Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

MAAŞ CÜZDANI HİKAYESİ

Hayati Bey, tam Beyazıt Meydanı'nı geçerken iki yumruğunu şakaklarına vurarak birdenbire dur­du:

 Eyvah, eyvah, maaş cüzdanın: bir yerde unutmuştu. Eyvah, nerede unuttuğunu bir türlü akıl ede­miyordu. Eyvah, ya atış veriş ederken dükkânlardan birinde bıraktı, münasebetsizin biri alıp gittiyse? Eyvah, ya arar arar bulamaz, yeni cüzdan çıkartmak için aylarca uğraşıp durursa? Öyle ya, evvelâ gazetelere ilân vermeli, sonra mahalleden ilmühaber çıkartmalı; o... Dahası var, dahası var, cüzda­nın torbasında berat kâğıdıyla nüfus tezkeresi de beraberdi, hay Allah müstahakını versin, bunların hepsi yeniden çıkacak ha...

Akılsız başını bir daha yumrukladı: Kendini bildi bileli dalgınlıktan kurtulamamıştı. Her gittiği yerde ya şemsiyesini, ya bastonunu, ya gözlük kutusunu unutur, akşama eve gidince, Hadiye Hanım­dan bir temiz azar işitirdi. Zavallı karısı, şimdiye kadar az mı bağırdı ya, dalgın kocasını az mı pay­ladı? Eyvah, hele bunu duyarsa Hadiye Hanımın iki eli beline yapışacak, yuvarlak gözleri yumurta gibi şişecek, belki de... Belki de avucundaki ocak yelpazesi kocasının başına inecekti...

Düşündü: A sersem kafa, a enfiyeli bunak, a... Beyni sulanmış mütekait, cüzdan torbanı hangi cehennemin bucağında unuttun? Hangi cehennemin bucağında? Mahalle kahvesinde mi? Koopera­tifte mi? Kuru kahveci Mustafendide mi? Yoksa... yoksa... tâ... Mısır Çarşısı'nda kökçü Hacı Hasan­da mı? Nerede? Nerede?"

Şimdi evvelâ, Mısır Çarşısı'na kadar gitmek lâzımdı. Hayati Bey, koşa koşa, dara dar, soluya soluya oraya kadar yürüdü, kökçü Hacı Hasan Efendinin dükkânının önünde durdu:

  Merhaba Hasan Efendi... Ben burada sabahleyin enfiye alırken bir torba unutmuş muyum?
Hacı Hasan Efendi beyaz dişleriyle sırıttı ve tecvidli bir Arap şivesiyle cevap verdi:

  Sen burada... unuttun bir torba... a ah, a ah...

  Etme Hasan Efendi, şuraları arayıver, pek iktiza...

  Sen kendi ara Hayati Bey... Yok burda, torba...

Hacı Hasan Efendi bütün Mısır Çarşısı'nı çınlatan bir kahkaha bırakır. Hayati Beyin semti Topkapı'ydı!

Eminönü'nde, yağmur altında bir saat tramvay bekledi. İnsanın omuz kemiklerini kıkırdatan berbat bir kalabalık içinde, Topkapı'ya kadar geldi, tramvaydan atlar atlamaz bakkala uğradı:

 

  Merhaba Yuvan... Maaş cüzdanımla nüfus tezkeremi kaybettim. Burada aramaya geldim. Sabahleyin bırakmış olmayayım?

  Ne diyorsun Hayati Bey? Mayış cüzdanını gaip ittinse bu ay nasıl ödeyeceyin?

  Eyvahlar olsun!...

Hayati Bey, çıldırmaya yüz tutarak dükkândan köşe başındaki kahveye girdi. İranlı Abbas'ı ya­kaladı:

— Yahu... Abbas Efendi... Ben sabahleyin burda cüzdan torbamı unutmuş muyum?

  Heyyati Bey... Sebbehten beeri buraya min gişşi girmiş, çıhmış! Men ne bilem?
Yân kerevetlerine yaslanmış iki tulumbacı, Hayati Beye bakarak gülüştüler:

  Hayati Bey, bu akşam Hadiye Hanımla kirize dayansın! Fena çıngar kopacak!

Hayati Bey müthiş öfkelenmişti. Külhan Beylerinin alayına dayanamadı, hırslanarak başını çevir­di, bağırdı:

Kanımı başıma sıçratmayın da bozuşmıyalım Tulumbacıların esmeri, yılışık bir kahkaha atlı:

  Aman sıçratma... Zaten başında bir tel saç yok, kelek helvacı kabağı gibi kızarır!

  Ağzını bozma hayvan!

Ama Hayati Bey fazla devam edemedi. Tulumbacı, ayağından yemenisini kaptığı gibi en kısa yoldan muarızının çenesine yapıştırdı.

Hayati Beyin iki dişi fırladı ve ağzından kan boşandı.

Zavallı adam, çenesini bağlamak için evine dönerken Hadiye Hanımla da bir kavga savuştura­cağını düşünüyor, tir tir titriyordu.Bir eliyle çenesini tutarak öteki eliyle evin tokmağını vurdu.

Kapıyı açan kadın. Hayati Beyin kanlı yüzünü görür görmez haykırdı:

—  Bu ne hâl a sersem kafa? Bu ne surat a bunak? Öküz arabasının altında mı kaldın? Mahal­
lenin çocuklarından dayak mı yedin? Çenen mi dağıldı? Gözün mü çıktı? Gir içeri bakayım?

Hayati Bey, korkudan başını omuzları arasına çekerek içeri girerken, Hadiye Hanım, kocasını yakasından tutarak dut ağacı gibi silkeliyordu:

—  Allah'ın avanağı! Maaş günü sen cüzdan torbasını evde bırak da sokağa fırla... Körolası...
Tanrı'nın günü aklın nerde?...

Peyami Safa

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi