MÜBALAĞA
Bir olayın, heyecanın etkisiyle büyütülmesi veya küçültülmesi demektir.
Mübalağanın ikinci bir şekli de teşbih sanatını kullanmaktır. Kişiyi etkileyen olay veya varlık, başka bir objeye benzetilerek büyütülür veya küçültülür.. Mesela iri cüsseli bir adam için “dev gibi” demek. Eskiler mübalağayı üçe ayırmışlardır.
a)Tebliğ (Akla ve âdete göre mümkün olanlar)
b)İğrak (Sadece akla göre mümkün olanlar)
c)Gulüv ( akla ve âdete göre mümkün olmayanlar)
Eskiler ilk ikisini makbul, üçüncüsünü makbul saymazlar ama bu sanatı sanatkârın maksadını güzel ve sanatlı ifade edip edemediğine göre başarılı saymak gereklidir. Okuyucu, kendi duyduğu heyecan seviyesine çıkarabilen sanatkârın yaptığı mübalağa başarılıdır. Bu sanatı “Çanakkale Şehitleri”nde bol bol görmek mümkündür.
“Ey bu toprak için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnını değer.”
M.A.ERSOY
Gökten ecdadın inip şehit olan askerin alnını öpmesi akıl ve âdet yönünden mümkün değildir. Fakat şair bulunduğu heyecan haline okuyucuyu ulaştırabilmektedir.
“Güllü dibâ giydin ammâ korkarım âzâr eder
Nazeninim sâye-i hâr-ı gül-i dibâ seni”
Nedim
Sevgilinin giydiği kumaşın üzerindeki diken resminin onu rahatsız edeceğini vurguluyor. Sevgilisinin ne kadar mazik olduğunu başarılı bir şekilde anlatıyor.
“O nesil duymuş akın zevkini rüzgârda bile
Bu duyuş varmış akınlardaki atlarda bile”
YKB
Atlarda duyuş abartılıdır.
“Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla,
Yerden yedi kat Arş’a kanatlandık o hızla.”
YKB
Akıncıların atları öyle hızlı koşmaktadır ki hızlarını alamazlar ve binicileriyle yerden yedi kat Arş’a yükselirler. Burada olmayacak bir durumun anlatımı vardır.
“Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık “
A.N.ASYA
Bu dörtlükte şair, bayrağa seslenmekte, bayrak sevgisini, duygularını abartılı bir şekilde anlatmaktadır. Bayraktaki kırmızı renkle insan ısınmaz, bayrağın gölgesine bir kişi ancak zor sığar. Şair “kızıllığında ısındık, gölgene sığındık” sözleri ile abartma yapmıştır.
“Merkez-i hâke atsalar da bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız.”
Namık Kemal
Şair, yerkürenin merkezine de atsalar bizi, yerküreyi parçalar yine dışarı çıkarız, diyerek mübalağa sanatı yapmıştır.)
“Aşk ateşi gir canıma
Beni yakıp yandırmaya
Yedi deniz suyu yetmez
Bu ateşi söndürmeye”
Yunus Emre
“Bir âh çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmeni yürütür”
“Taştı gözyaşlarım denizleyin sahilin kenarı yok”
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir, savrulur enkaz-ı beşer”
M.A.Ersoy
“Kanlar dökerek bu şehre girdik
Canlar yakarak havaya verdik
Binlerce yiğit civanlar öldü
Dağlar gibi pehlivanlar öldü”
A.H.Tarhan
“Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz”
Kaygusuz Abdal
- Önceki
- Sonraki >>