Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

SAMİHA AYVERDİ 

1906 yılında İstanbul'da doğdu. Bir süre "Süleymaniye Kız Nümune Mektebi"nde okudu. Bundan sonra özel hocalardan dersler alarak kendi kendisini yetiştirdi. Bu arada geleneksel Türk uygarlığının gelişimini inceledi ve Türk tasavvufuna ilgi duydu. Tanınmış iş ve fikir adamlarından Ekrem Hakkı Ayverdi ile evlendikten bir süre sonra - başta romanları olmak üzere -çeşitli eserlerini yayınlamaya başladı. Halen İstanbul -Fatih'teki evinde istirahat etmekte, bir yandan da Osmanlı tarih, kültür, sanat ve siyaset konulan üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Samiha Ayverdi, 1938 yılında yayınladığı ilk romanından sonra giderek daha güçlü romanlar verdi. Romanlarında genel olarak aile ve toplum sorunlarına eğildi. Türk toplumundaki eski çatışmaları, değişen yaşam koşullan içindeki tedirginlikleri başarılı gözlem ve tasvirlerle okuyucularının önüne serdiği eserlerinde heyecanını din ve tasavvuftan alan bölüm ve incelemelere de geniş oranda rastlanılmaktadır. Bu arada yarı roman, yan anı niteliğinde otantik ile dram havası taşıyan eserler de meydana getirdi. Usta ve başarılı dil ve anlatımında genellikle eski üsluba bağlılığın belirtileri göze çarpmaktadır.

Başlıca eserleri şunlardır:

Aşk Bu İmiş, Batmayan Gün, Mabette Bir Gece, Ateş Ağacı, Yaşayan Ölü, İnsan ve Şeytan, Son Menzil, Yolcu Nereye Gidiyorsun, Mesihpaşa İmamı, İbrahim Efendi Konağı (Romanlar); Edebi ve Manevi Dünyası İçinde Fatih, Boğaziçi'nde Tarih, Misyonerlik Karşısında Türkiye, Türk - Rus Münasebetleri ve Muharebeleri, Yusufçuk, İstanbul Geceleri (İncelemeler, anılar, makaleler.)

(Yolcu Nereye Gidiyorsun romanı, Osmanlı Devleti'nin çöküşünü hazırlayan yıllarda, alafrangalık akımına kapılan bir ailenin trajik dramını yansıtmaktadır.)

 

YOLCU NEREYE GİDİYORSUN

- Romanın Özeti -

Eser, Halit Ziya’nın "Aşk-ı Memnu"u gibi bir aile ve mouer romanıdır. Ancak "Yolcu Nereye Gidiyorsun"daki ailenin fertleri hayata daha başka açılardan bakmaktadırlar. Başka bir deyimle bu romanda ağırlık aşka verilmemiş, aileyi ve onun üyelerini içten içten kemiren sosyal gelişmelere verilmiştir. Romanın kahramanı Adlî; ulusal dallara yapışamamış ve onun köküne inememiş, Tanzimat’la birlikte kendisini gösteren alafrangalık sevdasına kapılmış bir ana babanın üçüncü çocuğudur. Ağabeyi ve ablası ikiz olarak doğmuşlardır, ana - babanın paralelinde büyümektedirler. İstenmeden doğan Adli ailece benimsenmez ve sevilmez. Bunu kendisi de daha çok küçük yaşlarındayken sezinler. Baba, yüzeyde de olsa, oldukça aydın geçinir ve Edebiyat-ı Cedide'cilerle görüşmeye önem verir. Anne daha yalın bir kadındır. Piyano çalmak, gününü gün etmek onun için yeterlidir.

Ana ve babasının, kardeşlerinin şefkat ve sevgisinden yoksun kalan Adli, kendi dünyasını kendisi kurmaya çabalar. Bir gün ablasının boynunda gururla taşımakta olduğu Napolyon tasvirli kolyeyi kırdıktan sonra ise hemen açıkça istenmeyen kişi ilan edilir. Aile meclisinin karan ile- bir çeşit sürgün olarak - Galatasaray Lisesi'ne yatılı olarak verilir. Bu, Adli için bir kurtuluş ve bir iyiye doğruya daha kolaylıkla yönelme kapısıdır. O, bu okulda ve hukuk mektebinde kendisini bilinçli olarak yetiştirirken annesi, babası, kız ve erkek kardeşleri, akrabaları giderek daha çok batağa saplanırlar. Bu arada gelen 1908 Meşrutiyeti bu saplantıyı daha da yoğunlaştırır.

Tek sığmağı büyükannesi ve onun yanında büyüyen uzak bir akraba olan Mecbure'dir. Adli hayata atılınca bu genç kızla evlenmeyi kurmaktadır. Fakat Mecbure'nin, yakın arkadaşı Sinan'ı sevdiğini öğrenince ondan da feragat eder. Yurt içinde bir görev alıp İstanbul'dan ayrılacak, hatta mütevazı maaşından, ömrü boyunca onlarca itilip kakıldığı ana - babasına ve dul kalmış ablasına yardım bile edecektir.

TÜRK ROMANLARI, Ş.KUTLU

SON EKLENENLER

Üye Girişi