ERCİŞLİ EMRAH
İki ünlü Emrah’tan daha yaşlı olanı hakkında bildiklerimiz son zamanlarda bir dereceye kadar artmıştır. Aralarındaki farkların kesinlikle ortaya konulmasından sonra her iki âşığımız gerçek hüviyetleriyle tanınmaya başlamıştır.
Ercişli Emrah’ın yaşadığından şüphe edenler de olmuştur. Ancak elimizde mevcut bir belgedeki, “Erciş Kubünde yetişmiş derd-i zâr ile bağrıyanık Karakoyunlu âşıklardandır” ifadesi, onun yaşadığının en güzel delilidir. Babası Âşık Ahmed’in şiirleri de günümüze kadar gelebilmiştir.
Aynı zamanda bir hikâye kahramanı olması, onun hikâyesinin anlatıldığı bölgeye göre değişik yerlere bağlanmasına yol açmıştır.
Babasından aldığı âşıklık bilgileri, onun sonu gelmez gezilerinde karşılaştığı âşıklar vasıtasıyla gelişmiş ve o, yüzyılın en saf, en duru, en güzel şiirlerini söyleyen âşıkları arasında yer almıştır.
Aruz vezni ile söylediği şiirinin olmaması, dilinin bütünüyle mahallî kelimelerle örülü olması belirli bir tahsilinin olmadığım ortaya koymaktadır. Bu özellikleri, onun Erzurumlu Emrah’tan ayrılmasını kolaylaştıran noktalardır. Ayrıca, onda din ve tasavvuf konularında söylenmiş şiirlerin olmaması da Erzurumlu’dan ayrıldığı bir noktayı teşkil etmektedir.
1986 yılında Erciş’te yapılan bir kazı sonunda, onun, Selvi’nin ve sazının çizgilerinin yer aldığı bir hece taşının bulunması, Emrah’la ilgili bazı soruların cevaplandırılmasını sağlamıştır.
Mevcut şiirleri, onun haklı bir şöhrete ulaşmasını sağlayacak güzelliktedir. Konuların mahallî söyleyişle zenginleştirilmesi, benzetmelerde tabiat güzelliklerinden faydalanılması onun başarısının sim olarak kabul edilebilir.
Şairnâmelerde görülen Emrah’ların hangisi âşığımızdır, bilemiyoruz. Ancak, Selvi ile ilgili hususların yer aldığı Feryâdî, İsmeti gibi şairlerin şairnâmelerinde anılan bu âşığımızdır.
Ellerin kırılsın hey naşi hoyrat
Sana kimler dedi boz menevşeyi
Nazik elinnen dermiş devşirmiş
Al yanah üstüne düz menevşeyi
Menevşe gül kohar dostun bağınnan
Bir öpüşün aldım al yanağınnan
Taramış zülfünü tökmüş sağınnan
Zülüfleri değer yüz menevşeyi
Bir bölüm sonalar yendiler bağa
Onlar sayasında bağa nur yağa
Dürse deste olur sarkar yanağa
Aşk ile devşirir kız menevşeyi
Menevşe açılır bahar yaz olur
Neden boynu eğri ömrü az olur
Seni devşirenin gamı şaz olur
Sıdk ile devşirip düz menevşeyi
Menevşe derede sümbül burçtadır
Kasapların gözü daim koçtadır
Gözel sever diye yiğit suçtadır
Bahar geçer koklar güz menevşeyi
Nice Süleymanlar tahta yerişti
Tahta yerişmedi bahta yerişti
Emrah da bir kötü vahta yerişti
Daha koklar mıyız biz menevşeyi
***
Bugün men bir gözel gördüm
Bahar cennet sarayınnan
Kamaştı gözümün nuri
Onun hüsn-i cemalınnan
Salındı bahçaya girdi
Çiçekler selâma durdu
Mor menevşe boyun burdu
Gül utandı hicabınnan
Bahçanın kapısın açtım
Sanasın cennete düştüm
Öptüm koçtum helallaştım
Buse aldım yanağınnan
Bahçanın kapısı güldür
Dalında öten bülbüldür
Emrah da bir edna kuldur
Bağışla geç günahınrıan
İki kaşları karanın
Ah elinnen dad elinnen
Zülfü siyah mahparanm
Ah elinnen dad elinnen
Ağ elleri nakışlının
Ağca ceylan sekişimin
Nergiz kimi kokuşlunun
Ah elinnen dad elinnen
Sefil Emrah şu sonanın
Yayladan göle konanın
Hem atanın hem ananın
Ah elinnen dad elinnen
***
Hey ağalar dad gaziler
Dağa kar düştü kar düştü
Uzak yerde yad ölkede
Yada yar düştü yar düştü
Gidin diyin anasına
Gelsin bahsin sonasına
Körpe kızın sinesine
Bi çüt nar düştü nar düştü
Emrah der yar sesledim
Uca dağlara yasladım
Zahmet verdim bağ besledim
Bağa har düştü har düştü