Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Ümit Şimşek

Araştırma Teknikleri, s. 62-73

Okuma problemi, sadece ilmî araştırmalarda değil, günlük hayatın hemen her safhasında kendisini hissettirmektedir. Günlük gazetemizden büro işlerine veya okul çalışmalarına kadar pek çok yerde, kısa zaman içinde çok okumak zarure­tiyle karşı karşıya kalırız. Çok şükür ki bu mevzudaki ka­biliyetimiz, zannettiğimiz kadar sınırlı değildir. Problem, kabiliyetimizin sınırlılığından ziyade, bu kabiliyetimizi yeterince kullanmamamızdan ileri gelmektedir. İlkokul ça­ğında harfleri yan yana getirerek kelimeleri tanımayı ba­şardıktan sonra artık "okuma" işini öğrenmiş oluruz ve daha ileri seviyede bir eğitime ihtiyacımız kalmaz! Bu yaygın kanaattir ki bizi daha çok ve daha kifayetli şekilde oku­maktan olduğu kadar, okuma zevkinden de mahrum bırak­maktadır.

Okuma kabiliyetini inkişaf ettirmek gayesiyle muhtelif metodlar geliştirilmiş ve bu metodların birçoğu ciddî başarı­lar elde etmiştir. Her kabiliyetin olduğu gibi okuma kabili­yetinin de geliştirilmesi, sabırlı ve devamlı tatbikatla mümkündür. Okuyucu da belli esasları gözeterek bu gayreti gösterdiği takdirde hızlı ve kifayetli bir okumayı gerçekleştirmek için başkasının yardımına ihtiyacı olmadığını gö­recektir.

Okuma kabiliyetinin geliştirilmesinde, "hızlı ve kifayetli okuma" tarifinden de anlaşılabileceği gibi, iki h&defi esas tutuyoruz: (1) sür'atli okumak, (2) daha iyi anlarsak. Hem daha sür'atli okuyup hem de iyi anlamak, ilk bakışta biraz terslik arz eder gibiyse de işin aslı daha farklıdır. Sayısız araştırmalar, anlama ve kavramanın da sür'atle birlikte gelişme gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Ağır okuyan ve hızlı okuyan kimseler arasında, okuduklarını kavrama bakımından yapılan karşılaştırmalarda netice, hemen hemen her defasında hızlı okuyanlar lehinde tezahür et­miştir. Bunun başlıca sebebini, hızlı okuyanlarda dikkatin daha iyi bir şekilde teksif edilmesinde ve dağılma fırsatı bulamamasında aramak gerekir. Dikkat teksifi, az ileride temas edeceğimiz gibi, okumada fevkalâde ehemmiyet taşı­yan bir unsur teşkil etmektedir.

Okumanın tabiatı, göz hareketlerimizle yazılı metnin takip edilmesinden ve beyin faaliyetiyle bu metnin değer­lendirilmesinden ibarettir. Okumanın geliştirilmesi de, gözü­müzün ve beynimizin bu faaliyetlerini koordineli bir şekilde tanzim etmek ve geliştirmekle mümkün olur.

Gözümüzün, yazılı metni takip etmesi, düz bir hat üze­rinde sabit bir hızla seyreder şekilde değil, fasılalı hare­ketlerle cereyan eder. Bunu küçük çapta bir dereyle de an­lamak mümkündür: Pencereden dışarı bakarak sakaktaki bir arabayı gözünüzle takip edin. Gözünüz, arabayı "takılmış" bir durumda, muntazam bir şekilde arabayla birlikte hare­ket edecektir. Bir de hayalî bir otomobili takip etmeyi de­neyin. Sokağın bir köşesinden diğer köşesine doğru gitmekte olduğunu farz ettiğiniz bu hayalî otomobille birlikte gözü­nüzü sokak boyunca kaydırmaya çalışın. Gözünüz bu defa aynı muntazam hareketi yapamayacak, fasılalı şekilde kayma ve duraklamalarla hareket edecektir.

Okumamız, ikinci şekilde cereyan eder. Gözlerimiz, eli­mizdeki kitabın satırları boyunca düzgün bir şekilde kay­maz, duraklamalar yaparak seyreder. Görme hadisesi de işte bu duraklamalar sırasında cereyan eder. Yoksa hareket hâlinde, herhangi bir yere takılmamış vaziyetteki bir gözün görmesi mümkün değildir. Fakat bu duraklama ve kaymalar kısa fasılalarla cereyan ettiği için, dikkat sarf etmedikçe farkına varamayız. Normal olarak bir yetişkin insanın, orta büyüklükteki bir kitap satırını beş veya altı duraklama yaparak okuduğu tespit edilmiştir. Okuma zamanının yak­laşık yüzde 90'ı bu duraklamalar sırasında, yüzde 10'tı duraklamalar arasındaki kaymalarda geçer. Bilgi alışı da bu, yüzde 90'lık duraklamalar sırasında cereyan eder.

Okuma hızı, gözümüzün bir satırda yaptığı duraklama sa­yısı ve müddeti ile ilgilidir. Ağır okuyan bir kimse, her ke­lime üzerinde duraklar ve kelimeleri tek tek okur. Duraklamalar sırasında da fazla vakit kaybeder.   Hızlı okuyucu ise, her kelimeyi tek tek ve berrak olarak görmeye ihtiyaç duymaksızın, kelime grupları üzerinde duraklama yapar. Duraklamaları da fazla vakit almaz. Buna göre, okuma sür'atinin artmasıyla birlikte satır başına düşen du­raklama sayısının ve duraklama müddetinin azalması gere­kecektir. Bu ise, görme kabiliyetimizden daha verimli bir şekilde istifade etmek demektir. Bir duraklama sırasında normal olarak iki üç kelimeyi birden görebilir, okuyabiliriz. Kelimelerin her birinin tek tek ve berrak şekilde seçilmesine ihtiyaç yoktur. Bir kısmının göze ilişmesi, insana kelimenin geri kalan kısmı hakkında tahminde bulunarak kelimeyi tanıma imkânını verir. Eğer her kelimeyi tek tek okumaya çalışırsak, bir duraklamanın kapladığı görüş sahamız içinde lüzumsuz olarak ikinci ve üçüncü duraklamalar yapmış oluruz ki bu da zaman ve gayret israfından başka bir şey değildir.

Ağır ve hızlı okuyucu arasındaki ikinci bir fark da, hızlı okuyucunun ritmik bir şekilde, muntazam fasılalarla durak­lamalar yapmasıdır. Ağır okuyucuda ise böyle bir intizam yoktur. Duraklamalar gelişigüzel bir şekilde, değişik fası­lalarla cereyan eder. Okumada sür'at kazanabilmek için, göz hareketlerinde ritm sağlamak, duraklama ve kaymaları muntazam bir tempo üzerine oturtarak otomatik hâle getir­mek gerekmektedir.

Üçüncü fark: Yavaş okuyucu, sık sık geriye dönüşler yapar. Geri dönüşlerin sebebi de, çoğu zaman, okunan malzemenin ağırlığından değil, tamamen bir alışkanlıktan ibarettir. Bu alışkanlığın başlıca çaresi ise, okuyucunun bu alışkanlığı ke­sin bir şekilde terk etmesi, her ne sebeple olursa olsun geriye dönüşü kendi kendisine yasaklamasıdır. Gerçi bir müddet için kavrama seviyesinde biraz düşüş görülebilir; fakat kısa bir zaman sonra iş, tekrar rayına oturacak ve geriye dönüşle­rin büyük çoğunluğunun lüzumsuz yere yapılmış olduğu fark edilecektir. Geriye dönüşün diğer sebepleri arasında dikkat­sizlik ve kayıtsızlığı da sayabiliriz. Okuyucu, pek muhte­meldir ki okumakta olduğu malzeme üzerinde fazla dikkat sarf etme zahmetine katlanmamış olsun. Bu takdirde, sık sık geriye dönüşler yaparak bir okuduğunu bir daha okumak mecburiyeti doğacaktır. Bir de, malzemenin güçlüğü ve mev­zunun ağırlığı sebebiyle ara sıra zaruri olarak başvurulan geriye dönüşler vardır ki bu masum hareketlere—yerinde kullanılmak şartıyla—en sür'atli bir okuyucu bile gerekti­ğinde başvurabilir. Tabi, bu, nadirattandır ve istisnadır. Kaide, geriye dönmemektir.

Yavaş okuyanlarda görülebilen bir başka âdet ise, hecele­yerek okuma alışkanlığıdır. Hecelemenin bir de sessiz cinsi vardır ki bu alışkanlığa müptela olanlar, çoğunlukla, hece­lediklerinin farkına bile varmazlar. Bunu tespit etmenin bir yolu, okurken elinizi gırtlak düğümü üzerine koymaktır. Eğer bir kıpırdanma hissediyorsanız, bir alışkanlık karşısındasınız demektir. Mamafih, okuma sür'atini artırdıkça bu alış­kanlık da kendiliğinden kaybolur, gider. Üzerinde ayrıca uzun uzun durmaya ihtiyaç yoktur. Hızlı ve ağır okuyucu arasında görülen bu farklar, okuma

sür'atini artırmak için göz hareketlerimizle ilgili olarak alınacak ilk tedbirleri ortaya çıkarmaktadır:

1.   Duraklama sayısını ve duraklama müddetini düşürün. Kelimeleri değil, kelime gruplarını okuyun.

2.   Göz hareketleriniz ritmik bir şekilde cereyan etsin, bir saat gibi otomatik bir tempo takip etsin.

3. Geriye dönüşleri kesin olarak önleyin.

4. Hecelemekten veya sessiz hecelemeden kaçının.
Yapılan araştırmalar, sadece arzu ve niyet etmekle dahi okuma süratinin, yüzde 25 civarında artırılabileceğini gös­termiştir. Meselâ, normal olarak dakikada 200 kelime oku­yan bir kimse, bunu kolaylıkla 250 kelimeye çıkarabilir. Ciddî bir eğitim ve disiplinli bir çalışma ise bundan çok daha büyük başarılar doğuracaktır. Umumî bir tasnif yap­mak gerekirse, bir okuyucunun dakikada okuduğu kelime sa­yısına göre hangi sınıf okuyucular arasına girdiğini şöyle bir liste hâlinde gösterebiliriz:

 

 

 

150

çok ağır

150

 

200

ağır

 

 

230

orta

230

 

250

orta-üzeri

250

 

300

hızlıca

300

 

350

hızlı

350

 

-     450

Çok hızlı

450

 

 

müstesna derecede hızlı

 

Mücerret olarak okuma sür'atini artırmak, şüphesiz, tek başına, arzulanan bir netice değildir. Dakikada 500 kelime sür'atle birkaç saat içinde koca bir kitabı okuyup bitirdikten sonra hatırınızda hiçbir şey kalmamışsa, bu birkaç saatin okumayla değerlendirildiğini söyleyemeyiz. Gaye, sür'atle birlikte kavramayı da geliştirmek olmalıdır. Daha önce de temas ettiğimiz gibi, sür'at ve kavrama, gerçekte birbirine mâni unsurlar değildir. Ancak birbirine yardım eder hâle gelmeleri için bazı noktaların dikkate alınması gerekir. Bu da, zihnî faaliyetlerimizden azamî verimin alınmasına bağlıdır.

Dikkat edilmesi gereken birinci husus, mutlaka bir kitabı veya makaleyi niçin okuduğumuzu bilmek, bu kitap veya makaleden neler beklediğimizin şuuru içinde olmak, anlaya­rak okumanın anahtarını teşkil eder. Bu bakımdan, bir ki­tabı okumaya geçmeden önce, kitabın muhtevası hakkında bilgi sahibi olmakta ve bu kitabı okumaktaki maksadımızı iyice tespit etmekte fayda vardır. Bunun için, kitabın arka kapağındaki tanıtıcı yazıdan, fihristten, ön söz ve takdim yazılarından, bölüm başlıklarından, bölüm özetlerinden faydalanılabilir. Böylece kitaptan neler bekleyeceğimizi tespit etmiş ve kitap boyunca ilerledikçe, hem okudukları­mızı daha iyi hazmetmek ve hem de ileride gelecek bilgiler hakkında tahminlerde bulunarak bu bilgilere zihnimizi hazırlamak imkânını elde etmiş oluruz.

İkinci olarak, okuma faaliyetinin aktif olarak cereyan etmesi de kavramanın bir başka unsurudur. Aktif okumayı, bir bakıma, bir sohbete de benzetebiliriz. Tıpkı, bir sohbet sırasında karşımızdakini dinlerken, "Anlıyorum." "Size hak veriyorum.," "Bu hususta sizinle aynı fikirde değilim.," "Meseleyi nereye götürmek istediğinizin farkındayım." gibi müspet veya menfî yorumlarla görüşümüzü ifade etmemiz gibi, aktif okuma sırasında da yazarın fikirlerini aynı şe­kilde değerlendirmeye tâbi tutar, kendi bilgi, tecrübe ve dü­şüncelerimizle karşılaştırırız. Aktif okuma, mutlaka tenkit etmek demek değildir. Yazarın bütün görüşlerini belki aynen benimseyebiliriz; ancak bu benimseme kararına, görüşlerin "süzgeçten geçirilmesinden" sonra varılmış olması gerekir.

Aktif okumanın bir başka belirtisi, mühim noktaları seçe­bilmektir. Hiçbir yazının her cümlesi ve her paragrafı, ehemmiyet yönünden birbirine eşit olmaz. Ana fikirleri ih­tiva eden birinci derecede mühim kısımlar yanında, sadece göz gezdirmekle iktifa edebilecek tali kısımlar da her okuma parçasında mevcuttur. İyi bir okuyucu, bu ehemmiyet farkını ayırt edebilen ve gayretini, gereken yere lâyık ol­duğu kadar teksif edebilen kimsedir. Bunun, okuma hedefi­nin tespitiyle yakın ilgisi vardır. Niçin okuduğumuzdan emin bulunduğumuz bir kitabın, araştırma gayemizle ilgili bölümlerini, paragraflarını, cümlelerini ayırt edebilir ve asıl gayretimizi bu kısımlar üzerinde toplayabiliriz.

Kavramanın yardımcı unsurları arasında, okuyucunun umu­mî manada bir hedef peşinde olmasını da saymak gerekir. Başka bir tabirle, okuyucu, kendi kendisine karşı bir meydan okuma içinde olmalıdır. Okuma faaliyetinin sona ermesiyle birlikte okuyucunun bilgi ve anlayış seviyesinde bir değişme olması, bir inkişaf vücuda gelmesi, kavramaya yardımcı olduğu kadar, okuma için de bir şevk ve enerji kaynağı teşkil edebilecek bir hedeftir.

Bütün bunlar, aynı zamanda, zihnî faaliyetleri, okunan malzeme üzerinde teksif edebilmenin de şartları arasında­dır. Gerçekte, dikkat teksifi, kavramanın ayrılmaz bir par­çasıdır. Bu iki unsurdan birine müspet veya menfî yönde tesir eden bir faktör, diğerine de aynı yönde tesir eder. Bu sebep­ten, zihnimizi okumakta olduğumuz malzeme üzerinde teksif edebildiğimiz ölçüde, kavrama seviyemizi de yükseltmiş oluruz.

Gerek kavramada, gerekse dikkat teksifinde, yukarıda saydığımız unsurlardan başka, daha önce sür'atle ilgili ola­rak sözünü ettiğimiz tedbirlerin de rolü vardır. Göz hareket­lerinin ritmik bir seyir takip etmesi, duraklama sayı ve müddetinin düşürülmesi ve geri dönüşlerin önlenmesi, aynı zamanda dikkat dağılmasını ve zihnin başka mevzulara kaymasını da önleyecek tedbirler arasındadır.

Kazanılan bilginin muhafaza edilmesi ve gerektiğinde hatırlanabilmesi, bilgi ve fikirlerin yorumlanabilmesi, ih­tilâflarının sezilmesi, bu bilgilerle birtakım neticelere ve hükümlere varılabilmesi de kavrama tarifi içine giren un­surlardır. Dikkatin artması ve aktif okumayla birlikte bu sahalarda da gelişmeler görülecektir. İlâve olarak düşünülebilecek bazı tedbirlere gelince:

Özet çıkarmak: Okunan malzemenin ana hatlarını ihtiva eden bu özetleri, bilâhare orijinal metinle karşılaştırarak kavrama seviyenizi de ölçmüş olursunuz.

Not almak: Bu işin okuma faaliyetinden sonraya bırakıl­masında iki yönden fayda mülâhaza edilir: Birincisi, okuma faaliyeti başka bir faaliyetle inkıtaa uğratılmamış olur. İkincisi de, kazanılmış bulunan bilgi, aradan bir müddet geçtikten sonra not çıkarmak vesilesiyle tekrarlanmış ve daha iyi hazmedilmesine zemin hazırlanmış olur. Okuma sırasında not çıkarılacak yerleri, sayfa kenarlarına sonra­dan silinebilecek şekilde işaretler koymak suretiyle tespit edebilir, bilâhare bu işaretli kısımları ayrı kartlara not alabilirsiniz.

Sual sormak: Okuduğunuz malzeme üzerinde sonradan kendi kendinize sorular sorabilir veya bu mevzuda başkala­rından size sual sormalarını isteyebilirsiniz. Verdiğiniz ce­vaplarla orijinal metni karşılaştırmak suretiyle, ehemmiyet taşıyan unsurları doğru bir şekilde hatırlayıp hatırlamadı­ğınızı kontrol edebilirsiniz.

Sohbetler: Okuduğunuz bir kitap üzerinde tanıdıklarınızla sohbetlerde bulunmak, bilginin hatırlanmasında ve hazmedilmesinde yardımcı olacağı gibi, aynı mevzulara başkala­rının gözüyle bakma ve değişik yorumlar getirebilme imkâ­nına da böylece kavuşmuş olursunuz.

Bunlardan başka, çok okumak, değişik mevzularda okumak da kavramayı uzun vadede geliştirecek tedbirler ara­sındadır. Diğer yandan, okuma kabiliyetinin diğer haber­leşme kabiliyetleriyle (düşünme, dinleme, konuşma ve yazma) yakından ilgili olduğunu da hatırlatmak gerekir. Bu kabiliyetlerden birinin gelişmesi, diğerinin de gelişmesine yardımcı olabilir. Bilhassa dinlemek, mahiyet itibarıyla, tıpkı okumak gibi bilgi alışına yönelik bir faaliyettir. Bu bakımdan, kişinin iyi bir dinleyici olabildiği nispette iyi bir okuyucu olması kuvvetle muhtemeldir.

Sür'at ve kavrama arasındaki bir başka münasebet ise, sür'at ayarlaması mevzuunda ortaya çıkar. Okuma kolaylığı bakımından kitaptan kitaba farklar vardır. Hatta bir ki­tabın veya bir makalenin içinde de çeşitli kısımlar, diğerle­rine göre daha değişik bir okuma kolaylığı seviyesine sa­hiptir. Okuyucu, bu farklılıklar karşısında kendisini ayarlayabilmelidir. Ağır bir dille yazılmış bir teknik kitabın bir roman sür'atiyle okunamayacağı aşikârdır. Okuyucu, elindeki malzemenin mahiyetine göre kendisine bir okuma hızı tayin edecek, malzeme boyunca ilerledikçe karşılaştığı bilgilerin icabına uygun olarak bu hızda yine birtakım ayarlamalar yapacak, "vites değiştirecektir."

Okuma süratlerini dört vites olarak kabaca gruplandırırsak, ne tür bir malzemenin hangi viteste okunacağına dair aşağıdakine benzer bir tablo ortaya çıkar. Tabloda, sür'at ayarının malzemenin mahiyeti kadar okuma maksadına da bağlandığına dikkat edilmelidir.

Okuma maksadı________ Malzemenin mahiyeti

 

Sadece fikir edinme Umumî manada bilgi edinme Teferruatlı çalışma

 

Bu tabloda birinci vitesle ders çalışır gibi okumayı, 2'yle ağır okumayı, 3'le sür'atli okumayı ve 4'le de göz gezdir­meyi kastediyoruz.

İyi bir okuycu olmak, her şeyden önce alışkanlık meselesi­dir. Bu alışkanlık devamlı ve disiplinli bir çalışmayla elde edilir. Kısa da olsa her gün devam eden bir çalışma, sebat edildiği takdirde bu alışkanlığı okuyucuda yerleştirecektir. Bu mevzuda tavsiye edilecek bir usul, her gün günlük gaze­tenizden seçeceğiniz pasajlar üzerinde çalışmalar yapmaktır. Bunun için:

1.     Gazeteden uzun bir yazıyı kupür hâlinde kesin.

2.    Okuma maksadınızı berrak bir şekilde tespit edin. "Alıştırma yapmak için." diyebilirsiniz. Ama neden başka bir yazıyı değil de onu seçtiniz? O yazıdan neyi öğrenmek istiyorsunuz? Bu sorunun cevabını verin.

3.    Saniyeleri gösteren bir saatle, okumaya başladığınız ve bitirdiğiniz vakitleri tespit edin ve okumanın kaç dakika ve saniye aldığını kaydedin. Okumaya başlamadan önce, yazı­nın umumî mahiyeti hakkında fikir edinebilmek için şöyle bir göz gezdirin ve bu göz gezdirme müddetini de okuma müddetine dâhil edin.

4.    Yazının uzunluğunu, kelime sayısı olarak hesaplayın. Bu sayıyı, okuma müddetine bölerek okuma sür'atinizi tespit edin. Çıkan rakam, dakikada kaç kelime okuduğunuzu göste­recektir.

5.    Okumayı bitirdikten sonra, yazıya tekrar müracaat et­meksizin yazının bir özetini çıkarın. Bu özette, hiçbir ana noktanın eksik kalmamasına dikkat edin. Yazı hakkında sualler sorun ve cevaplandırın.

6.    Bu özeti ve sual cevapları yazının kendisiyle karşılaş­tırın. Atlanan yerleri ve hataları not edin.

7.    Yazı kupürünü ve okuma sür'atinizi bildiren notları, özet ve soru cevapları bir dosyada muhafaza edin. Bu dosya, gelişmenizi göz önünde bulundurmanıza yarayacak ve yapacağınız değerlendirmelere esas teşkil edecektir.

8.    Zamanla seçtiğiniz yazı cinslerinin mevzu, uzunluk ve ağırlık bakımından değişiklik göstermesine dikkat edin. Bu da değişik okuma şartlarına intibak etmenize yardımcı ola­caktır.

9.    Her gün, mümkünse aynı vakitte, dikkatinizi dağıtacak sebeplerden ve kesintilerden uzak bir zaman ve yer seçerek bu alıştırmalara mutlaka devam edin. Birkaç hafta müd­detle bu işe ayıracağınız günlük yarımşar saat vakit, ileride kendisini fazlasıyla telâfi edecektir.

10.       Günlük alıştırmaların dışındaki fırsatları da değerlendirmekten geri kalmayın. Okumayla ilgili olarak öğrendiklerinizi tatbik etmek ve tatbik ettiklerinizi alışkanlık olarak yerleştirmek için, günlük okuma faaliyetlerinizden de istifade etmeye çalışın. Gazeteden mektuba kadar okuduğunuz her şey, kazanmaya karar verdiğiniz "iyi okuyucu" vasıfları için bir alıştırma sahasıdır.

 

Ünal, İbrahim, Kitap Tiryakiliği, s.155-165

SON EKLENENLER

Üye Girişi