Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş
Emre Eren
İnsan, yaratılışı itibariyle eksik bir varlıktır. Tamamlanmaya ihtiyacı vardır. İnsan bu tamamlanma eylemini ancak dış unsurlarla gerçekleştirebilir. İnsanı tamamlayan bu dış unsurların başta geleni okumadır. İnsan, ancak yaptığı okumalar sayesinde kendi eksikliğini görebilir ve bu eksikliğini tamamlama yoluna gidebilir.
Osmanlı toplumu, sözlü bir kültüre dayanmaktaydı. Osmanlı toplumunda okuma yazma oranı düşüktü ama insanlar bu noktadaki eksiklerini sohbet kültürüyle tamamlıyorlardı. Dilden dile aktarılan kültürel birikim, hemen her insanın belli bir kültür seviyesine sahip olmasını sağlıyordu. Mesela, okuma yazma bilen insanının bulunmadığı bir köyde bile, Fuzûlî'nin Leyla ile Mecnun'u birçok kişi tarafından ezbere okunabilmekteydi. Dolayısıyla Osmanlı döneminde var olan bu sözlü kültür yapısı, insanların kültürel ihtiyaçlarını belli oranda karşılamaktaydı. Ancak günümüz dünyasında bu kültürel özelliğin yok olması, insanları, kültürel birikim edinmeleri konusunda başka noktalara yöneltmektedir. İnsanın kültür kaynağı olarak yöneldiği kaynaklar içerisinde kitap en büyük ve en önemli kaynak olarak öne çıkmaktadır.
İnsan okuduğu nispette dünyaya daha geniş bir perspektiften bakacaktır. Mesela, tek penceresi bulunan bir odada bulunan bir insanın odadan dışarı baktığında gördükleriyle, birden fazla pencerenin olduğu bir odadan dışarı bakan insanın gördükleri aynı olmayacaktır. Pencerenin çokluğu, görme imkânlarını da genişletecektir. Okuma, bizim dünyamızın dış dünyaya açılan pencerelerinin sayısını belirler. Ne kadar çok okursak dünyaya baktığımız pencereler o nispette çoğalacaktır.
Yunus Emre, 'Küpün içinde ne varsa dışına da o sızar.' der. İnsan okudukça bir küp misali zihin dağarcığını doldurur. Zamanı gelince de bu birikimlerini paylaşır. Eğer gerektiği zaman, insanın zihninde bir birikim yoksa ortaya koyacağı, diğer insanlarla paylaşacağı bir husus da olmayacaktır.
İnsanlık var olduğu günden bu yana, hemen her inanç ve düşünce sisteminin faydası hususunda mutabakata vardığı hususlardan biri de okumadır. Okumanın insana zararlı olacağına dair bugüne kadar herhangi bir fikir ileri sürülmemiş olmasına rağmen, okumanın yararları hususunda belki milyonlarca fikir ve tecrübe ortaya konulmuştur. İslamiyet'in ilk emrinin de 'Oku!' olduğu bilinen bir gerçektir. Ayrıca bizim medeniyetimizde okumaya ve okumuş insana verilen önemin büyüklüğü de birçok kaynakta zikredilmektedir.
Bütün bu gerekçelerden dolayı, insanın bu dünyada yapabileceği en erdemli işlerden biri okumadır. Peki okuma bize hangi imkânları sunar, bizde neleri değiştirir, diye düşündüğümüzde, bir kısmını yukarıda sıraladığımız hususlara ilave olarak şunları kaydetmek mümkündür.
Okuma, ilk planda bizim kendi varlığımızı tanımamıza ve anlamlandırmamıza imkân tanır. Hz. Peygamber 'Kendini bilen Rabb'ini bilir.' buyurmaktadır. Sokrat'ın da akademisinin kapısına, 'Dur! Kendini tanı insan.' diye yazdığı kaydedilir. Bu iki ifadenin ortaya koyduğu temel gerçek, insan için halledilmesi gereken ilk işlerden birinin kendi varlığını anlamlandırmak olduğudur. Her insan hayatının belli bir döneminde 'Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?' şeklinde varlığıyla ilgili temel sorular sorar. Bazı insanlar bu soruların cevaplarını tam olarak bulamadan, basit bir şekilde hayatlarını devam ettirirler. Bazıları da birikimleri nispetinde bu soruların cevabını bulmaya çalışır. Bu soruların cevabını bulmada, insan kendi küçük dairesinden başlayarak varlığın daha büyük dairelerine doğru ilerler. İşte insanın kendi küçük dairesini tanımasını sağlayan, ona bu eyleminde yardımcı olan en önemli unsur okuma ve okudukları üzerine düşünmedir. Her iki dünya hayatında mutlu olacak insanlar, kendi varlıklarının şuuruna vardıktan sonra daha büyük daireyi oluşturan varlığın şuuruna varıp buna göre yaşayanlar olacaktır.
Okuma, insanın, ikinci olarak, büyük halka dediğimiz dış dünyayı tanımasına da imkân tanır. İnsan okuma sayesinde hem kainattaki sırrı kavrar hem de dünyanın günlük hayatıyla ilgili bilgilere ulaşır. Kur'an-ı Kerim'de birçok yerde insana düşünmesi telkininde bulunulmaktadır. İnsan düşünmelidir. Ancak şu da bir gerçektir ki bir alt yapı olmadan düşünmenin gerçekleşmesi de mümkün değildir. İnsan, gerek varlığa ait gerekse dünyaya ait unsurları yorumlarken, anlamlandırırken zihnindeki bilgilere müracaat eder. Eğer zihninde bilgi bulunmuyorsa tutarlı olmayan, faydalı olmayan birtakım sözleri dile getirmekle yetinmek zorunda kalacaktır. Bu da Kur'an-ı Kerim'deki düşünme, akletme tavsiyesinin aynı zamanda düşünme ve akletme için gerekli şartları da içerdiğini göstermektedir.
İnsanlık tarihine, bıraktığı eserlerle faydalı olmuş, ölümünün üzerinden yüzyıllar geçse de hâlâ isimlerinden bahsedilen bütün kişilere baktığımızda, hepsinin ortak noktasının çok okuma olduğunu görürüz.
Okuma, bütün bu faydalarına rağmen, aslında zor olmayan ama zor gibi gözüken bir eylemdir. İnsandan fedakârlık ister. İnsan, okumaya zaman ayırdığı nispette, okumayla, kitapla uğraştığı nispette okumanın buraya kadar saydığımız
imkânlarından faydalanacaktır. Kişi, nefsini zorlamadan, keyfinin okumayı isteyeceği anı beklerse bu an hayatında hiç gelmeyebilir. Bu sebeple, okumanın öneminin şuuruna vardığı ilk anda, bir plan yaparak okumaya başlamalıdır.
Gençlerin okumaları önündeki engeller olarak, temelde şu hususları saymak mümkündür. Bu sayacağımız hususların, hayatta insanı başarıya götürecek bütün işlerde insan için büyük engeller teşkil ettiği görülecektir.
Ali Fuat Başgil, Gençlerle Baş Başa isimli eserinde, insanı başarıdan alıkoyan, aynı zamanda insanlara kitap okumama sebepleri sorulduğunda ileri sürülen mazeretlerin arka planını ifade eder mahiyette şu hususları sayar:
Tembellik
Kötü arkadaş
Kötü örnekler
Başgil, tembelliğin insan için tehlikesini, 'Tembelliğin, yerine, adamına ve çağına göre girmediği kalıp yoktur. Herkesin mizacına göre tavır alır ve konuşur. Dilimizde aldığı çeşitli isimler de onun bu sinsiliğini gösterir. Tembelliğin adı havailiktir. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, tenseverliktir. Tembellik herkesin karşısına her zaman aynı kılıkta çıkmaz. O, mesleksiz aktör gibi daima kılık değiştirir. Bazen samimi ve iyiliksever bir dost tavrı alır. Bazen en meşru bir mazaret kılığına girer; hasta olur, yorgun düşer ve herkesi hâline açındırır. Bazen iş yapar görünür; hakikatte hiçbir iş yapmaz. Bazen tatlı bir dille konuşur ve gönül çeler. Onun kandırıcı bir felsefesi ve safsata ilmeklerinden örülmüş bir edebiyatı vardır.' şeklindeki ifadeleriyle ortaya koyar. Bu ifadelerin de gösterdiği gibi tembellik, bizlerin okumama sebebi olarak gösterdiğimiz birçok gerekçenin aslını oluşturmaktadır.
Kötü arkadaşla ilgili olarak Ali Fuat Başgil Arkadaşın kötüsü, emin ol ki bir gencin başına gelebilecek kötülüklerin en kötüsüdür. Ve her kötülük gibi o da sinsi ve maskelidir.' der. Başgil'in üzerinde durduğu diğer bir nokta da yine kötü arkadaşla ilgili olan kötü örnektir. Kitap okumayan insanlar yerine, kitap okuyan insanların örnek alınması bizim kitap okuma şevkimizi artıracaktır. Başgil'in dile getirdiği ve insan için en büyük tehlikeleri barındıran bu üç unsurun karşısına çözüm olarak çıkartılabilecek birinci husus, iradedir. İnsan, iradeli olduğu, iradesini eğittiği zaman dıştan gelebilecek tehlikelere büyük oranda kapanmış olur. Kitap okuma çabası içerisinde olan kişilerin de göz önünde bulundurmaları gereken ilk husus, iradeleri olmalıdır. İnsan, iradeli davranmak suretiyle tembelliğin önüne geçebilir.
İnsan iradeli davranıp, okumaya başladıktan sonra karşılaşacağı ilk sıkıntı neyi, nasıl okuyacağını bilememesidir. Şüphesiz, her işin bir zamanı ve mekânı olduğu gibi okumanın da zamanı ve mekânı vardır. Okumanın zamanını ve mekânını kısaca şöyle açıklamak mümkündür.
Her kitap, günün her zamanında ve mekânında okunmaz. Bulunduğumuz mekânın özelliklerine göre okuyacağımız kitabın cinsi de değişir. Bunda öncelikle kişinin kendinin okuma özelliklerini fark etmesi lazımdır. Hangi tür kitapları hangi .ortamlarda daha iyi anlayabildiğini tesbit etmelidir. Ancak genel bir kabul olarak, fikrî yoğunluğu ağır düşünce kitapları veya edebî kitapların daha sakin ortamlarda okunması gerektiği belirtilebilir. Mesela, gürültülü bir ortamda okunan bir düşünce kitabından alınacak verim yaklaşık %70 oranında düşmektedir. Bu tür ortamlarda çoğunlukla kelimeleri okuruz ama bu kelimelerin manaları üzerine düşünmeye fırsat bulamayız. Bu sebeple okuduğumuz kitabın türü ile bulunduğumuz mekânın örtüşmesi gerekmektedir. Ancak okumayı seven, okumayı bir ihtiyaç olarak gören insanının elinde çok ağır olmayan bir kitap her zaman bulunmalıdır. İlk fırsat bulduğu ortamda bu kişi kitabını açarak okuyabilir. Ancak dediğimiz gibi bu şekilde okunacak kitabın kişiden fazlaca bir zihni çaba gerektirmeyen kitaplardan olması lazımdır.
**
Kitabın ve okumanın bu önemine mukabil, Türkiye'de kitabın ve okumanın durumunu gösteren istatistiklere bakıldığında bu önemin hakkıyla kavranılmadığı görülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın gençler arasında yaptığı araştırmaya göre; Türkiye'de, bir ayda kitap okuma oranları şöyledir: % 61 hiç kitap okumamıştır, % 13.4 bir kitap okumuştur. Kültür Bakanlığı tarafından yapılan istatistiklere göre; bir yılda basılan kitapların çeşidi, ülkelere göre şöyledir:
ABD: 85.121
Japonya: 42.217
Almanya: 64.761
Türkiye: 6.151
***
Gazete okuyanların nüfusa oranları ise şöyledir:
Japonya % 62
Almanya % 48
Türkiye % 5
*#*
Türkiye'deki kahvehane ve kütüphane sayılarının kıyaslaması ise şu acı gerçeği ortaya koymaktadır:
Kütüphane sayısı 1412
Kahvehane sayısı 570.000
Buna göre: 49.500 kişiye bir kütüphane düşerken, 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir.
Gallup firmasının yaptığı bir araştırmaya göre bazı ülkelerdeki kitap okuyanların nüfusa oranları şöyledir:
Japonya % 14
ABD % 12
Almanya % 11
İngiltere % 11
Türkiye % 0,01
Bu kitap, özellikle genç arkadaşlarımızda kitap okuma ihtiyacını uyandırmak ve bu yönde bir şuur oluşturmak maksadıyla hazırlandı. Bunun için yerli ve yabancı birçok yazarın kitabın ve okumanın önemini anlatan yazıları derlendi. Kitabın amacına ulaşması, yukarıda kaydedilen ve Türkiye adına bir utanma sebebi olan istatistiklerin değişmesini sağlayacaktır.