OKUMAYA EMEKLİ
Sıra dışı bir çocukluk hayaliyle başlayalım söze: “Büyüyünce çok zengin olayım. Duvarları kitap dolu kocaman bir odam olsun, bir de dilsiz hizmetçim...” Kütüphaneyi anlaması kolay da dilsiz hizmetçi meraklandırıyor insanı. Onun açıklamasını da şöyle yapıyor bu tatlı düşün sahibi: “Kitap okurken hizmetçim konuşup beni rahatsız etmesin diye dilsiz olmasını istiyordum. ”
Okuma sevdalısı bu küçük çocukla 59 yaşında karşılaştırıyor hayat bizi. Yaşantısında değişen bir şey yok, Nazmiye Gözel yine aynı kitap aşığı. Şimdilerde yıllar süren çalışma hayatının ardından emekliliğin tadını çıkarıyor. Ancak oldukça farklı bir emekli portresi çiziyor. İş yaşamı boyunca uzak kaldığı beş çayları, konu komşu oturmaları, el işleri, çarşı-pazar gezmeleri hâlâ onun ilgi alanı dışında. Yakın zamanda annesini kaybeden Nazmiye Hanım, ailesi ve babası dışında vaktinin çoğunu okumakla geçiriyor. “Siz bana kitap getirin, gerisi kolay.” diyor gülerek. Eğer başladığı kitap sürükleyici geldiyse ortalama 200-250 sayfalık eseri bitirmesi sadece bir gününü alıyor. Tabii beğenmediğiyse bırakmak yok! Yazarın biyografisinden, önsözüne tüm bölümleri atlamadan okuyor. Söyledikleri, kitaplarla olan bağının en güzel özeti: “Yarım bıraktığımda ya da atlayarak okuduğumda kendimi kitaba saygısızlık yapıyor gibi hissediyorum.”
EŞYALARA DEĞİL KİTAPLARA BAKIYOR...
Cümlelerle bu kadar hemhâl olan birinin en büyük sıkıntısı haliyle kitap bulmak. Cebindeki paranın neredeyse tümünü kitaba verdiği zamanlar olmuş. Ama çok okuduğu için eş-dosttan da destek alması gerekiyor. Nazmiye Gözel’in çevresi bu durumdan biraz muzdarip! Özellikle de üniversite öğrencisi kızı Reyhan Gözel. Annesi için sürekli arkadaşlarından kitap istediğini anlatırken yaptığı “İstemeye yüzüm kalmadı artık.” esprisiyle güldürüyor bizi. Komşu ziyaretlerinde ev sahibinin eşyasına, danteline vs. bakmıyor Nazmiye Hanım. Onun gözüne ilk çarpan her zaman kitaplar. Yakın zamanda yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor
“Geçenlerde komşum bebek mevlidine çağırdı. Televizyon ünitesine anahtarımı bırakırken Kürtçülükle ilgili bir kitap dikkatimi çekti. Misafirlerin arasında isteyemedim ama aklım kaldı gün boyu.”
HER SABAH 100 AYET OKUYOR
“Nazmiye Hanım’ın bu merakının bir kaynağı olmalı?” diyor ve tabiri caizse kendisinin çocukluğuna inmeye çalışıyoruz. O anlatıyor, hatıraları sanki bizim hafızamızda canlanıyor. Okuma yazma bilmeyen annesiyle aynı sıralarda hecelemeye başlamış Gözel. “Annem o zamanın koşullarında okula gidememiş ama çok gayretliydi. Benimle birlikte öğrendi okumayı. Öğretmenim bir yandan anneme tahtada harfleri gösterir bir yandan bize ders anlatırdı.” diyor. Annesi okumaya bu denli meraklı olsa da kızının ders kitabının arasına çizgi roman koyacak kadar kitap kurdu olmasına endişelenirmiş. Yakın zamanda kaybettiği annesinin, “Kızım gözün kör olacak.” diye serzenişlerde bulunduğunu duygulanarak anlatıyor Nazmiye Hanım...
Kitap kurdu Nazmiye Gözel’in dikkatini en çok polisiye kitaplar çekiyor. Ama belli bir tarza bağlı kalmıyor o, Günlük evradına da aynı hassasiyeti gösteriyor. Her sabah namazından sonra en az 100 ayet okumayı kendine düstur edinmiş. Bunların içinde Yasin, Mülk, Amme ve Vakıa sûreleri her zaman var. Ayrıca yılda en az iki hatim yapıyor. Gözel için ‘hayırlı eş, gelin ve anne’ ifadelerini bir arada kullansak yeri. Çünkü o, anne- .'' babası, kayınvalide-kayınpederi, eşi, çocukları ve hatta kendi ruhuna hatim indirmiş. Bazen Kur’an’ı 15 günde hatmettiği bile oluyor,
'Kaç kez durak kaçırdığımı hatırlamıyorum
Nazmiye Gözel kitap sevdasından çalışırken de vazgeçmemiş. Bulduğu her fırsatta kitap okuduğu için patronundan laf dahi işittiği olmuş. Unutamadığı bir anısını bizimle paylaşıyor: “Almanya’da desenli pasta kalıplan basan bir fabrikada çalışıyordum. Makine çalışıyor ben de kitabı açtım bir yandan okuyorum. Patron gördü, ‘Ne yapıyorsun?’ dedi. O an çok korktum ama hamile olduğum için bir şey diyemedi.” Çalışma hayatı boyunca en çok da yollarda okumuş. Sayfalara dalıp kaç kez ineceği durağı kaçırdığını hatırlamıyor bile.
Onun bu merakını gören komşusunun kızının bir gün dayanamayıp şöyle dediğini anlatıyor: “ Sizi görünce utanıyorum. Öğrenci olarak benim hani harıl okumam gerekirken siz kafanızı kaldırmadan yol boyu okuyorsunuz