Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

TÜRKÜ VE TÜRKÜ ÖRNEKLERİ

Sözlü manzum halk verimlerinin önemli bir kolu da türkü'lerdir. Anadolu ve Asya. şivelerinde türkü yerine "yır" veya "cır" kelimesi kullanılmıştır. "Yırlamak veya ırlamak" kelimeleri, "türkü söylemek, ezgi mırıldanmak" anlamına birçok ağız ve şivelerde kullanılagelmiştir.

Türkü, olağanüstü, tabiat dışı vaka ve kişilere yer vermez, daha çok ferdî ve sosyal hâdiselere dayanır. Bir olayı hikâye etmekten ziyade, hâdise karşısındaki içli duyguları tepkileri dile getirir. Büyük tarihî vakalardan değil de çevreyi ilgi­lendiren olaylardan çıkar. Bunlar, türküyü, destandan ayıran özelliklerdir.

Türk folklorunun çok ilgi çekici verimleri olan türkü'nün benzerlerine işlen­miş veya ham olarak başka milletlerde de rastlayabiliriz. Goethe, Alman halk tür­külerini toplayıp işlemiştir. Norveç tabiatının ve halk duygularının anlatımı olan türküler İbsen'in "Peer-Gynt" piyesini süslemektedir. Bizim türküler, ne yazık, henüz olduğu halde durmaktadır. "Güzel sanat' eserlerinin zengin malzemesi ol­mak değeri taşıyan türkülerimizin kendi öz beste ve güfteleriyle korunması kül­tür varlığımızı zenginleştirecektir.

Türkü, bir folklor verimi, yani halkın ortaklaşa eseridir. Bu yüzden şairi belli olan parçalara türkü denemez. Zaten aslında bir şairin olduğu bilinen türküler bi­le memlekete yayılarak, yeni mısra ve ezgilerle değişip genişlemişlerdir. Nitekim aslı Karacaoğlan'a ve başka ünlü halk şairlerimize giden birçok türküler, yurdun her yanında başka başka güfteler ve bestelerle söylenmektedir.

Türkülerimizin çoğu, aşk, üzüntü, ölüm, hasret ve gurbet üstüne söylenmiştir. Muradına ermemiş sevgililerin acıları, kocası gurbete çıkmış da bir daha dönme­miş kadınların dert ve hasretleri, ölen bir sevgiliye, akrabaya, dosta yakılan ağıt­lar başlıca türkülerin temalarıdır. Çünkü acıklı ve dokunaklı olmaları da türküle­rimizin bir başka özelliğidir. Bir eğlenceyi anlatmak için türkü söylendiği nadir­dir. "Türkü yakmak" deyimi de zaten bunu gösterir.

Türküler, yalnız kişilere değil topluma da keder ve ıztırap veren olaylar üstü­ne yakılır. Ancak bu olay, destandaki gibi milleti sarsan tarihî nitelik taşımaz. ( Bu nitelikte asker türküleri, bir tarihî bozgun dolayısıyla yakılmış türküler de var olmakla birlikte bunlar nadirdir.) Türkülerin esas konuları, küçük çevrelerde olup biten ferdî, sosyal çatışmalar, tabiî âfetlerdir. Ve özellikle aşklar, hasretler, ölümlerdir.

Deprem, su baskını gibi âfetler, aşiret kavgaları, eşkıya baskınları, göçler, as­kere "gidip de dönmeyişler, bir delikanlının vurulması, bir kızın sevdiğinden baş­kasına verilmesi vs. gibi...

Bölge ve çevrelerin bu olaylar karşısındaki tepkilerini, duygu ve düşünceleri­ni ifade eden türkülere, halkımızın bir çeşit sosyal romanı gözüyle bakabiliriz. Ço­ğunda gurbet, hasret, sıla özlemi gibi temalar işlenen bu türküler, koyu içli ve in­sanî deyişleri ile duygu derinliği taşırlar.

 

İlerde Türk ruhunu sezecek olan sanatçılar, bu türküleri eşsiz malzeme gibi kullanacaklardır. Bunlar, halkımızın, henüz kendisini iyi kavramamış olan sanat­kârlarına bir çeşit serzenişleri ve sızlanışlarıdır. Halktan sanatkâra çok zengin sosyal-itiraflar; açılışlar, kendi dert ve üzüntülerini anlatma çağrılarıdır.

Türküler, ezgi (beste) ile söylenir. Yurdun çeşitli yerlerinde aynı türkünün de­ğişik makam ve ezgileri görülebilir.

Nazım şekli bakımından türküleri belirli bir tip halinde göstermek zordur. Halk, besteli ve acıklı olan her yır'a türkü adını vermektedir. Eski aydınlar, bütün halk şiirlerine "türkü" deyip çıkmışlardır. Bazen koşmalar, varsağılar ve destan şeklindeki şiirler de "türkü" diye anılmıştır. Nedim kendi yazdığı güzel bir koş­maya Türkü başlığı koymuştur.

Bu en çok görülen şekli ile türküler, üç mısralık bentler ve onlara ekli iki mısralık kavuştuklardan, meydana geliyor. Bent mısraları kendi aralarında; kavuştak mısraları ise yine kendi aralarında kafiyeleniyor. Kavuştaklar bazan her bendin sonunda değişiyor, bazen da nakarat halinde oluyorlar. Bazı kavuştaklar ise tek mısradan ibaret bulunuyor,

Türkülerde çok sade, dokunaklı bir anlatım bulunur. Mısraların birkaçı çok kuvvetli, ötekiler zayıf ve doldurma olabilir.

Çoğu türküler, halkımızın sevdiği (yedili, sekizli, onbirli) hece kalıplan ile söylenmiştir. Ancak, aruz vezniyle yazılmış sahibi belli türküler de vardır. Bu bes­teli şiirler divân, selis, kalenden, satranç gibi özel isimlerle anılırlar.

Türküler, yayıldıkça zenginleşen -halk verimleri oldukları için, bunlardaki bent sayısı bazen yüzleri bulur. Titiz bir sanatçı elinden geçmedikleri için dağınık ve düzensizdirler.

SON EKLENENLER

Üye Girişi