Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

TEKKE EDEBİYATI ÖZELLİKLERİ
1. “Tasavvuf, İslamiyetin doğuşundan kısa bir süre ortaya çıkmış, tarikatlar ve tekkeler aracılığıyla Müslümanlar arasında yayılmış bir düşünce ve inanç sistemidir.
2. Tasavvuf bir İslam mistisizmidir; amacı insanı aşk yoluyla Allah’a ulaştırmaktır.
3. (Mistisizm: Tanrı’ya ve gerçeğe akıl ve araştırma yolu ile değil de gönül yoluyla, duygu ve sezgiyle ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din doktrini, gizemcilik.)
4. Tasavvuf, Allah’ın varlığını, evrenin ve insanın oluşumunu “vahdet-i vücut” anlayışıyla açıklar.
5. Vahdet-i vücut anlayışına göre tek bir varlık vardır, o da Allah’tır. Evrendeki tüm varlıklar Allah’ın “tecelli”si, çeşitli görünüşleridir. Mutlak varlık olan Allah, aynı zamanda mutlak güzelliktir. Allah kendi güzelliğini görmek istemiş, yokluk ve hiçlik âlemini, yani evreni yaratmıştır. Tasavvufta bu durum, insanın kendi kendini görmesi için aynaya bakmasına benzetilerek açıklanır.
6. Allah’a en yakın varlık olan insan, ruh ve bedenden oluşmuştur. Beden, yokluk; ruh varlık öğesidir. İnsan kendindeki yokluk öğesini aşarak Allah’a ulaşabilir. Yani mutlak varlığa katılabilir. “Fena fillah” denilen bu mertebeye ulaşanlar artık “insan-ı kâmil”dir ve “Enel-Hak” (ben Hakk’ım) sırrına ermiştir.
7. Sufîlere (kendini tasavvuf yoluna adayanlara) göre dinin bir emir ve yasaklardan oluşan dış yüzü (şeriat), bir de asıl amaç olan iç yüzü (hakikat) vardır.
8. “Tarikat”, şeriattan hakikate giden yol demektir.
9. Bu yolda yürüyen kişiye, yani dervişe “mürit”; ona kılavuzluk yapan şeyhe ise “mürşit” denir.
10. “Tekke”, bir bakıma tasavvuf öğretisinin okulu sayılan mekândır. Tasavvuf düşüncesinin gelişmesinde ve yaygınlık kazanmasında tekkelerin büyük rolü olmuştur. Medreselerin bir bilim merkezi olmasına karşılık, tekkeler sosyo-kültürel hayatı düzenleyen bir merkez kimliğini üstlenmiştir. Özellikle Mevlevîlik, Bektaşîlik gibi kimi tarikatlarda tekkeler aynı zamanda bir sanat ve edebiyat merkezi olmuştur. Tekkelere dergâh, zaviye git,, adlar da verilmiştir.
11. Dinî-tasavvufî halk edebiyatı 12. yüzyılda Tur kistan’da Ahmet Yesevi ile başlamıştır. Yesevî liğin 13. yüzyılda Anadolu’ya girmesiyle tasavvuf inancı Anadolu’da da gelişmeye başlamış, Yunus Emre’nin açtığı yolda kısa sürede zengin bir ge. leneğe dönüştürülmüştür.

  • Mevlana gibi aydın çevreye seslenen ya da bu çevrede oluşan tarikatlara bağlı sanatçılar, eserlerini Divan edebiyatı tarzında vermişlerdir. Halk arasında yayılmış tarikatlara bağlı sanatçılar ise seslendikleri kitle halk olduğu için eserlerini Âşık edebiyatı biçimleri içinde halk diliyle yazmışlar; ancak zaman zaman divan edebiyatı öğelerini de kullanmışlardır.
  • Tekke edebiyatı şiirleri çoğunlukla hece ölçüsüyle yazılmakla birlikte aruzun da sıkça kullanıldığı görülür.
  • Tekke şairleri hem Divan hem Âşık edebiyatından aldıkları nazım biçimlerini kullanmışlardır.
  • Tekke edebiyatında ilahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye gibi türlerin yanı sıra Divan edebiyatından alınan tevhit, münacaat, naat, miraciye, mevlit gibi türlere de yer verilmiştir.
  • Tekke edebiyatı ürünlerinde İslam dinine ve tasavvuf kültürüne ait Arapça-Farsça kökenli terimler dışında genellikle yalın bir halk Türkçesi kullanılmıştır.
  • Yazılan şiirlerin çoğu tekkelerde düzenlenen ayinlerde özel bir ezgiyle ve ney, kudüm, rebap gibi tekke sazlarının eşliğinde söylenmiştir.
  • Şiirin ağırlıkta olduğu Tekke edebiyatında velâyetname, vücutname, pendname, fütüvvetname, siyer, kısas-ı enbiya, tezkiret’ül evliya gibi nesir örneklerine de rastlanır.
  • Tasavvuf inancını benimsetme, halkı eğitme amacı öne çıktığı için yazılan eserler genellikle didaktik niteliktedir. Ancak ilahi aşkın coşkusuyla yazılan kimi eserlerde derin bir lirizm de görülür.

SON EKLENENLER

Üye Girişi