Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KAZAN  BEY  OĞLU URUZ BEYİN ESİR OLDUĞUNUN DESTANINI BEYAN EDER

Bir gün Ulaş  oğlu Kazan Bey yerinden kalkmıştı.  Kara yerin üzerine otağlarını  diktirmişti. Bin yerde ipek seccadesi döşenmişti. Ala sayvan  gökyüzüne yükselmişti. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kara gözlü, örme saçlı, elleri bileğinden  kınalı, parmaklan  süslü, boyunları birer karış kâfir kızları al şarabı altın kadeh ile kudretli Oğuz Beylerine gezdiriyorlardı. Her birinden Ulaş oğlu Salur Kazan içmişti. Altın sırmalı çadır, otağ bağışlıyordu; katar katar develer bağışlıyordu. Oğlu Uruz karşısında  yayına  dayanmış duruyordu. Sağ yanında kardeşi Kara Göne oturmuştu. Sol yanında  dayısı  Aruz oturmuştu.

Kazan sağına baktı kâh kâh  güldü. Soluna baktı çok sevindi. Karşısına baktı oğulcuğu, Uruzu gördü, elini eline çaldı ağladı. Oğlu Uruza bu iş hoş gelmedi. İleri geldi, diz çöktü, babasına çağırıp söyledi, görelim Hânım ne söyler:

Ünümü anla  benim sözümü dinle ağam Kazan

Sağına baktın kah  kah  güldün

Soluna baktın çok  sevindin

Karşına baktın  beni gördün ağladın

Sebep nedir söyle bana

Kara  başım  kurban  olsun babam sana dedi,

Söylemez olursan

Kalkarak yerimden ben  doğrulurum

Kara gözlü yiğitlerimi yanıma ben alırım

Kan Abkaza iline ben giderim

Altın haça  elimi  ben basarım

Papaz cübbesi giyen keşişin elini ben öperim.

Kara gözlü  kâfir kızını ben alırım

Artık seni n yüzüne ben gelmem

Ağladığına sebep ne söyle bana

Kara  başım  kurban olsun ağam sana

Kazan Bey kızardı, oğlunun yüzüne baktı, çağırıp söyler, görelim Hânım ne söyler:

Kazan der:

«Beri  gel tayım oğul

Sağıma  doğru baktığımda kardeşim Kara Göneyi gördüm

Baş  kesmiştir  kan dökmüştür ganimet  doyumluk ad kazanmıştır

Soluma  doğru baktığımda  dayım Aruzu gördüm Baş kesmiştir  kan dökmüştür doyumluk almıştır ad kazanmıştır

Karşıma doğru  baktığımda seni gördüm

Ön altı yaşına geldin

Bir gün ola düşeyim öleyim sen kalasın

Yay çekmedin  ok atmadın baş kesmedin kan dökmedin

Soylu Oğuz  içinde  doyumluk almadın yarınki gün zaman dönüp ben  ölüp  sen  kalınca tacımı tahtımı sana vermezler diye sonumu andım ağladım oğul» dedi.

Uruz burada söylemiş, görelim Hânım  ne söylemiş:

« A bey baba

Deve kadar  büyümüşsün  yavrusu  kadar  aklın yok

Tepe kadar büyümüşsün darı kadar beynin yok hüneri oğul babadan mı görür öğrenir yoksa babalar oğuldan mı öğrenir, ne zaman sen beni alıp kâfir sınırı boyunca çıkardın, kılıç çalıp baş kestin, ben senden ne gördüm ne öğreneyim?» dedi. Kazan Bey elini eline çaldı kah kah güldü:

«A Beyler Uruz güzel söyledi, şeker yedi, Beyler siz yiyiniz içiniz, sohbetinizi dağıtmayınız, ben bu yiğidi alayım ava gideyim, yedi günlük azık ile çıkayım, ok attığım yerleri, kılıç çalıp baş kestiğim yerleri göstereyim, kâfir sınır boyuna, Cızığlara  Ağlağana,  Gökçe  Dağa  alıp çıkayım,  bir gün gelir lâzım olur a Beyler» dedi.

Konur atını çektirdi, sıçradı bindi. Sırmalı geyim giymiş üç yüz yiğit çağırttı, beraberine  aldı. Kırk ala gözlü yiğidini Uruz beraberine aldı. Kazan oğlunu alıp kara dağlar üzerine ava çıktı. Av avladı kuş kuşladı, yaban geyiği yıktı. Yeşil düzlüğe, güzel çimene  çadır dikti. Bir kaç gün Beyler  ile yedi içti:

Meğer  Tatyan  Kalesinden,  Aksaka Kalesinden  kâfirin casusu  var idi. Bunları görüp Tekfura geldi:  «Hay ne oturuyorsun, köpeğini  havlatmayan, kedini miyavlatmayan  alpler başı Kazan oğulcuğu ile sarhoş olup yatıyorlar»  dedi. On altı bin kara elbiseli kâfir ata bindi, Kazanın üzerine dört nala yetişti.

Baktılar gördüler altı bölük toz indi. Kimi der: «Geyik tozudur» kimi der: «Düşman tozudur.»  Kazan  der:  «Geyik olsa bir iki bölük olurdu, bu gelen  bilmiş  olun  düşmandır»  dedi.

Toz yarıldı, güneş  gibi ışıldadı, deniz gibi çalkandı,  orman gibi karardı,  on altı bin ip üzengili, keçe  börklü, azgın dinli, kızgın dilli kâfir çıka geldi. Kazan  konur atını  çektirdi, sıçrayıp bindi. Oğlu Uruzun  gemini çektirdi, küheylan  atını oynattı, karşı geldi, der:

Beri gel  ağam Kazan

Deniz gibi kararıp gelen nedir

Ateş gibi ışıldayıp yıldız gibi  parlayıp gelen nedir

Ağız  dilden beş kelime haber bana

Kara başım kurban olsun babam sana

Kazan  der:

Beri gel  arslanım oğul

Kara deniz gibi  çalkanıp gelen

Kâfirin askeridir

Güneş gibi  ışıldayıp gelen

Kâfirin başındaki başlıktır.

Yıldız  gibi  parlayıp gelen

Kâfirin  gönderidir

Azgın dinli düşman kâfirdir oğul

Oğlu: «Düşman  diye neye derler?» diye sordu. Kazan der:

«Oğul onun için düşman derler ki biz onlara yetişsek öldürürüz, onlar bize yetişse öldürür.» Uruz  der:  «Baba içlerinde Bey yiğitleri öldürseler kan sorarlar mı,  dâvalarlar mı?» Kazan der: «Oğul  bin kâfir öldürsen  kimse senden  kan dâvalamaz,  amma azgın  dinli kâfirler,  güzel yerde rast geldi, fakat bana sen kötü ayak bağı oldun oğul…»

Uruz burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:

Beri gel ağam Kazan

Kalktığım an da yerimden

Yüğrük  atımı saklardım bugün  için

Günü  geldi

Ak meydanda koşturayım seni n için

Ala  ejder sivri kargım  saklardım bugün  için

Günü  geldi

Kaba karın geniş  göğüste oynatayım senin  için

Kara  polat  öz kılıcımı saklardım bugün  için

Günü  geldi

Dini bozuk kâfir başın  kestireyim senin  için

Sırtı  sağlam demir zırhımı saklardım bugün için

Günü  geldi

Yen yakalar diktireyim senin  için

Başımda sağlam başlıklar saklardım bugün  için

Günü  geldi

Kaba  topuk altında deldireyim senin  için

Kırk yiğidimi sakladım bugün  için

Günü geldi

Kâfir başım kestireyim  seni n için

Aslan adımı saklardım bugün için

Günü geldi

Yaka tutup kâfir ile uğraşayım  senin  için

Ağız dilden bir kaç kelime haber bana

Kara başım kurban olsun ağam sana

Kazan burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:

Oğul oğul ay oğul

Benim  ünümü anla sözümü  dinle

O kâfirin üçünü atsa birini şaşırmaz okçusu olur

Hay  demeden başlar kesen celldı olur

Adam etini yahni kılan aşçısı  olur

Senin varacağın kâfir değil

Kalkıp yerimden ben doğrulayım

Konur atın beline  ben  bineyim

Gelen kâfir benimdir  ben  varayım

Kara polat öz kılıcımı  çalayım

Azgın dinli kâfirdir  başlarını keseyim

Döne döne savaşayım döne döne çekişeyim

Kılıç çalıp baş kestiğimi gör de öğren

Kara başına düşünce lâzım  olur.

Uruz burada söylemiş, görelim

Hanım ne söylemiş:

A bey baba  işittim

Amma Araf atta  erkek kuzu kurban  için

Oğul da kılı ç kuşanır baba gayreti için

Benim de başım kurban olsun  seni n için

Kazan burada söylemiş, görelim Hanım ne söylemiş:

Oğul oğul ay oğul

Düşmana  girip baş kesmedin

Adam öldürüp kan  dökmedin

Ala  gözlü kırk yiğidi yanma  al

Göğsü  güzel koca  dağlar başına çık

Beni m savaştığımı  benim dövüştüğümü

Beni m çekiştiğimi  benim kılıçlaştığımı

Gör de öğren, bizim için pusuya yat oğul

Uruz babasının sözünü kırmadı çekilip geri döndü. Yerden yüce dağlar başına arkadaşlarını alıp çıktı. O zamanda oğul baba sözünü iki eylemezdi. İki eylese o oğlanı kabul eylemezlerdi. Uruz yamaca gönderini sapladı durdu.

Kazan Bey gördü ki kâfir çok yaklaştı. Atından indi, arı sudan abdest aldı, ak alnını yere koydu, iki rekât namaz kıldı. Adı güzel Muhammed’i yâda getirdi, kara dinli kâfire göz kararttı, haykırdı, at sürdü karşı vardı, kılıç vurdu.  Gümbür gümbür davullar çaldı,  burması altın  tunç borular öttü. O Kün cilasun bey erenler dönedöne savaştı. O gün kara polat öz kılıçlar sakırdadı. O gün kargı dilli kayın oklara atıldı, alaca ejder sivri kargılar batırıldı. O gün alçaklar, dönekler  sapa yer gözetti. O gün baka baka Kazan  oğlu Uruz aşka geldi:

«Beri  gelin kırk arkadaşım

Size  kurban olsun benim başım

Görüyor musunuz babam Kazan  baş kesti, kan döktü. Oğlan çocuk yalnız yemek yemeğe  gelmez»  dedi. «Babam bu kâfirleri esirgemiş  gibi. Beni  seven yiğitlerim ne duruyorsunuz kâfirin bir ucuna  at tepelim»  dedi.

Kara koç atını oynattı: Uruz kâfirin sağına tepti. Sağlı sollu kâfiri bir güzel dağıttı. Sanki  dar yolda dolu düştü veya kara kaz sürüsünün  içine  şahin  daldı.  Kâfirin sağ  yanına bastı dağıttı. Azgın dinli kâfir bunaldı.  Kovalananlar  oklandı.

Oğlanın soylu yüğrük atını okladılar. At yıkıldı. Kâfirler Uruzun  üzerine  üşüştü. Uruzun  kırk yiğidi  attan indi, ala kalkan bağını  kısarak  sıralandılar, kılıç sıyırdılar, Uruzu korumak için çok savaştılar. Kalabalık korkutur, derin olsa batırır. Yayanın umudu olmaz. Sağını  solunu Uruzun çevirdiler. Kırk yiğidini şehit ettiler. Oğlanın üzerine atılıp tuttular kollarını,  ak ellerini  bağladılar. Kıl urganı  ak boynuna taktılar. Yüzü üzerine  atarak  sürüklediler. Ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. «Baba!» diye ağlattılar, «ana!» diye bağırttılar. Eli bağlı boynu bağlı, yüzü üzerine atıp yürüyüverdiler.

Uruz  esir oldu. Kazanın haberi yok. Öyle  sandı ki düşman yenildi. Atın gemini çevirdi geri döndü. Geldi, oğlunu bıraktığı  yerde  bulamadı. «A Beyler oğlum nereye gitmiş olabilir?» dedi. Beyler: «O yaştakiler kuş yürekli olur, kaçıp  anasına gitmiştir» dediler. Kazan utancından döndü: «Beyler Tanrı bize bir hayırsız oğul  vermiş, varayım onu anasının yanından  alayım, kılıç  ile paralayayım, altı bölük edeyim altı yolun  ayrımında bırakayım, bir daha kimse yaban  yerde  arkadaş koyup kaçmasın» dedi,  konur  atını  ökçeledi yola girdi.

Evine  geldi. Han  kızı  boyu  uzun  Burla Hatun Kazanın geldiğini  işitti,  attan   aygır,  deveden buğra  koyundan koç kestirdi. «Oğlancığımın ilk avıdır, ünlü Oğuz  beylerine ziyafet vereyim» dedi. Han  Kızı gördü ki Kazan  geliyor, toparlanıp  yerinden kalktı.  Samur  kürkünü  üzerine aldı,  Kazana karşı  geldi.  Göz  kapağını kaldırdı Kazanın yüzüne doğru baktı, sağma soluna göz  gezdirdi, oğulcuğunu, Uruzu  göremedi. Kara  bağrı sarsıldı, bütün yüreği  oynadı, kara  çekme gözleri kart ya ş doldu.  Kazana söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:

Beri gel Salur Beyi Salur heybeti

Başımın bahtı evimin tahtı

Han babamın  güveyisi

Kadın anamın  sevgisi

Babamın anamın  verdiği

Göz açtığımda gördüğüm

Gönül verip  sevdiğim

Bey yiğidim Kazan

Kalkıp yerinden doğruldun

Oğlun ile yelesi kara soyla atına sıçrayıp bindin

Göğsü güzel koca dağlarda ava  çıktın

Boynu uzun  çatal boynuz geyiği tutup yıktın

Semiz etini yüklettin geri  döndün

İki  vardın bir  gelirsin  yavrum hani

Karanlık gecede  bulduğum oğlum hani

Benim yavrum görünmez bağrım yanar

Uçurumlaşmış  kayalardan

Kazan oğlan uçurdun mu

Tali  Sazın aslanına yedirdin mi

Yoksa  kara  dinli  kâfire uğrattın  mı

Ak ellerini  kollarını  bağlattın mı Kâfirin  önünce yürüttün mü

Dili  damağı  kuruyup  dört yanma baktırdın  mı

Kara  gözden  acı  yaşını  döktürdün  mü

Kadın  ana bey baba  diye  inlettin mi,

Yine söylemiş:

Oğul  oğul  ay oğul

Evimin  direği  oğul

Karşı  yatan  kara  dağımın  yükseği oğul

Karamı ş gözlerimin aydını  oğul

Sam  yelleri  esmeden Kazan, kulağım, çınlıyor

Sarımsak otunu  yemeden

Kazan, içim yanıyor

Sarı  yılan sokmadan akça  tenim  kalkıp şişiyor

Kurumuşça  göğsümde  sütüm oynuyor

Yalnızca oğul haberini Kazan, de gel bana

Demez  olursan yana yakıla beddua ederim Kazan sana

Anası bir deyiş  daha söyledi:

Kargı  gönder oynatanlar  vardı geldi

Altın mızrak oynatana

Yârap noldu

Kara koç ata binenler vardı geldi

Soylu  yüğrük atlı bir oğula yârap noldu

Hizmetkâr  geldi ulak geldi

Yalnız bir oğula yârap noldu

Yalnız oğul haberini Kazan, de gel bana

Demez olursan  yana  yana  beddua  ederim  Kazan

Bir daha söylemiş:

Kuru kuru çaylara su getirdim

Kara  elbiseli dervişlere adak  verdim

Yanıma  doğru baktığımda komşumu görüp  gözettim

Umanıma bekleyenime yemek  yedirdim

Aç  görsem doyurdum çıplak  görsem donattım

Dilek ile bir o gulu zor buldum

Yalnız  oğul haberini a Kazan, de gel bana

Demez olursan yana yakıla beddua ederim  Kazan sana

Bir daha söylemiş:

Karşı  yatan  kara  dağdan

Bir oğul  uçurdunsa söyle bana

Kazma  ile  yıktırayım

Taşkın  akan,  deli  sudan

Bir oğul uçurdunsa söyle  bana

Gözelerini tıkatayım

Azgın  dinli kâfirlere

Bir oğul tutturdunsa söyle  bana

Han babamın yanına ben varayım

Sayısız aske r bol hazine alayım Paralanıp soylu atımdan inmeyince

Yenim ile alca kanımı silmeyince

Kol but olup yeryüzüne düşmeyince

Yalnız oğul haberini almayınca

Kâfir yollarından  dönmeyeyim

Yine  dedi:

Yoksa o Kazan ayağımdan  çizmeyi  atayım mı

Kara  tırnak  ak yüzüme  çalayım mı

Güz elması gibi  al yanaklarımı yırtayım mı

Çemberime alca  kanımı  dökeyim mi

Can  dayanmaz acıları senin  yurduna  salayım mı

Oğul oğul  diyerek  bağırayım mı

Develerden kızıl deve  burdan  geçti

Yavruları  ardınca geçti çığırışıp geçti

Ben  de yavrucuğumu aldırmışım inleyeyim mi?

Kara  koç  atlardan soylu  at burdan geçti

Taycığı acıyla kişnedi  geçti

Taycığımı yitirmişim ben  de  kişneyeyi m mi  öyle?

Ağıllardan akça  koyun  burdan  geçti

Kuzucağı meleşip beraber  geçti

Kuzucağımı aldırmışım meleyeyim mi

Oğul oğul diye bağırayım mı

Bir daha  söylemiş:

Kalkıp yerimden doğrulayım diyordum

Yelesi kara soylu atıma bineyim diyordum

Kudretli Oğuz içine gireyim diyordum

Ala gözlü gelin alayım diyordum

Kara yerde ak otağlar dikeyim diyordum

Alıp oğlumu kutsal gelin odasına geçireyim diyordum

Murat  ile maksuda erdireyim diyordum

Murada  erdirmedin beni

Kara başımın bedduası tutsun Kazan  seni

Bir benim yavrum görünmüyor bağrım yanıyor

Neyledin, de gel bana

Demez  olursan yana yakıla beddua ederim Kazan sana

Oğlunun  anası böyle deyince  Kazanın aklı başından gitti, kara bağrı sarsıldı, bütün yüreği oynadı, karanlık gözleri kan yaş  doldu: «Güzelim,  oğul  gelse senden  mi  sorardım, korkma kaygılanma,  avdadır,  avda kalan oğul için kaygılanma, yedi gün ben Kazana mühlet ver, yerde ise oğulu çıkarayım,  gökte  ise  indireyim,  bulursam  buldum,  bulmaz  isem Tanrı verdi Tanrı aldı neyleyeyim,  gelip kafa yasını  seninle beraber tutayım» dedi. Han  kızı: «Kazan, oğlanın  avda olduğunu  şundan  bileyim ki  yorgun  atınla  körelmiş  gönderinle ardına düşesin»  dedi.

Kazan geri döndü, geldiği yolu izleyip koşturdu, geceyi gündüze kattı. Anası duymadan el altından buyurdu: «Doksan  tümen genç  Oğuz  ardımca gelsin,  oğlan  esirdir Beyler bilsin»  dedi.

Düşmanın  yenildiği  yere  geldi.  Gördü  ki oğlunun  ala gözlü  kırk yiğidi  öldürülmüş, yüğrük  atı  oklanmış  yatıyor. Ceset  arasında  oğulcuğunun  cesedini  bulamadı,  altın kakmalı kamçısını  buldu. İyice  bildi ki oğlu kâfire  esirdir. Ağladı:

Kara  dağımın yükseği  oğul

Kanlı  suyumun taşkını  oğul

Kocalığıma  gelip aldırdığım yalnız oğul

dedi.  Kâfirin izini izledi.

Kanlı Kara Derbentte kâfir de konmuştu. Oğlana kara çoban keçesi  giydirmişlerdi, kapı eşiği  üzerinde çaprazlama  bırakmışlardı.  Giren  basıyor,  çıkan  basıyordu. «Eski  düşman tatar oğlu elimize girmişken eziyet çektire çektire  öldürelim»  diyerek  kapı eşiği  üzerinde  çaprazlama  koymuşlardı.

Bu sırada Han Kazan yetişti. Konur atını şaha kaldırdı. Kâfir, Kazanın  geldiğini gördü, ürktü. Kimi atına biniyor, kimi zırh giyiyor. Esir yiğit başını kaldırdı, der:  «Bre kâfir ne haldir?» Kâfir der: «Baban geldi,  tutalım diyoruz.»

Aman bre kâfir aman

Tanrının birliğine yoktur güman

Deyince, kâfirler oğluna aman verdiler, elini çözdüler, gözünü açtılar. Babasına karşı gönderdiler. Söyler, görelim Hânım ne söylemiş:

Beri  gel  a bey baba

Nereden bildin benim esir olduğumu

Ak ellerimin ardıma  bağlandığını

Kıl sicimin ak boynuma takıldığını

Kara gözlü yiğitlerimin öldürüldüğünü

Sen gelmeden baba kâfirler konuştular

Konur atlı Kazanı tutun

Kollarını, ak ellerini bağlayın

Pusu kurup güzel  başını  kesin

Alca kanını yeryüzüne dökün

Oğlu ile ikisini bir yerde öldürün

Ocağını söndürün diye söyleştiler

Hânım baba korkarım

Koştururken konur atını kaydırasm

Savaştığın vakit kendini tutturasım

Pusuya düşüp güzel başını kestiresin

Ak bürçekli anamı oğul derken

Başımın bahtı Kazan diye ağlatasın

Gelme  baba geri dön

Altın otağına sürüp var

Kocamış olmuş anama umut ol

Kara gözlü kız kardeşimi ağlatma

Kocamış  olmuş anamı sızlatma

Oğul için bana ölmek ayıp olur

Yaradan hakkı için baba

Geriye dön eve var

Kocamış anam karşılayıp da

Beni sana sorsa

Baba  doğru  haber ver

Gördüm senin oğlun esir, de;

Kollarından ak elleri bağlı, de;

Kara kıldan sicim boynuna  takılı, de;

Kara domuz damında yatıyor, de;

Kıl kepenek boynunu acıtıyor, de;

Sert bukağı  topuğunu vuruyor de;

Yanmış arpa ekmeği ile acı soğan övünü, de;

Benim anam benim  için kaygılanmasın

Bir a y baksın

Bir ayda varmazsam iki ay baksın

İki ayda varmazsam üç ay baksın

Üç  ayda varmazsam öldüğümü o vakit bilsin

Aygır atımı boğazlayıp aşımı versin

El  kızı nişanlıma izin versin

Bana sakladığı gelin  odasına başkası girsin

Anam benim  için  mavi  giyip  kara  sarınsın

Kudretli Oğuz ilinde  yasımı  tutsun

Benim başım seni n yoluna kurban olsun

Geri dön baba

Oğlu bir daha söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş:

Karşı yatan karadağlar esen olsa el yaylar

Kanlı kanlı sular esen  olsa coşup taşar

Kara koç atlar esen olsa tay doğurur

Katarlarda kızıl deve esen olsa yavru verir

Ağıllarda akça koyun  esen olsa kuzular

Bey erenler esen olsa oğlu doğar

Sen esen o l anam esen olsun

Benden daha iyi Mevlâ  size oğul versin

Aksütünü anam bana helâl eylesin

Savaşma çekilip dön baba geri

demiş:

Han Kazan burada söylemiş, görelim  Hânım  ne söyle¬

Oğul oğul ay oğul, Beyim oğul

Karşı yatan kara dağımın yükseği oğul

Güçlü  belimin  kuvveti canım oğul

Yorgun  gözlerimin ışığı oğul

Şafaklarda uyanışım senin  için

Konur atımı  yormuşum senin  için

Ak giyimime kir eklendi senin için

Benim  başım kurban olsun canım oğul seni n için

Sen gideli ağıtlarım gökte iken yere indi

Gümbür gümbür davullar dövülmedi

Ağır ulu divanım toplanmadı

Seni bilen bey oğulları ak çıkardı  kara  giydi

Kaza benzer kızım gelinim ak çıkardı kara giydi

Kocamış anan kan yaşı  döktü

Ak sakallı baban dertli  oldu

Dönüp buradan oğul eve varsam

Akça yüzlü anan karşılayıp oğul? dese

Ne deyim?

Ak elleri bağlı diyeyim mi

Ak boynunda kıl urgan takılı  diyeyim mi

Kâfir yanınca  yayan  yürüyor diyeyim mi

Kıl çoban  keçesi  boyuncuğunu  sürtüyor diyeyim mi

Ağır bukağı topukçuğunu  vuruyor diyeyim  mi

Arpa ekmeği  acı soğan övüncüğü  diyeyim mi

Benim namusum nerede varır oğul

Dedikten  sonra duramadı, yine konuştu, dedi ki:

Karşı yatan kara dağlar kocayınca

Otu  bitmez el yaylamaz

Akıntılı güzel sular kocasa coşup taşmaz

Develer kocasa yavru  vermez

Kara koç atlar kocasa tay vermez

Er yiğitler kocasa oğlu doğmaz

Baban koca anan koca oğul

Mevlâ senden daha  iyi bize evlât vermez

Verse dahi  senin yerini  tutmaz

Yedi  kat  gökte kara  bulut  olup

Kâfirin üzerine  gürleyeyim

Ak  yıldırım  olup  şimşekleneyim

Kâfiri  kamış gibi  ateş olup  yandırayım

Dokuzunu bir yerine saydırayım

Vuruşmayla dövüşmeyle yeri göğü doldurayım

Yaradan Allahtan medet

Konur atından yere indi. Akıp giden  an sudan  abdest aldı. Ak alnını yere kodu, namaz kıldı. Ağladı, Ulu Tanrıdan dilek diledi, yüzünü yere  sürdü.

Adı güzel  Muhammed’e salavat  getirdi, deve gibi böğürdü, arslan gibi kükredi, nara atıp haykırdı, tek başına kâfire at tepti, kılıç vurdu. Döne  döne bir zaman güzel savaş eyledi. Kâfiri bastırayım  dedi, bastıramadı. Bir saatte  kâfire üç kerre at tepti. Birden göz kapağına kılıç dokundu.  Kara kanı şırıldadı gözüne  indi. Kendisini sarp yerlere  attı. Görelim  şimdi Yaradan neyler?

Meğer Hânım  boyu uzun Burla Hatun  oğulcuğunu andı, kararı kalmadı. Kırk ince belli kız ile kara aygırını  çektirdi, sıçrayıp bindi, kara kılıcını kuşandı. Başımın  tacı Kazan gelmedi diye izini izledi  gitti.

Gele gele Kazana yakın geldi. Kazan karısını tanımadı. Han  Kızının üzerine  geldi:

Kara  aygırın gemini bana  çek yiğit

Dikkat edip  yüzüme bak yiğit

Altındaki  kara  aygırı  bana  ver yiğit

Elindeki sivri gönderini

Yanındaki kılıcını bana ver yiğit

Bu gönlümde umut ol bana

Kale ülke vereyim  sana dedi. Hatun der:

Karşıma geçip yiğit neler  diyorsun

Geçmiş günlerimi ne hatırlatıyorsun

Kalkıp yerinden doğrulan Kazan

Kara gözlü  atın  beline  binen Kazan

Hücum edip  kara  dağımı  yıkan  Kazan

Gölgeli koca  ağacımı kesen Kazan

Bıçak alıp  kanatlarımı kıran Kazan

Yalnız koyup oğlum Uruza kıyan

Kazan At üstünde beklemeyip koşturan Kazan

Senin aklın başından  gitmiş

Üzengiyi toplamayan dizin ölmüş

Han  Kızı sevdiceğini tanımayan gözün  ölmüş

Bunalmışsın sana nolmuş

Çal kılıcını yettim Kazan

Bu sırada Oğuz yiğitleri bir bir yetişti. Görelim Hânım kimler yetişti:

Kara dere ağzında Mevlâ veren, kara boğa derisinden beşiğinin örtüsü olan, öfkesi tutunca kara taşı kül eyleyen, kara bıyığını yedi yerde ensesinde düğümleyen, Kazanın kardeşi Kara Gün dört nala yetişti. «Çal kılıcını ağam Kazan, yettim»  dedi.

Onun ardınca görelim Hânım kimler yetişti: Demirkapı Derbendindeki  demir kapıyı kapıp alan,  altmış tutam ala gönderinin ucunda er böğürten, Kazan gibi bir yiğidi bir savaşta üç kere atından yıkan Kıyan Selçuk Oğlu Deli Dündar geldi yetişti:  “Çal kılıcına Ağam Kazan yettim!»  dedi.

Onun ardınca görelim kimler yetişti:  Varıp aklına esince Bayındır  Hanın  düşmanını bastıran,  altmış  bin  kâfire kan kusturan,  Gaflet Koca oğlu Şîr Şemseddin dört nala yetişti.

«Çal kılıcını ağam Kazan, yettim!» dedi. Ardınca hânım görelim kimler yetişti:

Hemit  ile Merdin kalesini tepip alan, demir yaylı  Kapçak Melike  kan kusturan, Oğuzun aksakal kocamışlarının  alkışladığı Kara Güneoğlu Kara Budak koşarak geldi: “Çal kılıcını Beyim  Kazan, yetiştim”  dedi.

Onun ardınca görelim kimler yetişti:  Parasann Bayburt Hisarından  fırlayıp uçan, allı pullu gelin odasına karşı gelen, Kudretli Oğuzun  imrenileni, Kazan Beyin  sağ kolu, boz aygırlı Beyrek dört nala yetişti. «Çal kılıcını Hânım Kazan, yettim!» dedi.

Onun  ardınca görelim  kimler yetişti:  Yaban horozu gibi çalımlı, kartal hünerli,  sıvama gümüşten  kırma kuşaklı,  kulağı altın küpeli,  kudretli Oğuz  Beylerini  bir bir attan  yıkan Kazılık Koca  oğlu Bey Yigenek dört nala yetişti. «Çal kılıcını Hânım  Kazan, yettim!»  dedi.

Onun  ardından  kimler  geldi:  Altmış  teke   derisinden kürk yapıp giyinse  topukları açıkta  kalan,  altı  teke  derisini kürk  eylese   kulaklarını  örtmeyen,  kollan  uzun  bacakları uzun, Kazan Beğin Dayısı  Aruz Koca dört nala geldi yetişti:

«Çal kılıcını Hânım  Kazan, yettim!»  dedi.

Onun  ardınca  görelim  kimler yetişti:  Yirmi dört  boyun güveni Deli  Dündar yetişti. Onun  ardınca bin kavim başları Düğer yetişti. Onun ardınca en yoksul Oğuzdan  bin Bügdüz başları Emen yetti; Aruz yetti.   Saymakla  Oğuz  beyleri tükense olmaz, Kazanın Beyleri hep yetişti, başına toplandı.

An  sudan  abdest  aldılar,  iki rekât  namaz  kıldılar.  Adı güzel Muhammed’e  salavat getirdiler. Dalkılıç  kâfire  at sürdüler, kılıç vurdular. O gün ciğerinde  olan er yiğitler   belirdi. O gün alçaklar kaçacak yer aradılar. Bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Kıyametin bir günü oldu. Bey uşaktan, uşak Beyden ayrıldı. Dış Oğuz beyleri ile Dündar sağa at tepti. Gözünü budaktan sakınmayan yiğitleri ile Kara Budak sola at tepti. Kazan Bey Beyleriyle doğruca vurdu, at tepti, Tekür ile Şökli  Melike yüklendi böğürterek attan yere yıktı, alca kanını yeryüzüne döktü. Sağ tarafta Kara Tekfur  Melike  Dündar karşı geldi, kılıçladı yere  yıktı.  Sol  tarafa  Buğacık  Melike Kara Budak karşı geldi, gönderini saplayıp yere yıktı, kıpırdatmadan  başını kesti. Boyu uzun  Burla Hatun kâfirin kara tuğunu kılıçladı yere düşürdü. Tekür yenildi. Kâfir  kaçtı. Derelerde kâfire kırgın girdi. On beş bin kâfir kimisi öldürüldü, kimisi tutuldu .

Kazan oğlunun üzerine geldi, indi, elini  çözdü. Kucaklaşıp baba ile oğul görüştü. Üç yüz yiğit  Oğuzdan şehit oldu. Kazan oğulcuğunu kurtardı, geri döndü. Gazâ mübarek oldu. Oğuz beyleri doyumluk aldı.

Akça Kale, Sürmeliye gelip Kazan kırk otağ diktirdi. Yedi gün yedi gece yeme içme oldu. Kırk evli kul ile kırk cariyeyi oğlunun başına tâc eyledi. Cilsun yiğitlere kale ülke verdi, işlemeli kaftanlar verdi. Dedem Korkut gelerek neşeli havalar çaldı, bu Oğuznâmeyi düzdü koştu, böyle dedi.

Şimdi hani nerde o dediğim Bey erenler

Dünya  benim diyenler

Ecel aldı yer gizledi

Ölümlü  dünya kime kaldı

Gelimli  gidimli  dünya

En son  ucu ölümlü dünya

Dua edeyim Hânım: Yerli kara dağın yıkılmasın,

Gölgeli kaba ağacın kesilmesin.

Taşkın akan güzel suyun kurumasın.

Kanatlarının ucu kırılmasın.

Mevlâ seni alçaklara el açtırmasın .

Koşarken ak boz  atım  sendelemesin .

Vuruşunca kara polat öz kılıcın çentilmesin.

Ak sakallı babanın yeri cennet olsun;  ak saçlı  anan  ondan  ayrılmasın. Allah’ın  verdiği umudun kesilmesin. Son  nefesinde  arı imandan ayırmasın. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun.  Derlesin  toplasın günahınızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın Hânım hey!… Bu duaya âmin  diyenler  Mahşer günü aradığını tez bulsun Hânım…