Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bir “Kitap oku” kam­panyalarıyla okuyanların sayısı çoğaltılabilir mi?

İki... Kitap, sadece kitap okutarak sevdirilir mi?

Bu sorular ilk bakışta tuha­fınıza gitmiş olabilir, anlarım.

Ama toplumumuzun kitapla ilgili manzarasına açık bir zihinle bakarsanız, yuka­rıdaki iki sorunun doğru yere parmak bastığını kabul edersi­niz. Üstelik iki sorunun cevabı da açık: Hayır!

Kitap okumayı coş­kuyla yüceltmek, iki kitap okuyanı “aydın” saymak, her kitabı “kutsallaştır­mak” falan kâr etmiyor.

Rakamlar, oranlar, kıyas­lamalar defalarca gözünüze ilişmiştir. Mesela, bir Japon yılda 25 kitap okuyor; bizdeki oran ise şöyle: Yılda 6 kişi­ye tek bir kitap düşüyor. Bu oranlar birçok ülkenin de çok gerisinde.

 

Oysa bizim bütün kuşak­larımız ilkokuldan başlayarak “kitap oku, kitabı sev” kampanyalarıyla, hatta oku­maya zorlanarak yetişmiştir.

Ama ne oldu? Okuma alış­kanlığı hala yerleşmedi, böyle giderse de yerleşmeyecek!

Gariptir, bu konu açılınca “Eğitim şart, eğitim önemli” diye söylenmeye başlayanlar, yanı başlarında kitap görün­ce içini sıkıntılar basan pek eğitimli insanları görmezden gelirler.

Daha fazla uzatmadan söyleyeyim...

Meselesi olmayan insanlar, meselelerini tartışamayan toplumlar kitap okuma alışkanlığı edinemezler.

Kitap okuma alışkanlığı meselesi ve sorulan olmaya; hatta insanın can sıkıntısının bile hakiki olmasına dayanır.

Aslında bir kitabın kapağı­nı açıp “okumaya” başladığı­mız şey insandır, toplumdur, evrendir, hayattır.

Manevi, milli, evrensel ve varoluşsal soruları bas­tırıp resmileştiren bir eği­tim istediği kadar kitabı övsün... Okuma alışkan­lığına zerre kadar faydası yok, zararı vardır.

Artık bu gerçekle yüzleş­mek zorundayız.

Haşmet Babaoğlu, sabah gazetesi

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi