Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SİHİRLİ FASULYELER MASALI - DÜNYADAN MASAL ÖRNEKLERİ

Eski zamanların birinde, eski bir kulübede yaşlı bir kadın ve oğlu yaşarmış. Bunların geçimini sağlayan bir de inekleri varmış. İnekleri bir zaman sonra sütten kesilmiş. Annesi oğluna:

- Oğlum, ineğimiz artık süt vermez oldu. Yarın sabahtan onu kasabaya götür de, pazarda sat karşılığında da yiyecek bir şeyler al, diye temalı etmiş. Sabah olunca, çocuk ineğin ipinden tuttuğu gibi yola koyulmuş. Öğleye doğru kasabaya varmış. İneği bir ağaca bağlayıp müşteri beklemeye başlamış. Bu sırada yanına yaklaşan garip giysili bir adam çocuğa:

- İneği bana verirsen karşılığında sana bu sihirli fasulyeleri veririm, diyerek elinde tuttuğu birkaç fasulyeyi çocuğa göstermiş. Çocuk:

- Birkaç fasulye tanesi benim ne işime yarar ki? Diye sormuş. Garip giysili adam:

- Bu fasulyeleri ekersen zengin olursun, diyerek avucundakileri çocuğa uzatmış.

Önce kararsız kalan çocuk, zengin olma sözüne inanıp ineği garip giysili adama vermiş, kendisi de birkaç fasulye tanesini cebine atıp evinin yolunu tutmuş.

Annesi, oğlunun eli boş geldiğini görünce ineği ne yaptığını sormuş. Oğlu da ineği fasulyelerle değiştiğini söylemiş. Duyduklarına inanamayan kadın oğlunu azarlamış. Oğlu ise adamın söylediklerine inandığından, fasulyeleri gizlice arka bahçeye ekmiş.
Gece yatağına yattığında zengin olacağını düşleyerek uyumuş. Sabah olduğunda çocuk yataktan fırladığı gibi arka bahçeye koşmuş. Bahçeye vardığında gözlerine inanamamış.

Ektiği fasulyeler o kadar uzamışlar ki tepesi bulutları bile geçmiş. Çocuk "Yukarıda neler var acaba" diye merak edip, başlamış fasulyeden yukarıya tırmanmaya. Tırmana tırmana bulutları aşmış.

Fasulyenin tepesine varmış. Fasulyenin tepesinde bir yol uzanmaktaymış. Çocuk bu yoldan giderek kocaman bir şatonun kapısına varmış. Kapıyı çalınca karşısına bir dev anası çıkmış. Çocuğu gören dev anası:

- Burada ne işin var? Yoksa dev kocam gelip seni yer! Diyerek çocuğu uyarmış.

Çocuk ise:

-’Hemen gideceğim, ancak karnım çok aç, lütfen bana yiyecek bir şeyler verin, demiş. Dev anası çocuğa acımış.

- Çabuk mutfağa gel sana yiyecek vereyim ama fazla durma diyerek, çocuğu içeri almış. Tam bu sırada dev koca da şatodan içeriye girmesin mi? Ne yapacağını şaşıran dev anası çocuğu yatağın altına saklamış. Masaya oturan dev koca başlamış bağırmaya:

- İnsan kokusu alıyorum, yoksa semiz bir insan mı var buralarda?

Telaşlanan karısı:

- Sana çorba yapmıştım, herhalde çorbanın kokusudur, diyerek yemeği devin önüne koymuş. Dev yemeğini yedikten sonra cebinden çıkardığı bir torba altını yatağın altına koymuş, sonrada başlamış yatakta horul horul uyumaya.

Çocuk ise devin bıraktığı altın dolu torbayı sırtladığı gibi şatodan kaçmış.

Fasulye ağacının tepesinden aşağı hızlı hızlı inip annesinin yanına koşmuş. Olanları annesine anlatıp altın dolu torbayı gösterince annesi sevincinden oğluna sarılıp başlamış öpmeye. Ana oğul altınlarla uzunca bir süre rahat etmişler, ama hazıra dağ dayanmaz. Bir gün altınlar bitmiş. Çocuk hemen fasulye ağacına tırmanıp şatonun yolunu tutmuş. Şatonun kapısında yine dev anası karşılamış çocuğu.

- Yine mi sen geldin? Kocam seni yakalarsa hemen yer, altınları kaybolduğu için çok sinirli, diyerek çocuğu almak istememiş.

Ancak çocuk karnının çok aç olduğunu, yiyecek bir şeyler verirse hemen gideceğini söyleyince dev anası çocuğa acımış, onu içeriye almış.

Çocuk içeri girer girmez dev koca da gelivermiş.

Dev anası hemen çocuğu dolaba saklamış. Dev koca bağırmaya başlamış:

- İnsan kokusu alıyorum burada, yoksa semiz bir insan mı var odada? Karısı telaşlı telaşlı:

- Sana çörek pişirdim, herhalde onun kokusudur, demiş, dev koca söylenenlere inanmış.
Yemeğini yedikten sonra kutudan çıkardığı tavuğu masanın üzerine koyup:

- Yumurtla güzel tavuğum! Deyince sapsarı bir altın yumurta yumurtlayıvermiş.

Olanları dolabın deliğinden izleyen çocuk, devin uyumasıyla saklandığı yerden çıkıp tavuğu aldığı gibi şatodan kaçmış. Fasulyeden aşağıya hızla ¡nip annesinin yanına varmış. Olanları annesine anlatıp tavuğu göstermiş. Çocuk tavuğa devden duyduklarını tekrarlamış:

- Yumurtla benim güzel tavuğum! Deyince tavuk altından bir yumurta yumurtlayıvermiş. Gözlerine inanamayan annesi oğluna sarılıp:
- Artık hiç sıkıntı çekmeyeceğiz sayende oğlum, diyerek sevinç gözyaşları dökmüş.

Gerçekten de her gün bir altın yumurta aldıkları tavuk sayesinde sıkıntı duymadan yaşamışlar. Hatta o yörenin en varlıklı ailesi olmuşlar. Çocuk daha fazla altına sahip olmak için bir sabah yine fasulyeden tırmanarak devin şatosuna varmış. Dev anası çocuğu görünce:
- Kocam her an gelebilir! Sihirli tavuğu kaybolduğu için çok öfkeli, seni yakalarsa hemen yer, diyerek çocuğu uyarmış. Dev anası bunları söyleyedursun dev koca çıkıp gelmesin mi? Dev anası çocuğu mutfakta bir tencerenin içine saklayıvermiş. Dev koca içeri girer girmez başlamış bağırmaya:' '
- Bir insan kokusu alıyorum. Yoksa semiz bir insan mı var odada? Karısı:

- Sana kuzu yahnisi pişirdim, onun kokusudur, diyerek dev kocayı sakinleştirmiş. Yemeğini yiyen dev koca dolaptan çıkarttığı sazı masasının üzerine koymuş:
- Çal benim güzel sazım çal, deyince ¡saçtan öyle güzel bir müzik yayılmaya başlamış ki, bu müzik deve ninni gibi gelmiş. Başlamış dev koca uyumaya.
Saklandığı tencereden çıkan çocuk masanın üzerinde duran sazı alıp gitmek üzereyken saz bağırmaya başlamış.

- Uyan dev koca uyan, beni kaçırıyorlar!
Bu sesle dev koca yatağından fırlamış. Kucağında sazla çocuğu görünce başlamış bağırmaya:

- Benim sazımı almaya nasıl cesaret edersin, seni yiyeyim de gör! Diyerek çocuğu kovalamaya başlamış.

Çocuk kucağında dev kocanın sazı şatodan çıktığı gibi başlamış fasulyeden aşağı inmeye. Tam kurtuldum diye düşünürken fasulyenin sarsıntısıyla yukarıya bakmış. Bir de ne görsün!

Dev adam da fasulyeden aşağıya gelmiyor mu? Çocuk daha hızlı inmeye başlamış. Yere iner inmez odunluğa koşmuş. Baltasını kaptığı gibi başlamış fasulye ağacının dibini kesmeye.

Birkaç hamleden sonra fasulye ağacı üzerindeki dev kocayla birlikte büyük bir gürültüyle devrilivermiş. Dev koca yere düşer düşmez ölmüş.

Çocuk devden kurtulduğuna sevinip elinde sihirli sazla gidip başından geçenleri bir bir anlatmış. Annesi de oğlunun sağ salim geldiğine çok sevinmiş.

Birbirlerine sarılıp ağlamışlar.

Çocuk o günden sonra elindekilerle yetinip açgözlülük yapmamaya söz vermiş.

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde bir ormanda küçük bir kulübe varmış. Bu kulübede, ormancı, karısı ve iki çocuğuyla birlikte yaşarmış. Çocukların adı Hansel ve Gretel imiş. Günlerden bir gün oduncunun karısı ölmüş. Oduncu, bir süre sonra yeniden evlenmiş. Yeni karısı geldiği günden itibaren, çocuklara çok kötü davranmaya başlamış. Sürekli onları azarlıyor, babaları gelene kadar eve almıyormuş.