuş olan zihnimizi, okumak daha fazla yorar." zan­netmeyelim; çünkü zihin yorgunluğu, çok işlemesinden değil, zihnin aynı işle meşgul olmasından ileri gelir. Zaten oku­mak, öyle, kitapları yazmak gibi insanın zihnini yormaz, bilakis dinlendirir.

Demek ki kitap, insanın acılı günlerinde teselli veren, eşi bulunmaz bir destek, atılımlarında mükemmel bir kılavuz ve sıkıntılarını gidermekte zengin ve cömert bir kaynaktır. Dünyada hiçbir dost, insana kitaptan daha yakın değildir. Sıkıntımızı unutmak, donuk hayatımıza biraz renk katmak, kitapla olur. Henry Ford'un şöyle bir tespiti var:

"Öğrenmeyi terk eden kimse—ister yirmi yaşında olsun, ister seksen—ihtiyar demektir; öğrenmeye devam eden—kim olursa olsun—genç kalır! Dünyada en güzel şey, zihninizi genç tutmaktır."

Şu görüşler de uzmanların:
Beyninizin genç kalması için, beyin hücrelerinizi sürekli çalıştırmanız gerekir; bu da, pek çok şey okuyup araştırmak, zihin analizleri yapmakla mümkündür.
Son zamanlarda, bütün dünyada öldürücü "Alzheimer" has­talığı artmakta. "Zihin yeteneklerinin azalması (bunama)" demek olan bu hastalık, arteryoskleroz ve kanserden sonra üçüncü ölüm sebebi olmak üzere, 65 yaşın üstündeki her 100 kişiden 7'sini etkilemekte. Araştırmalar, bu hastalığın yaş­lılar arasında yayılmasının gerçek sebebinin, zihin egzersiz­leri eksikliği olduğunu göstermektedir. Gereğince çalıştırıl­mayan beyin hücreleri köreliyor. Kültürel ilgi azaldığı, yok olduğu zaman hafıza merkezindeki ve asetilkolinin oluştur­duğu beyin bazındaki hücreler, iyice körleşip gidiyor, ölü­yorlar.

İşte, bu yüzden kendinizi kültüre vermek, bol bol kitap okumak ve tartışmak, zihnen dinç kalmanın önde gelen şar­tıdır. Aksi hâlde ölümcül bunama hastalığının kurbanı olma ihtimali çok fazla.

Kendinizi her günün monotonluğuna, alışkanlıklarınızın tembelliğine bırakmayın! İlgi alanınızı genişleterek bilme­celer, bulmacalar çözüp, yeni marifetler, bilgiler edinmeye, öğrenmeye çalışarak hem kendinizi yenileyin, hem zihninizi genç, dinç tutun!

Taha Kıvanç, okumanın önemini şu satırlarla anlatıyor: "Sadece meslek gereği okumak zorunda değilim ben; aynı zamanda okuma denilen eyleme de vurgunum. Başkalarının zihin dünyasında dolaşma, daha büyük hayatların içine gi­rebilme imkânı sağladığı için de okuyorum. Başka türlü asla öğrenemeyeceğim birçok şeyi bilmemi sağlıyor okumalarım; daha sağlıklı düşünmemi ve doğru kararlar almamı da... Okumanın yazgım olduğuna inanıyorum ve ince hesaplar yapmaksızın okuyorum. Sayfası 1,5 dakikadan bin sayfayı okumak için 25 saate ihtiyacı olanlara inat, keyifli bir günde, üç tane hacimli kitabı bir kenara koyup notlarımı da bilgisayarıma işleyebiliyorum."

Bazı kütüphanelerde, görevliler, aldığım kitabın ilk defa istendiğini söylemişlerdir! "Olsun." demişimdir, "Bu kitap, yalnız benim için yazılsa değer!" Bir kitabın, bazen bir ki­şiyi bile etkilemiş olması yeterlidir. Milletlere tek kişinin yön verdiği, tarihte çok görülmüştür.

1."Kitap," Yeni Türk Ansiklopedisi, c. 5, s. 1876.
2 Necati Sungur, "Kitap," Bilim ve Teknik, Mayıs 1988, s. 30-31.
3 Diyanet Dergisi, Eylül 1973, s. 15.

Ünal, İbrahim, Kitap Tiryakiliği, s.:10-19

SON EKLENENLER

Üye Girişi