Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

 

 

Konuklar şiirle yatıp romanla kalkıyor

 

ZEYNEP KILIÇ

18 Nisan 2015, Cumartesi

Buket Uzuner, çok sevdiği Sevgi Soysal ile yan yana odalarda. Yaşar Kemal, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet’in geleni gideni hiç eksik olmuyor. Ahmet Ümit ve Hakan Günday daha çok genç misafirlerini ağırlıyor... Burası Türkiye’nin ilk edebiyat konseptli oteli.

Bir otel açmak ve oteldeki her odaya bir edebiyatçının ismini verip, orayı şiir kokan, öykü fısıldayan, roman anlatan bir mekana dönüştürmek kimin aklına gelirdi ki? Uzun yıllar otel yöneticiliği yapmış fakat edebiyata olan düşkünlüğü yakasını bırakmayan bir kitap sevdalısının olabilir. Gülşah Elikbank, Türkiye’nin ilk edebiyat oteli olan ‘Mini Fuar Otel’in kurucusu. Kendisi de yazar olan Elikbank, 3 yıl önce eşiyle birlikte İzmir Kahramanlar semtinde açtığı edebiyat otelinde mekan kısıtlı olduğu için dünyadan yazarlara yer veremiyor. Ancak yine de yurtdışından misafirleri hiç eksik olmuyor. Hatta ona göre ‘Türkiye’nin ilk edebiyat oteli’ yurtdışında daha ünlü. Geçen yıl otelde misafir ettikleri bir Yunan yazarın ülkesine döndüğünde otelle ilgili yazdığı bir yazının ardından yaz boyunca Yunanistan’dan akın akın turist geldiğini anlatıyor Elikbank. Ve devam ediyor: “70-80 yaşlarında çoğu kadın turist, bastonlarıyla geldiler, ‘Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal Odası olduğunu duyduk.’ diyerek. Dillerine çevrilmiş tüm kitaplarını okumuşlar ve o yaz üç ay boyunca Yunanistan’dan adeta akın akın misafir geldi. Yeni gruplar da gelmeye devam ediyor. Sanırım orada meşhur olmuşuz.”

 

‘Edebiyat konseptli bir otelde kalmak nasıl bir duygu?’ sorusunun cevabını öğrenmek üzere gittiğimiz Mini Fuar Hotel, adından da anlaşılacağı gibi İzmir’deki meşhur fuar alanına çok yakın bir yerde. Konak Meydanı’na da yürüme mesafesinde. Kapıdan girer girmez gayet ‘edebi’ bir ortamla karşılaşıyoruz. Resepsiyon kısmı odalara ismi verilen yazarların fotoğraflarından oluşan bir kolajla kaplı. Lobi de irili ufaklı kitaplıklarla dolu. Hakan Günday’ın ilk öyküsünü yazdığı, dedesine ait daktilo da burada dekoratif amaçlı yerini almış durumda. Konuklar raflardan aldıkları kitapları dilerlerse lobide dilerlerse odalarında okuyabiliyorlar. Günday’ın dedesinin daktilosu yazarlar tarafından otele hediye edilen tek eşya değil. Ayşe Kulin’in aynası, Ahmet Ümit’in Antep işi halısı, Buket Uzuner’in portresinin yer aldığı ahşap kutu, Rıfat Ilgaz’ın oğlu tarafından verilen yazara ait çok eski bir şiirinin el yazısı da odalarda ya da koridorlarda gözümüze çarpan unsurlardan. Oya Baydar otelde kaldıktan sonra ‘Odamın çok fakir kaldığını fark ettim.’ diyerek 80 darbesi sırasında cezaevinde işlediği dantelleri ve çocukluk fotoğraflarını göndermiş sonra. Onlar da Oya Baydar odasının bulunduğu kattaki koridorda duvarları süslüyor. Yazarlar özellikle gelip kaldıktan sonra oteli daha da bir benimsemişler. Elikbank, çok hoşuna giden ayrıntılardan birinin de Buket Uzuner’in hayranı olduğu Sevgi Soysal ile komşu olmak istemesi olduğunu anlatıyor: “Sevgi Soysal’ın kızından izin aldık. Kendisi de çok sevindi. Şimdi iki çok değerli yazar komşu odalarda konuklarını ağırlıyor.”

 

 

http://cmsmedya.zaman.com.tr/2015/04/18/otel03.jpg

 

Sınavdan önce gelseydik üç soru garantiydi!

Ziyaretçilere gelince. Elikbank, çoğu edebiyat konseptinden dolayı hususi gelenler olmakla birlikte bu konseptten haberi olmadığı halde gelip kalan ve memnun ayrılan ziyaretçiler olduğunu da anlatıyor. Yazın konukların yüzde 90’ının konsept için geldiğini söyleyen Elikbank, “Zaten yazın yüzde 80-90 oranında yabancı misafir geliyor bize. Yurtdışında daha ünlüyüz. İnternet siteleri var otellerle ilgili. Puanımız çok yüksek oralarda. Bir tanesinden mükemmeliyet ödülü aldık. Oradaki yorumları okuyanlar tabii ki etkileniyor.” diyor. Kışın daha çok Türk misafirler geldiğini anlatan otel sahibi, bunların da yarısının fuar ve İzmir’de işi olduğu için gelenler olduğunu belirtiyor. Elikbank’ı mutlu eden bir başka şey de İzmir’de yaşayıp da sadece edebiyat otelinde kalma deneyimini yaşamak için gelenler olması imiş. “Hafta sonu kitap okumaya gelenler oluyor.” diyor. Bir de kalmayıp sadece görmeye gelenler, müze gibi gezmeye gelenler varmış ki Elikbank onların varlığından da çok memnun. Gelen okul gruplarından bazı çocukların tepkisini anlatıyor gülerek: “Çocuklardan biri koridorlardaki el yazılarını okuyup ‘Keşke sınavdan önce gelseydim. Üç soru garantiymiş.’ dedi.”

 

Türk edebiyatını tanıtmış oluyoruz

Bu arada yurtdışından gelen ziyaretçiler, birkaç yazar dışında Türk edebiyatını çok iyi bilen kişiler değil de daha çok konsepti bilip gelen insanlarmış. Otelde kalmak Türk edebiyatına dair bilgilerini ve meraklarını artırıyormuş tabii. Elikbank anlatsın: “Yabancı konuklar, koridorları ellerinde not defterleriyle geziyorlar. Lobide kitapları inceleyip isimleri not alıyorlar. Sonra internete girip araştırıyorlar. Döndükten sonra birçoğu e-posta atıyor. ‘Falanca yazarı otelinizde fark ettim. Bizim dilimize de çevrilmiş kitapları varmış. Aldım okuyorum vs.’ diyorlar. Sanırım Türk edebiyatının tanıtımına katkıda da bulunmuş oluyoruz.”

 

Bu arada otelde en az üç gece konaklayan misafirlere kaldıkları odaya ismi verilen yazarın bir kitabı da hediye ediliyor. “Yabancı konuklara da yazarların farklı dillere çevrilmiş kitabını hediye ediyoruz. Zaten birçoğunun yabancı dilde eserleri var.” diyen Elikbank, Türk konuklarından da bir örnek veriyor sonra: “Mesela bir hanım gelmişti oğlu ile beraber. Ahmet Ümit odasında kaldılar. Oğlunun edebiyata özel bir ilgisi yoktu ama odada kaldıktan sonra Ahmet Ümit kimmiş diye merak etmiş ve kitaplarını okumaya başlamış.”

 

 

http://cmsmedya.zaman.com.tr/2015/04/18/otel02.jpg

Gülşah Elikbank

 

Ben illa Sabahattin Ali’de kalırım!

 

Yerli konuklar arasında hayranı olduğu yazarın odasında kalmak için özel çaba gösteren kişilerden de bahsediyor Gülşah Elikbank. Mesela mayıs ayında bir grup gelecekmiş İstanbul’dan. 24 kişinin her biri tek tek kalmak istedikleri odaların ismini vermiş. ‘Ben illa Sabahattin Ali’de kalırım başkasında kalmam.’ ‘Bana Nazım Hikmet’in odasını ayırın’ diyerek...

 

Otelde 15 oda var. Bu, 15 yazar demek. Elikbank, odalara ismi verilen yazarları belirlerken, tüm kuşakları temsil edecek bir seçki olmasına dikkat etmiş. Kendi beğenileri de belirleyici olmuş tabii. Yaşar Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Sevgi Soysal, Doğan Hızlan, Leylâ Erbil, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit, Buket Uzuner, Hakan Günday, İnci Aral, Oya Baydar ve Nazlı Eray odalarından oluşan edebiyat oteli konseptini geliştirmek, Elikbank’ın en büyük hayali. Hatta mümkün olursa dünya edebiyatından yazarların olduğu bir otel de açmak istiyor. ‘Maddi gücümüz yok ama hayalimiz var.’ diyen Elikbank’a bunun bir gün mümkün olması halinde hangi yazarları seçerdiniz, diye soruyoruz: “Tabii ben biraz fantastik edebiyata meraklı olduğum için J.R.R Tolkien kesin olurdu. Sonra Neil Gaiman, Ursula K. Le Guin, George Orwell gibi distopya yazarları isterdim. Her kuşağı temsil etmesi açısından Ernest Hemingway ve Jane Austen olurdu mesela.” Elikbank kendisi olmasa da maddi imkanı olan başka girişimcilerin edebiyat konseptli otellere yönelmesini diliyor: “Böyle işlerde bireysel olarak bir şeyler yapmak kolay değil. Devletin ve belediyelerin desteği ile olsa çok daha faydalı olur. Bakın Yeni Zelanda’da mesela Hobbit otelleri var. Her yıl binlerce kişi burayı görmek için Yeni Zelanda’yı ziyaret ediyor. Bunlar bireysel olarak yapılacak şeyler değil. Devlet desteği gerekli. Hem edebiyatımızın tanıtımına hem turizme büyük katkısı olacak işler.”

 

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi