ÇOBAN VE KRAL
Bir kral, çayırları kaplayan bir sürü görür.
Çobanın akıllı bakımıyla iyi otlayan, sağlam ve her yıl gelir sağlayan koyunlarla dolu.
Hoşuna gider kralın, bu becerikli çoban."Sen" der,
"İnsanları da yönetirsin. Kuzuları bırak burada.
Gel insanların başına, başyargıç yapıyorum seni"
İşte bizim çoban sarayda adalet terazisi de yanında.
Oysa, tüm gördüğü hayatı boyunca,bir keşiş sürüsü, köpekler, kurtlar ve hepsi bu kadar.
Sağduyusu var ya, gerisi de sonradan gelir,
Kısacası, çoban yeni işini iyi becerir.
Komşusu keşiş koşar gider yanına,
"Aman" der, "Bir düş mü bu gördüklerim?
Sen, seçkin biri! Sen, büyükler arasında!
Ama krallardan sakın, iyilikler kaygandır,aldatabilir ve en kötüsü pahalıya patlar sana.
Böyle yanlışların sonunda
Çok büyük dertler getirir başına.
Bunları bilmediğinden ötürü, çekici geliyor saray sana,
dostum, çok dikkatli davran."Çoban güler, keşiş devam eder:
"Bak, saray seni şimdiden sersemletmiş,
masaldaki kör adama benzetmiş:Yolda giderken körün eline değer,
Soğuktan donmuş bir yılan.Körde onu değnek sanarak alır;
Kendininki kuşağından düşmüş meğer!Kör, tanrıya şükürler eder,
Bir yenisini buldum diye.
Sokaktan geçenlerden biri bağırır:
"Onu ne tutuyorsun elinde!Çabuk o kötü, sinsi hayvanı at,
Fırlat elindeki yılanı fırlat!"
"Bu değnek!" der kör adam."Yılandır diyorum sana!" der diğeri,
"Yalan söylemekten ne çıkarım olabilir?
Bu hazineyi saklayacak mısın?"
"Niçin saklamayayım?
Değneğimi yitirmiştim, buldum yenisini,
Kıskanıyorsun kuşkusuz beni."
Kör, inanmaz söylenenlere,
Bu yüzde de hayatını kaybeder,
Ölüp gider: Çünkü kendine gelen yılan, Efendisini sokar kolundan.
Sana gelince:
Önceden söylemek isterim ki,
Başına daha kötü şeyler gelecek."
"Ölümden başka ne olur ki?" der bizimki,
Keşiş, "Binbir iğrenç şey" der uzağı görerek.Dediği de çıkar, yanılmaz:
Kötü saray adamları,
Türlü dolambaçlı yollarla,
Kuşku uyandırırlar kralda
Yargıcın iyiniyeti ve değeri hakkında.
Hileli oyunlara da başvurarak,
Ceza verdiği adamları ayaklandırırlar,
"Sırtımızdan geçinip köşkler, saraylar Yaptı bu yargıç kendine" derler.
Kral, denetlemek ister bu büyük zenginliği:
Görür sonunda yargıcın yoksulluğunu
Ve anlar söylenenlerin dedikodu olduğunu.
Bu kez, "Paralarını" derler,
"Değerli taşlara yatırdı,
Koca bir çantası var, dolu içi,
On sürgüyle kilitli"
Yargıç, kendi eliyle açar çantasını,
Şaşkına döner yalan makinaları.
Lime lime eşyalar çıkar ortaya:
Bir çoban gocuğu ve takke,
Bir değnek, bir heybe
Ve yanılmıyorsam, bir de kaval. Tatlı hazinelerim" der adam, candan dostlarım,
Kıskançlık ve yalan giremez aramıza.Bu zengin saraydan birlikte ayrılalım,
Bir düşten çıkar gibi"
Kralım, bağışlayın bu konuşmamı;
Tırmanırken tepeye, düşeceğimi bilmez değildim,
Çok hoşuma gitti, geri dönemedim.
Ama söyleyin bana:
Bu kadarcık yükselme tutkusu
Çok mudur bir insana?