Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

FALAKA ÖZETİ -AHMET RASİM

FALAKA

Ahmet Rasim, hayatı boyunca tarih, seyahat, dil bilgisi, coğrafya gibi pek çok konuda yüzden fazla eser vermiştir. Bu eserlerinden çocukluk hatıralarını anlattığı Falaka, ayrı bir önem taşımaktadır. İlk defa 1927 yılında yayımlanan Falaka'da şahsi hayatının ötesinde, Ahmet Rasim'in gözlem gücünün derecesini de görmek mümkündür. Eserde eski zaman İstanbul'unun eğitim hayatı, okulların durumları, hoca- öğrenci ve aile ilişkisi bir çocuğun gözünden ustaca verilmiştir.

ÖZET

Rasim, bu eserde çocukluk yıllarını, mektep hayatını anlatmaktadır.
Ahmet Rasim, küçük bir çocukken hocadan çok korkmaktadır. Çünkü daha okula başlamadan annesi pek çok sözü ile hocayı korkunç bir mahlûk gibi anlatmıştır. Komşuları olan hoca efendi de onu okul öncesinde çok etkilemiştir. Sürekli onun elini öper, bu hoca denilen mahlûku tanımaya çalışırmış.

Bir gün, okula ilk adımını atmış. Komşuları olan hoca efendi onun hocası olmuş. Ahmet Rasim'e sevecen bir yüzle okula başlaması gerektiğini anlatmış. Ona sınıfları gezdirmiş. Küçük rahleler önünde, mindere diz çökmüş 30 tane çocukla karşılaşmış sınıfta. Bir de Mümin Kalfa varmış.

Ahmet'in okula gittiğinden haberi olmayan anne, Ahmet'e bağırmaya başlamış. Ahmet okulda olduğunu söyleyince annesi bir anda yumuşayıvermiş. Annesi onun okula gitmesine çok sevinmiş. Evde ona potinler, süslü süslü giysiler, sırmalı cüz keseleri hazırlanmaya başlamış.

Okula yeni başlayan çocuğun gördüğü herkesin elini öpmesi âdettenmiş. Ahmet herkesin elini öpe öpe okula gitmiş. İlk günler neşeli, eğlenceli geçiyormuş. Annesi Ahmet'e daha mektepte konuk olduğunu, zamanla daha çok sorumluluğunun olacağını anlatmış.
Misafirlik bitmeye başlamış. Önce Ahmet'in yeri değişmiş. Kalfa sert çehresini göstermeye başlamış. Okulda kalfanın talebelere karşı davranışları Ahmet'i korkutmaya başlamış. Bir gün arkadaşı ile aralarında kırmızı bir toptan dolayı küçük bir mücadele başlamış. Kalfa hemen yanlarında bitmiş ve ikisine de birer şamar vurmuş. Ahmet o güne dek kimseden böyle birer şamar yememiş. Eve gidince sütninesi hemen anlamış ve onu teselli etmeye çalışmış.

Bu şamardan birkaç saat sonra Ahmet hastalanmaya başlamış. Olan biteni duyan hoca efendi çok üzülmüş, hemen evlerine gelmiş, iyileşmesi için dua etmiş. Bir hafta süren sıtmadan sonra o mahalleye iyi saatte olsunların dadandığını düşünen aile başka bir mahalleye taşınmış.

Ahmet yeni mahallede yeni bir okula başlamış. Bu okul Sofular'da imiş. Yeni hocasının lakabı Pehlivanmış. Bu okul Ahmet'e çok şen gelmiş. Okulda hem öğreniyorlar hem de eğleniyorlarmış. Hocaları onlara oyunlar da oynatıyormuş. Hatta birlikte gezilere dahi gitmişler.

Fakat mahallede çıkan bir yangın Ahmet ve ailesinin yeniden taşınmasına neden olmuş. Yine yeni bir okul... Okul Çukurçeşme civarındaymış. Yeni hocaları ara sıra derste şekerleme yapan biriymiş. Bunu bilen öğrenciler hocanın uykusunun gelmesi için her yolu denermiş.

Ahmet'in halası ve eniştesi bir karar almıştır. Aile yadigârı Ahmet'e ve annesine sahip çıkmak. Babasını ölen Ahmet'i halası sahiplenmeye karar vermiş ve ailece yanlarına almışlar. Enişte askermiş. Sert görünen oldukça babacan olan bu adam Ahmet'in eğitimine azami derecede dikkat etmekte imiş. Eniştesi onun özel ders de almasına karar vermiş. Artık Ahmet sürekli çalışmak zorunda imiş. Fakat Ahmet yeni okul hocasından çok korkuyormuş. Hocasının her gün falakaya yatırdığı çocukların acısı gözlerinin önünden gitmiyormuş ve olan olmuş. Bir gün hocanın falakaya yatırdığı çocuğun ailesi şikâyetçi olmuş; çünkü doktorlar çocuğun dayaktan dolayı öleceğini haber vermişler. Bu olay sonunda Ahmet Rasim okuldan alınmış.

Ahmet Rasim, eniştesi öldükten sonra yatılı bir okul olan Darüşşafaka'ya verilir. Annesini çok özleyen küçük Ahmet, birkaç kez kaçmayı dener. Oldukça iyi bir eğitimin verildiği bu okulda hata yapanlar korkunç cezalara çarptırılmaktadır. Ahmet Rasim, burada anne özlemi ile ağladığı ilk geceyi hiç unutamamaktadır.

İlk tatilde başarısının sonunda annesindeki sevinç onun bütün sıkıntılarını unutturmuştur.

AHMET RASİM
Ahmet Rasim, 1864 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Babası posta ve telgraf müdürüdür. Ahmet Rasim küçük yaşlarda iken babası onları terk ettiğinden çok güç şartlarda yetişmiştir. Sırasıyla Sofulardaki Mahalle Mektebinde, Kırkçeşme'de Tezgâhçılar Mektebinde, Haydar'da Çukurçeşme Mektebinde ve Sarıgüzel'de Hafız Paşa Mektebi'nde öğrenim görmüştür. Daha sonra Darüşşafaka'da eğitimine devam etmiştir. Burada iyi bir eğitim alan Rasim, Fransızcayı iyi derecede öğrenmiş, aynı zamanda edebiyatla yakından ilgilenmeye başlamıştır. 1883 yılında bu okulu birincilikle bitirmiştir. Mezuniyetinden sonra posta ve telgraf nezaretinde memur olarak çalışmaya başlamıştır.

Ahmet Rasim, memuriyetten ziyade edebiyatla ilgilenmek istediği için yazdığı yazı ve birtakım çevirileri Ahmet Mithat Efendiye götürmüş ve onun desteğiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başlamıştır. Zamanla pek çok gazete ve dergide makale, tercüme, deneme ve şiirler yayımlamıştır. Pek çok eser de yazan Ahmet Rasim bu çalışmalarının arasında Menâkıb-ı İslam adlı eseri ile II. Abdülhamid'den Mecidî nişanı almıştır. 1927 yılında milletvekili seçilmiştir. Dört dönem milletvekilliği yapmıştır. 1932 yılında Heybeliada'daki evinde vefat etmiştir. Bu adadaki Abbas Paşa mezarlığına defnedilmiştir.

Ahmet Rasim edebi hayatında kendi ifadesiyle “muvassıt, orta yolu benimseyen” bir kişi olmuştur. Tüm yazılarında ansiklopedik tavırlı bir gazeteci üslubu hissedilir. Daha çok nesir yazarı olarak tanınan Rasim, İstanbul Türkçesiyle yazdığı eserlerinde eski İstanbul hayatını en ince ayrıntısına kadar ortaya koymuştur.

Başlıca Eserleri: Şehir Mektupları, Makalat ve Musahabat, Tarih ve Muharrir, Eşkâl-i Zaman, Falaka, Cidd ü Mizah, Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu ya.

 

İLGİLİ İÇERİK

AHMET RASİM KİMDİR?

AHMET RASİM HAYATI ve ESERLERİ

ŞEHİR MEKTUPLARI ÖZETİ - AHMET RASİM

AMİN ALAYI ÖZETİ-AHMET RASİM

SON EKLENENLER

Üye Girişi