Kullanıcı Oyu: 1 / 5

Yıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KUKLACI ÖZETİ -KEMALETTİN TUĞCU

Kemalettin Tuğcunun çocuklara sevgi, kabiliyet, dürüstlük, iyilik gibi değerleri aşılayan romanlarından biridir.

Başlıca Kahramanlar:
Recai Bey: Romanın başkahramanıdır. Varlıklı bir kişi olan Recai Bey, iyiliksever, dürüst, kabiliyetli, sanatçı ruhlu, olgun bir kişidir. Yetmiş beş yaşındadır.
Sahire Hanım: Recai Bey'in sonradan görme, para düşkünü eşidir.
Bedri: Recai Bey'in oğludur. Hukuk Fakültesini bitirmiş, avukat olarak çalışan bir kişidir. Temelde iyi özellikler taşımakla birlikte yer yer annesinin gölgesinde kalmaktadır.
Perihan: Bedrinin eşidir. Recai Bey'in evde tek anlaşabildiği iki kişiden biridir. Sürekli evdekiler tarafında ezilen Perihan, sabırlı ve sevgi doludur.
Yıldız: Recai Beyin çok sevdiği, sanatçı ruhlu, olgun, dürüst bir kızdır.
Fatma: Evin hizmetçisidir.
Calibe: Yıldız'ın annesi, Recai Beyin kızıdır. Yanlış bir evlilik yapmıştır. Eşinin de etkisiyle paraya fazla önem veren bir kişi hâline gelmiştir.
Hayri Bey: Recai Beyin damadıdır. Sorumsuz, para düşkünü, şantajcı, asalak gibi yaşayan bir kişidir. Bankada çalışmaktadır.

ÖZET:

Recai Bey, uysal, iyi kalpli bir adamdır. Eşi Sahire Hanım'ın aşağılayıcı sözlerine pek aldırmamaktadır önceleri. Bir gün, yine eşi tarafından dairede temizlik yapılacağı gerekçesiyle sokağa gönderilmiştir. Recai Bey, nihayet hava kararırken eve döner.
Eve döndüğünde eşi evde yoktur. Hizmetçileri Fatma'ya nerde olduğunu sorar. Cevap hiç şaşırtıcı değildir. 60 yaşlarındaki kadın kendini komik düşürecek derecede görünümüyle meşguldür ve her zamanki gibi yine berberdedir. Koca bir Zümrüt Apartmanının sahibi, ailenin reisi olan Recai Bey kendisi için hiç yemek hazırlanmadığını görür. Üstelik evde olan yemek de damadı, işe yaramaz Hayri Bey için ayrılmıştır. Recai Bey çok sinirlenir. Üstüne üstlük, Fatma kendi yatağının ve şahsi eşyalarının torunu Yıldız'ın  odasına taşındığını söyler.

Hanımefendinin emri bu doğrultudadır. Recai Bey aşırı derecede öfkelenir. Kendisine sorulmadan yapılan bu değişiklik adamı çılgına çevirir.

Sahire Hanım eve geldiğinde Recai Bey sinirli bir şekilde onu beklemektedir. Bu sonradan görme kadına haddini bildirmek gerekmektedir. Aralarındaki büyük tartışma sonunda, Recai Bey Sahire Hanıma bir tokat patlatır. İçindeki bütün sıkıntıları, evdeki bütün aksaklıkları sayar döker. Artık kimsenin kendisini kullanmasına izin vermeyecektir. İdareye el koymuştur.
Sahire Hanım, kendini odasına kapatır. Recai Bey, ona hak ettiği bütün lafları söyler. Sonradan görme olduğundan, ailesini, fakir kişiler olduğu için reddettiğinden, adını nasıl değiştirdiğinden bahseder.

Apartmanda Yıldız'dan gizli yapılan hiçbir şey yoktur. Her şeyi dinlemektedir. Dedesi bir gün gelip ona bir dükkân tuttuğundan bahseder. Dükkânında kendi yaptığı kuklaları satacaktır. Böylelikle evdeki olumsuz ortamdan uzaklaşmış olacak; hem de bir sanatla uğraşacaktır. Önceleri bu durumu aileden kimse ile paylaşmaz. Recai Bey kimsenin onu anlamayacağını, boşuna para harcadığını düşüneceğinden emindir. Fakat o kararlıdır. Kültürünün bir parçası olan Karagöz, orta oyunu tiplerini elleriyle yapacaktır.

Recai Bey hayallerindeki sanatı yapmaya başlar. Dükkân komşuları ile arasında da güzel bir dostluk başlar. Etrafındaki insanlara da yardım etmektedir. Fakat evde bu mesele duyulunca hiç hoş karşılanmaz. Evdekiler Recai Bey'in bu hâlinden hiç memnun değildir. Bu da yetmiyormuş gibi evde para dağıtımını Yıldız yapmaya başlamıştır. Sahire Hanım bu duruma çok alınmaktadır. Herkese ölçülü para vermektedir Recai Bey. Damadı Hayri de bu durumdan çok rahatsızdır.

Recai Bey'i bir gün oğlu Bedri Bey ziyarete gider. Babasının bu yeni hayat tarzını anlamaya çalışmaktadır. Fakat doğuştan sanatsal özelliklerden yoksun olduğu için bunu başaramaz. Babası Bedri Beye annesini şikâyet eder. Kadının huysuzluklarından bıkmıştır.

Başka bir gün de kızı Calibe, Recai Bey'i ziyarete gider. Onu bu yaptıklarından dolayı suçlar. Kesinlikle anlamamaktadır babasını. Recai Bey işinde çok ilerlemektedir. Herkes hayranlıkla onun elleriyle yaptığı tipleri dükkânının vitrininden seyretmektedir. Ünü gittikçe yayılmaktadır.

Bu arada, Calibe ile eşi arasındaki huzursuzluk gitgide artmaktadır. Babasının karşı çıkmasına rağmen yaptığı bu evlilikten dolayı Calibe pişmanlık duymaktadır. Sorumsuz kocasından ayrılmaya karar verir. Babasının da desteği ile Elayri'nin iftiralarına rağmen boşanır. Hayri de Anadolu'ya sürülür.

Calibe kocasından ayrıldıktan sonra kendisinden genç fakat olgun biri ile nişanlanır. Cevat Bey ismindeki bu adam tam Recai Beyi anlayan kişidir. Ve bir süre sonra evlilik gerçekleşir. Durumu çok iyi olmayan Cevat Bey ve annesi de Recai Bey'in apartmanına taşınır. Mutlu bir evlilikleri vardır. Sadece Sahire Hanım kendisine hiç benzemeyen bu iyi yürekli damadını rahat bırakmaz, sürekli tatsızlık çıkarır. Calibe ve eşi bunun üzerine kendi dairelerine çekilir. Bedri ve Perihan da nihayet boşalan başka bir daireye taşınınca Sahire yapayalnız kalır. Kötülük yapacak kişi bulamamaktadır. Ardından hastalanır.

Yıldız'ın diploma günü gelmiştir. Recai Bey burada Osmanlı tarihinden araştırarak yaptığı kuklaları sergileme olanağı bulur. Bu kuklalar çok itibar görür, resimleri çekilir. Herkes dükkânına akın etmeye başlar. Bunun üzerine, Recai Bey dükkânını kapatmaya karar verir. Onun maksadı kültürü yaşatmak için el sanatlarından faydalanmaktır. Oysa antikacılar, heykelciler, imalatçılar ondan büyük paralar karşılığında model isteyecektir. Recai Bey bunu istemediği için çok sevdiği kuklacı dükkânını boşaltır. O gün, kalıpçılar, antikacılar geldiğinde dükkânında camekânında “kiralık dükkân”  yazısıyla karşılaşırlar.

Kemalettin Tuğcu
Çocuklar için yazdığı çok sayıda kitabı ile edebiyatımızda önemli bir yer tutan Kemalettin Tuğcu, 1902 yılında İstanbul'da doğdu. Çengelköy'de, büyük bir bahçe içindeki bir köşkte çocukluğunu geçirdi. Okula hiç gitmediği hâlde daha çocukluktan itibaren hikâyeler yazmaya başladı. Kemalettin Tuğcu, kendi kendisini yetiştirmiş ve tercümeler yapacak kadar Fransızca öğrenmiştir. Hayatını 'yazma' üzerine kuran Tuğcu sanat anlayışını şu şekilde anlatır: "Ben yazdığım kadar yaşarım. Bana tesir eden bir küçük olayla içimden geldiği gibi yazmaya başlarım. Heyecanım süresince yazarım. Edebî, İlmî, politik bir iddiam yoktur."

Tuğcu, ilk yazılarını Yavrutürk Çocuk Dergisinde yayımlamıştır. 1936'dan sonra hemen hemen İstanbul'da çıkan bütün çocuk dergilerinde şiir, hikâye ve çocuk romanları yazmıştır. Bazı romanları senaryolaştırılmıştır. Kemalettin Tuğcu, 19 Ekim 1996 tarihinde bir cumartesi günü vefat etmiştir.

Başlıca Eserleri: Bir Garip Kızcağız, Benim Annem, Yetim Ali, Baba Evi, Ana Kucağı, Tanrı Misafiri, Babasızlar, Küçük Bey, Sütkardeşler, Yılanlı Bağ, Annelerin Çilesi, Dilenci Baba, Babam ve Ben, Satılan Çocuk, Sütannem Nazlı.

SON EKLENENLER

Üye Girişi