Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

İsmail E. Erünsal’ın 2008 yılında yayımlanan Osmanlılarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik adlı çalışması, genişletilmiş ikinci baskısıyla raflarda. Konuyla ilgili literatürü zenginleştiren ve ilk baskıdaki hataları düzelten Erünsal, yeni baskıya, tespit ettiği yüze yakın yeni vakfiyeyi de eklemiş.

“Yazı, bilincin yapısını değiştirir.” Walter Ong’un klasik yapıtı Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi’ni okumuş olanlar için bu tespit elbette çok tanıdık. Soyut düşünce için gerekli düzenlenmiş bilgi birikiminin, adına yazı dediğimiz teknolojinin yardımı ile mümkün olduğunu, Gutenberg’i takip eden 300 yılın ardından yazının kitleselleşerek bilginin demokratikleşmesini sağladığını biliyoruz. Hikâye her yerde aynı değil ama kutsal monarşilerden, anayasal devletlere ilerleyen genel dünya düzeninin, yazının kitleselleşmesi ve bilginin demokratikleşmesi ile koşut gittiği de sır değil. Matbaa sonrası gelişen yazılı kültürün kitaba atfettiği değer, onun bilgi paylaşım standartlarının temel aracı (media) olarak yaygınlaşmasıyla ikili bir yol alıyordu: Meta olarak kitap ve fetiş olarak kitap. İkincisinin, antik büyü kitaplarından, semavi “kutsal kitap” kavramına kadar genişleyen antropolojik bir araştırma alanı var. Ancak 18. yüzyılın ikinci yarısında yükselişe geçen okur kitlesinin “satın alabildiği” bu yeni matbu nesneleri (metayı) okumaya, biriktirmeye, paylaşmaya, yerleştirmeye ve sergilemeye duyduğu hevesin sınıfsal reflekslerini de gözden kaçırmamalı. Halk kütüphaneleri ve daha da önemlisi “millî kütüphaneler”, bu yeni sınıfların üzerinde yükselen devletlerin kitlesel eğitim ve ulusal formasyonları için gerekli, kültürel/emperyal bir gövde gösterisi olarak da işlevseldiler. 21. yüzyıl gerçekliğinde ise kitaba duyulan hevesin ve kütüphaneye duyulan ihtiyacın en azından bu bağlamda sınıfsal bir yeri yok.

Genişletilmiş ikinci baskı

Peki, matbaa öncesinde, kitaplar metalaşmadan, okur yazarlık yaygınlaşmadan evvelki elyazmaları (manuscript) dünyasında neler oluyordu? Kitap nasıl ve neden biriktiriliyor, nasıl “saklanıp”, hangi koşullarda korunuyordu? Bu soruları Avrupa kütüphaneleri bağlamında cevaplayacak koca bir literatür (kitap, belgesel, sinema filmi vs.) mevcut iken Osmanlı-Türkiye tarihi bağlamında yapılmış çalışmaların niceliksel eksikliği hemen göze çarpacaktır. Önemli bir kısmı makale düzeyinde kalmış bu az sayıdaki nitelikli çalışmanın dağınık ve parçalı yapısı, Osmanlı dünyasında kitabın ve kütüphanenin yerini bütüncül ve ampirik bir düzlemde tespit edilmesini de zorlaştırmakta ve dolayısıyla birtakım akıl yürütmelere (olumlu ya da olumsuz) kapı aralamaktaydı. İsmail E. Erünsal Hoca’nın 2008 yılında yayımlanan değerli çalışması Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri böyle bir boşluğu son derece titiz ve nitelikli bir şekilde doldurmaya çalışıyordu. Kitabın Osmanlılarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik adıyla yayımlanan genişletilmiş ikinci baskısı, çalışmayı bir adım daha öteye taşıyarak, alandaki boşluğu doldurmaya devam ettiğini gösteriyor.

Lisans eğitimini 1969 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamlayan Erünsal, 1977 yılında İskoçya’nın Edinburgh Üniversitesi’nden, Tâcizâde Cafer Çelebi Divanı üzerine yaptığı doktora çalışması ile mezun olmuş. Ardından İstanbul Üniversitesi Kütüphanecilik bölümünde çalışmaya başlayan Erünsal, 1990-2006 yılları arasında Marmara Üniversitesi Arşivcilik Bölümü başkanlığını yürütmüş. Çalışmasına yazdığı teşekkür yazısında doktorasını bitirmesinin ardından Hakkı Dursun Yıldız’ın yönlendirmesi ile “kütüphanecilik bilim dalına intisap etti[ğini]” belirtiyor. Lisans eğitimini ve doktora çalışmalarını edebiyat alanında tamamlayan bu değerli kültür insanının, bir bilim dalı olarak kütüphanecilik ve arşivciliğin Türkiye’deki kurucu duayenlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Osmanlılarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik de, Erünsal’ın bu kurucu vasfının arkasındaki ahlâk, dikkat ve emeği en üst düzeyde ortaya koyan temel koyucu bir yapıt.

2008 yılındaki ilk baskının başlığı, kütüphanenin “bir vakıf kuruluşu olarak tarihini” öne çıkarıyordu. İkinci baskı için tercih edilen başlık ise Osmanlı tarihi bağlamında kütüphanenin “tarihî gelişimi ve organizasyonu”nun, (en azından 19. yüzyıl ortasına kadar) vakıflar tarihinin dışından yazılamayacağını ortaya koyuyor. Bir başka deyişle, iki başlık arasındaki değişim, Osmanlı kütüphanelerinin tarihi ile Osmanlı vakıf kütüphanelerinin tarihi arasındaki özdeşliği ortaya  koyuyor. Nitekim birinci baskıya yazdığı önsözde de Erünsal Hoca, “Osmanlı devri Türk kütüphaneleri karşımıza bir vakıf kuruluşu olarak çıkmaktadır. Dolayısıyla bu konuda yapılacak herhangi bir çalışma da birinci derecede vakıfla ilgili vesikalara dayanmak zorunda kalacaktır.” demiş.

Yüze yakın yeni vakfiye

İkinci baskıya yazdığı önsözde ise yüze yakın yeni vakfiye tespit ettiğini, konuyla ilgili literatürü genişlettiğini ve ilk baskıda yaptığı bazı hataları da düzelttiğini söyleyen Erünsal, her bölümde yaptığı birtakım ilavelerin yanında, “Kütüphane Okuyucuları” için de yeni bir altbaşlık oluşturduğunu ifade ediyor. İkinci baskının genişletilmesi bağlamındaki bu değişikliklerin ötesinde kitabın organizasyonunun değişmediğini görüyoruz. “Ortaçağ İslâm Dünyasında Kütüphaneler” başlıklı “Giriş” bölümü, Erünsal’ın da belirttiği gibi, büyük oranda nitelikli ikincil kaynaklara dayanan bilgilendirici bir özet. Asıl çalışma ise iki bölüme dayanıyor: “Osmanlı Vakıf Kütüphanelerinin Tarihî Gelişimi” başlıklı birinci bölüm, ikinci bölümde de tekrar edecek tarihsel dönemlendirme içinde Osmanlı kütüphane tarihinin birincil kaynaklara (çoğu vakfiye ve benzer arşiv belgeleri) dayanan ampirik bir tarihinden oluşuyor. Belgelerin az ve muğlak olduğu 14. yüzyıl kuruluş dönemi kütüphaneleri, ilk önemli kitap koleksiyonlarının oluştuğu 15. ve 16. yüzyıl cami ve medrese kütüphaneleri, büyük medrese kütüphaneleri ile müstakil kütüphanelerin kurulduğu 17. ve 18. yüzyıl ardından geleneksel vakıf sisteminin dışında kurulan 19. yüzyılın ilk modern devlet kütüphaneleri ve vakıf kütüphanelerinin ıslahı yönündeki çalışmalar.

Kitabın Osmanlı kültür tarihi açısından çok daha önemli ve ilginç ikinci bölümü “Vakıf Kütüphanelerinin Teşkilatı” başlığını taşıyor. Kütüphane personelinin, koleksiyonların, kataloglama çalışmalarının, yararlandırma usullerinin, kütüphane bütçe ve muhasebesinin, kütüphane yapılarının ve eşyalarının anlatıldığı/açıklandığı bu bölümde yer alan çok kıymetli bilgilerin ve önemli bir kısmı ilk kez bu kitap için okunmuş belgelerin başka önemli çalışmaları tetikleyeceğini şimdiden öngörebiliriz. Bu belgelerin bazılarının transkripsiyonunun “Ekler” bölümünde yer aldığını da belirtelim. 

Emrah Pelvanoğlu, Kitap Zamanı

 

06 Mayıs 2015

OSMANLILARDA KÜTÜPHANELER VE KÜTÜPHANECİLİK, İSMAİL E. ERÜNSAL, TİMAŞ, 736 SAYFA, 65 TL

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi