Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

OKUMA ZEVKİ NASIL GELİŞEBİLİR? -ÇETİN ALTAN

Bir şeyler öğrenmek için bir şeyler oku-inak isteyenler, genellikle şu soruyu sorarlar:
- Önce nereden başlayalım?

Okuma alışkanlığı olmayanların, daha ilk sayfasında sıkılmaya başlayacakları kitaplarla, okuma merakını genişletmelerine olanak yoktur.

O nedenle “Önce nereden başlayayım?” sorusuna hep aynı yanıtı veririm:
- Okuma zevkinin tadına varmakla... Okullarda gözden kaçan bir konudur bu.
Öğrencide okuma zevkinin gelişip gelişmemesinden çok, öğrencinin bir şeyler öğrenmesine önem verilir...

Hatta öğrenciye, sıkıntıdan çatlayıp patlasa da, mutlaka okuma önerilir.
Öğrenci de okulu bitirir bitirmez, bütün kitaplarını yakacağına yemin eder.
Oysa okuma zevki, okuma tiryakiliğine, okuma tiryakiliği de okuma disiplinine dönüşmedikçe, sistemli bir bilgi birikimine gidebilmek kolay değildir.

Peki, ama okuma zevki nasıl gelişir? Okuma zevki kişinin kendi düzeyine ve eğilimine uygun romanların özenli yazılmış olanlarını okumasıyla gelişir.

Diyelim ki, okulda çekimsiz ve albenisiz kitaplardan nefret etmiş yirmi beş yaşlarında bir genç adam, dünyayı daha iyi algılayabilmek için yavaş yavaş bir şeyler öğrenmek gereğini duyuyor...

Bu genci okulda nefret ettiği kitaplara benzer kitaplarla okuma zevkinin içine çekenleyiz...
O ise okuma zevkine varmadan, doğru dürüst bir şeyler öğrenme olanağının bulunmadığından habersizdir. Yeniden kendini açmayan kitapları karıştırmaya başlayacak ve hiçbirini bitiremeyecektir. Sonra da kitap okuyamamasının nedenini, zamansızlığa bağlayacaktır...

Bu gencin önce iyi yazılmış polisiye romanlar okumayı denemesi yerinde olur...
Bir kez klasiklere yönelmeden iyi yazılmış polisiye romanlarla kötü yazılmış olanlarını ayıracak düzeye gelmelidir...

Polisiye roman tutkusundan çok kolay geçilir. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı ile “Budala”sına... Ondan da Tolstoy’un “Kreutzer Sonatı”na...

Böyle bir başlangıç, gence hem okuma zevkini verecek hem de kendisini, kendisine karşı sadece polisiye romanlar okuyan biri olma ezikliğinden kurtaracaktır.
Ayda bir-iki iyi yazılmış polisiye roman okuma koşuluyla, bir kez Dostoyevksi’ye geçildi mi, edebiyat şevkiyle tutkusu kıpırdamaya başlar... Ondan sonra Balzac, Zola, Flaubert ve Stendhal daha kolay okunur...

Aynı zamanda sevilen kitapların yazarlarıyla da haşırneşir olmak, yaşamlarını, yaşadıkları dönemleri, serüvenlerini öğrenmek, kişide yeni ufuklar açmaya başlar... Böylece okuduğu şeyler yerli yerine daha kolay oturtur...

Hiçbir zorlama yapmadan sevilen kitaplardan yirmi-otuz cildi bittikten sonra yapılacak ilk deneme, bir inceleme kitabıyla flörte başlamaktır. Örneğin üç-dört cilt

Dostoyevski okumuş biri Andre Gide’nin “Dostoyevski" incelemesinden beklemediği bir tat alacaktır ve görecektir ki her şeyi bilir geçinen birçok arkadaşı, temelde bazı konulan konuştukları kadar bilmemektedirler... Bu hem gencin kendine karşı güvenini, hem de seçtiği yolun verimliliğine olan inancını artıracaktır...

19. yüzyıl klasikleriyle yirminci yüzyılın ilk yansındaki modernler az çok harmanlandıktan sonra, on sekizinci yüzyıl düşünürleriyle uğraşmak zor gelmez... Rousseau, Voltaire, hatta Montesquieu anlaşılır olmaya başlar. Hele onların yaşamlarıyla da bir yakınlık kurulursa...
Ve üç yıl içinde elli kitapta yeterli bir düzeye erişilmiş olunur...

Ondan sonra gerek eski Yunan’ı, gerekse on altıncı ve on yedinci yüzyıllrın, gerek modern düşünce akımlarını izlemek kolaylaşır.

Böyle küçük bir birikimden geçmeden en çetrefilli kitaplarla kestirmeden en iyi öğrenmeye kalkmak olanağı yoktur. Bu tür kurnazlıklar, çok çabuk getirir cezasını. Kişi yarım yamalak anladığı görüşleri, birbirine karıştırarak her fırsatta saçmalamaya ve özendiği tartışmalarla sıkışmaya, hazmedemediği konuların altında ezilmeye başlar... Bu da kendini sinirli, sert ve çekilmez yapar...

* * *

Öğrenmekte en büyük kural, bilgi satma yarışına hazırlanmak değil, gerçekten okuduğundan zevk almaktır. Henüz o düzeye gelinmediyse, hemen o kitap bırakılıp daha hafif kitaplara geçilmelidir Aşağı yukarı toplamı elli kitabı geçmeyecek üç yıllık bir okumayla başlama döneminde, Türk romancıları da savsaklanmamalıdır. Arada sırada Türk edebiyatıyla ilgili yapıtları karıştırmak da okuma birikimine yeni bir çeşni verecektir...
Ve unutmamak gerekir ki, birikimin kurnazlığı ve kestirilmesi yoktur.

Bir yaşındaki bir çocuk midesi düzeyindeki bir beyni, kuzu dolmasıyla zorlayarak sofra zevkine eriştirmek cinayet olur...

Kitap elden düşürülemeyecek kadar kişiye çekici geldiği zaman, yarar sağlar... Ikına sıkıla, uyuklaya bunala okunan şeylerden önce sadece anlayabildiğini okuyacak, anlayamadığını da anlayabildiğin zaman okuyacaksın... Okumuş görünmek için okumaya zorlamak kadar kişiyi okumadan soğutan bir yöntem bulunamaz...

Bizde okuma eğiliminin azlığı, kişilerin önce kendi düzeylerine uygun kitaplarla okuma zevklerini geliştirememelerindendir...

Okuma tiryakiliği romanla, roman tiryakiliği de iyi polisiye romanlarla başlar... Edebiyat öğretmeni olsam, hiç roman okumamış bir çocuğa önce neyi okumasını önerirdim biliyor musunuz, Gaston Leroux’un “Sarı Odanın Esrarı”nı... Onu okuyup da zevk almayan çocuk olamaz... Bir kez o zevk alındı mı, arkası çorap söküğü gibi gelir...

Dünyada Bırakılmış Mektuplar, İnkılap Yay.

SON EKLENENLER

Üye Girişi