Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ET

O gün kurban bayramının ilk günüydü. Sabah beşte kalktı. Yeniden uykuya daldı. Gün henüz ışımamıştı. Dokuz buçuk gibi uykusundan uyandığında gece gördüğü rüyayı anımsadı. 

--Rüyayı seçmek elimde değil ya! 

dedi kendi kendine umursamaz bir tavır takınarak. Bunları düşünürken bayram namazını kaçırdığının farkındaydı. 

Yüzünü yıkadı, perdeleri aceleyle açtı. Artık gün ışığı geniş ve boş evini aydınlatabiliyordu. Hafif yukarı kalkık burnu nahoş bir koku sezinledi. Pencerelerin soğuktan dolayı şişmiş olabileceğini düşünerek açmaktan vazgeçti. Bunun yerine evi havalandırmak için banyo penceresine yöneldi. Onu açıp kapaması kolaydı. Açtı ve salona geçerek televizyonun karşısındaki ahşap koltuğa oturdu. Kumandayı eline aldı ve rastgele bir düğmesine bastı. Saat başında bütün kanallar haber verirdi. Televizyonu izlemeden birbiri sıra telefonlar gelmeye başladı. Hemen hepsi aynı tarz konuşmalarla bayram dileklerini sundular. Adam telefonlardan fırsat bulur bulmaz mutfağa, çay demlemeye gitti. Her zamanki kokulu çaydan yaptı. İnce dilimlenmiş fıstıklı salam ve kaşar peyniri ile kahvaltı yaptı. Saat öğlen on ikiye yaklaşıyordu. Telefon etme sırası ona gelmişti. Ancak kapının zili onu telefon etmekten alıkoydu. Gelen komşuydu. Kestikleri kurbanın etinden getirmişti. Çok samimi değillerdi. Nadiren görüşürler, görüştüklerinde ise selamlaşmayla yetinirlerdi. Adam eti aldı ardından kapıyı kapadı, üstünden kilitledi. Poşetin altından tuttu. Et ılıktı. Etin sahibinin az önce canlı olduğunu düşününce geçici bir ürperti duydu. Çok geçmeden paketi buzdolabına itina ile yerleştirdi. Telefona geri döndü. Ailesini aradı, bayramlarını kutladı. Görüşme sona erdiğinde odasından çıktı ve çay içmek üzere salona, televizyonun karşısına ağır adımlarla yürüdü. Sevdiği programın başlama saatiydi. Keyif duyarak yer yer gülerek seyretti. Program bitince abdest aldı. Öğle namazını kılmak için odasına geçti. Namaz bitimi yeniden salona yürüdü. Bu sefer yarım kalan kitabına devam etti. Bir yandan bulaşıkları yıkaması, eti doğraması ve tencerede pişirmesi gerektiğini düşünürken, diğer yandan kafasında bunların ne kadar vakit alacağını hesapladı. Kitabından bir kaç sayfa daha okudu. Kaldığı sayfaya işaret koydu ve eti doğramak için mutfağa geldi. Buzdolabının kapısını açtı, paketi yerleştirdiği yerden aldı. Çözdü. Et artık soğuktu. Öldüğüne tam kanaat getirdi. Çekmeceden bir bıçak çıkardı ve doğrayarak kemiklerinden ayıklamaya koyuldu. Bir müddet sonra sırtı ağrımaya başladı. Oturarak doğramak için salondaki yemek masasına taşındı. Etin yağını ayıklarken kuş sesli zil bir kere öttü. Adam elindeki bıçağı masanın üzerine bıraktı. Sanki beklediği biri gelmiş gibi aceleyle dış kapıya yöneldi. Seri bir hareketle kapıyı açtı. Kapıda eski püskü, yamalı, kirli olmayan gri pantolon ve ceket giymiş, dört-beş günlük sakalı saçlarıyla renk uyumlu bir adam duruyordu. Pepeliyor ve söylediklerini desteklercesine el kol hareketi yaparak bir şeyler istediğini ima ediyordu. Adam olumsuzca başını iki yana sallayarak "maalesef" dedi ve kapıyı ardından kapadı ve tekrar kilitledi. Kapının deliğinden bakarak gittiğinden iyice emin olduktan sonra yapmakta olduğu işi bitirmek için geldiği hızla geri döndü. 

Gelen kişiyi kısmen de olsa tanıyordu. Aynı mahallede, metruk bir arazi üzerine derme çatma bir kulübe yapmış, yıllar yılı orada yaşardı. Adam küçük bir çocukken onunla karşılaşmıştı kulübe yakınlarında oynarken bir yaz günü. Arkadaşları ona isminin Hasan olduğunu ve mahallenin delisi olduğunu söylemişlerdi. "Hasan" büyük bir ihtimalle çocukların taktığı bir lakaptı. Kulübesinin çevresinde oynamalarına izin vermemiş, garip el kol hareketleri ve iniltilerle karışık kızgınlık belirtileriyle çocukları kovmuştu. Adam bu hatıraları zihninden geçirirken eti doğramaya devam ediyordu. Bu işin umduğundan zahmetli ve çok vakit aldığını keşfetmiş ve zaman tahmininde yanıldığını anlamıştı. Bir yandan yakınırken diğer yandan düşünceler aklından geçiyordu. Üç hafta önce yine kuş sesli kapı zilini öttüren bir başka adamı hatırladı. Kapıya gelen kişi iyi giyimli, sarışın, mavi gözlü, uzun boylu bir adamdı. Elindeki listeyi ve üzerindeki imzaları göstererek bir şeyler mırıldanıyordu. Adam kapıdaki kişiyi güçlükle anlıyordu. Nihayet adamın bir üniversite öğrencisi olduğunu ve hasta bir arkadaşı için para istediğini idrak etti. Olumsuzca başını iki yana salladığında sarışın adam üstelemeden "peki" dedi ve hızlı adımlarla merdivenlerden indi. Kapıyı kapadıktan sonra vicdan azabı duymuştu. Keşke verseydim diye içinden geçirdiğinde artık çok geçti. Hem iyilik yapma fırsatını elinden kaçırdığına üzülmüştü hem de cimrilik ettiği için Allah'tan af dilemişti. Acaba deli Hasan'a bir şeyler vermeli miydi? Ama küçük bir çocukken oyun alanından kovulmuştu. Diğer yandan Deli Hasan'ın kimseye bir şeyler yaptığı görülmemişti. Böyle bir iç hesaplaşma yaşarken kurban etini ocaktaki mavi renkli ateşin üzerine koydu. Sevdiği televizyon programını seyretmek için salondaki ahşap koltuğuna döndü. Keyifle seyretti sık sık güldü. Program bitince yemeği kontrol etti sonra akşam namazını kıldı. Aceleyle geri döndü yemeğe soğan ekledi, yeniden çay yaptı, içti. Haberleri seyretti. Yemeği ocaktan indirdi. Bir tabağa koydu, yedi ve yatsı namazı için abdest aldı. Banyo penceresini kapadı, odasına geçti. Seccadeyi yaydı ve ibadetini yerine getirmeye başladı. Aklı hala deli Hasan’daydı. Kendini onu yerine koydu. Daha önce hiç kapıya gelmemişti. Bir işi yoktu, ailesi, akrabası ve arkadaşı da yoktu. Koskoca dünyada kim bilir ne kadar da yalnızlık çekiyordu. Kendini Deli Hasan'ın yerine koydu. Deliydi ama geçen zamanın farkındaydı. Bayramın ne olduğunu biliyor, insanlar için ne ifade ettiğini anlıyordu. Birden namazı eksik kıldığını fark etti. Tekrar niyet etti. Aklı hala Deli Hasan’daydı. Kendini onun yerine koydu. Bir yandan maun suresini okuyordu (Rahman ve Rahim Allah'ın ismiyle 1. Dini yalanlayanı gördün mü? 2. İşte, öksüze kötü davranan odur.3. Yoksulları doyurmaya da yanaşmaz.4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara,*5. Onlar ki namazlarından tümüyle habersizdirler.6. Onlar ki gösteriş yaparlar.7. Ve yardımı da engellerler.).Kendini onun yerine koydu. Belki iyi insanlar bu bayram günü kapıya geleni geri çevirmezlerdi. Belki bir yiyecek, belki biraz para verebilirlerdi. 

Üzüldü ve adam yeniden kendisi oldu.  İbadetini bitirdi.

Allah'tan af isterken gözlerinden ikişer damla yaş seccadenin üzerine düştü.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi