Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

PRENSES VE ÇİRKİN KURBAĞA MASALI - DÜNYADAN MASAL ÖRNEKLERİ

Evvel zaman içinde bir prenses varmış. Bu prensesin en sevdiği oyun, altın topuyla sarayın bahçesinde oynamakmış. Bir gün yine altın topunu alarak bahçeye çıkmış. Altın topu “hop hop” diye atıp tutarak oynamaya başlamış. Prenses sarayın bahçesinde bulunan küçük bir gölün kıyısına varmış. Burada oturarak altın topuyla oynamaya devam etmiş. İşte tam bu sırada havaya attığı topunu tutacağı sırada, top ellerinden kayarak yerde yuvarlanmaya başlamış. Prenses yerde yuvarlanan topunun peşinden koşmaya başlamış. Ancak top “cup” diye gölün sularına gömülmüş. Prenses çaresizce gölün kıyısına oturup, başlamış gözyaşı dökmeye,

“Benim güzel altın topum, ben seni şimdi nasıl alayım” diyerek ağlıyormuş. Bu sırada bir ses duyulmuş;

– Güzel prensesim ne oldu neden ağlıyorsun?

Prenses sağa sola bakınmış, ancak sesin nereden geldiğini anlayamamış. Daha dikkatli bakınca sesin, gölün kıyısında durmuş kendisine bakan kurbağadan geldiğini anlamış. Kurbağa, prensese doğru bir iki zıplayıp yaklaşmış ve sorusunu tekrarlamış;

– Ne oldu güzel prensesim, neden ağlıyorsunuz? Prenses karşısında konuşan bir kurbağa görünce çok şaşırmış. Şaşkınlığını üzerinden atan prenses kurbağaya:

– Bana annemden hediye olan altın topum gölün içerisine yuvarlandı. Herhalde topum şimdi gölün dibindedir. O top benim için dünyadaki bir çok şeyden daha değerlidir, diye üzülmüş. Kurbağa, prensesin ayaklarının dibine gelerek:

– Güzel prensesim, size topunuzu geri getiririm, ancak benimde karşılığında sizden bir dileğim olacak, demiş. Prenses, kurbağanın dileğini sorunca çirkin kurbağa cevap vermiş;

– Sizin yanınızda sarayda yaşamak istiyorum. Prenses kurbağanın dileğini kabul etmiş. Kurbağa bunun üzerine suya dalıp gözden kaybolmuş. Az sonra ağzında altın bir topla suyun üzerinde belirmiş. Topuna yeniden kavuşan prenses sevinç içerisinde sarayın yolunu tutmuş. Prensesin uzaklaştığını gören kurbağa arkasından seslenmiş;

– Güzel prensesim, hani yanınızda sarayda yaşayacaktım! Oysa siz beni burada unuttunuz, deyince prenses uzaktan gülerek seslenmiş;

– Senin gibi çirkin bir kurbağa benim gibi güzel bir prensesin yanında yaşamaya lâyık değildir, demiş ve sarayın kapısından içeriye girmiş. Akşam olunca sarayda kral, kraliçe ve prenses yemek masasına oturmuşlar. Tam yemeği yiyecekleri sırada odanın kapısı vurulmuş. İçeriye giren hizmetçi saraya bir kurbağanın geldiğini prensesin davetlisi olduğunu, içeriye girmek için izin istediğini söyleyince, kral şaşırmış ve meraklı meraklı kızına bakmış. Kızı da o sabah gölün kıyısında olanları anlatmış. Bunun üzerine kral kızına;

– Eğer kurbağaya topunu kurtardığı için bir söz vermişsen bunu yerine getirmelisin, diyerek kurbağanın içeri davet edilmesini istemiş. Az sonra kapı açılmış, küçük bir kurbağa zıplaya zıplaya gelip yemek masasının yanında durmuş. “Herkese iyi akşamlar!” diyerek bir sıçrayışta prensesin tabağının yanına konmuş. Kral da kurbağaya “İyi akşamlar!” diyerek kurbağa için de bir yemek tabağı istemiş. Bunun üzerine kurbağa “Benim için tabak getirmelerine gerek yok, ben prensesin tabağından yerim” diyerek başlamış yemekleri yemeye. Prenses kurbağaya çok sinirlenmiş ama “Nasıl olsa yemekten sonra çıkar gider” diye düşünerek sesini çıkartmamış. Ne var ki, kurbağa yemekten sonra gitmemiş. Uykusu geldiği için prensesin yatağında yatmak istediğini söylemiş. Babasından çekinen prenses çaresiz bunu da kabul etmiş. Kurbağa, prensesin yatağına zıplayarak, yumuşak yastığına bir güzel uzanmış. Sinirini belli etmeyen prenses de kurbağanın yanına yatıp uyumuş. Sabah olduğunda kurbağa, prensesi uyandırmış. Kalkın güzel prensesim, sizden bir isteğim daha var. Bunu da yerine getirirseniz saraydan gideceğim, diyerek prensesin burnunun ucuna kadar yaklaşmış. Prenses, kurbağanın gideceğini duyunca sevinmiş, ama bunu belli etmeden sormuş:

– Söyle bakalım bu sefer ne isteyeceksin? Kurbağa, prensesin gözlerinin içine bakarak;

– Beni öpmenizi istiyorum prensesim, deyince prenses “İmkânsız!” diye bağırmaktan kendini alamamış. Kurbağa ise gülümseyerek kendisine bakmaktaymış. Prenses “Aman canım ne olacak bir kerecik öpüversem. Nasıl olsa bundan sonra bir daha bu sevimsiz kurbağayı görmeyeceğim” diye düşünerek, kurbağanın suratına bir öpücük kondurmuş. Prenses, kurbağayı öper öpmez ortalığı beyaz bir ışık kaplamış. Işık, prensesin gözlerini aldığından etrafını göremiyormuş. Az sonra ışık kaybolmuş. Fakat az önce kurbağanın bulunduğu yerde yakışıklı mı yakışıklı bir genç duruyormuş. Prenses gördükleri karşısında, şaşkınlık içinde kalmış. Bir süre sonra şaşkınlığını üzerinden atan prenses konuşmaya başlamış:

– Siz de kimsiniz, burada duran kurbağaya ne oldu? Yakışıklı genç, prensese cevap vermiş.

– Güzel prensesim, ben uzak bir ülkenin prensiyim. Beni, kötü kalpli bir cadı, büyü yapıp kurbağa şekline soktu. Büyünün bozulması için, bir prensesin yanında bir gece geçirip prensese kendimi öptürmem gerekiyordu. Sizin sayenizde sonsuza kadar kurbağa olarak kalmaktan kurtuldum. Lütfen prensesim benimle evlenip ülkeme gelmek ister misiniz? Prenses, prensin teklifini kabul etmiş. Annesi ile babasından da izin aldıktan sonra dillere destan bir düğün yapılmış. Prenses yeni ülkesine doğru mutluluk içerisinde yola çıkmış.