Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ARDANUÇLU AŞIK EFKARİ KİMDİR?


Âşık Efkâri kimdir? Hayatı ve eserleri: (1900-1980) Ardanuç’lu Âşık Efkârî, 20. yüzyıl saz şairlerinin en güçlülerinden biridir. Ye­tiştirdiği birçok “âşık” dolayısıyla “Efkârî Baba” diye bilinen ince zarif söyleyişli Efkâri “atışmalarda” söz bulmaktaki kolaylığı ve köy-kır çevrelerine daha içli dış­lı oluşu ile tanınıyor. Ardanuç’ta Pehlivan Yusuf un oğlu olan Efkârî (Adem Şentürk) bir süre med­resede okumuş olmanın dinî tasavvufî bilgilerini de şiirlerinde sezdirmektedir.Tiflis, Batum, Kars ve bütün Anadolu’yu gezip şiirler söylemiş olan bu ünlü ozan (aşağıda, Halk şiirine hizmetini anlatacağımız) “Konya Âşıklar Bayramı”na da yetişmiştir. İlkin “yarışmacı” olarak katıldığı “Bayram”ın ikinci üçüncü yılla­rında jüri üyesi olarak bulunmuştur.

Âşık Efkâri hakkında Hamit Zübeyr Koşay’ın 1949’da çıkmış onu bir aşk ma­salı kahramanı halinde anlatan “Susmuş Saz” adlı eseri, şairin o zaman aydınlar arasında bile doğurduğu hayranlığı anlatması bakımından ilgi çekicidir.

Ayrıca Feyzi Halıcı’nın “Âşıklık Geleneği ve Günümüz Halk Şiiri” kitabında Efkârî geniş olarak anlatılmıştır. Şairin Halıcı’ya, yazdığı bir mektuptan onun ha­yatı ile birlikte (aşağı alacağımız) “âşıklık” macerasını da kendi ağzından dinliyo­ruz:

“Karabekir Paşa’nın emrine iltica eden 8. alayla beraber Romanya ve Tuna yo­luyla Karadeniz’e, oradan da İran’a iltica ettik. İran’da bir müddet kendini toparIıyan alayımız Karabekir Paşa’nın da Fırkayı Erzurum’dan Sarıkamış’a yerleştir­mesi ve Ermeni muharebelerinin başlaması sebebiyle Nahçıvan ve Taşlıçay’da kendisini toparlıyan alayımızki bu alayın kumandanı Artvin’in ilk milletvekili se­çilmiş Hilmi Bey’di. Ermeni muharebeleri bitti. Sulh yapıldı. Ve bu sırada gönül­lülere bilâ müddet izin verildi. Ben de Sarıkamış’tan şifrecilik vazifemden ayrıla­rak memleketime geldim. Kardeşim de Merzifon’dan dönmüş, memlekete gelmiş­ti. Bu köyde meşhur eski Osmanlı devrindeki muharebelerin şehit mezarı olan Acıelma dağı denilen dağın eteğinde Kasımoğlu Pınarı denilen pınarın başında Pirler uykuda bana âşk dolusu verdi. Belkiya isminde bir kıza âşık ettiler. Bu kız ile bir narın tanelerini saymamız kırk gün sürdü ve ben kırk dördüncü gün baygınlıktan gözümü açtım. Ve bu sırada bilâ mezun bırakılan askerleri fırkaya tek­rar istediler. Benim takatsiz bir halde âşıklık merasiminden uyanmış olduğum­dan kardeşim beni ata bindirerek Sarıkamış’a götürdü. Âşıklık merasiminde is­mimi Adem Şentürk iken Efkârî olarak söylediler. ”

Oldum ben aşkın bülbülü,
Gör halimi aşk neyledi!
Beni gören der bu deli,
Gör halimi aşk neyledi!

Bak gözümden akan yaşa,
Beni vurur taştan taşa!
Karabekir Kâzım Paşa,
Gör halimi aşk neyledi!

Burada bir kriz geçirerek tekrar aklım başıma geldi. Aşağıdaki Semai’yi söyle­dim:

Bilmez idim uyumuştum,
Kasımoğlu Pınarı’nda.
Bir dolu verdiler içtim,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

Bir pirin öptüm elini,
Gösterdi aşkın yolunu.
Gördüm aşkın bülbülünü,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

Bir güzel geldi Belkiya,
Benzer onbeş günlük aya.
Durup baktım kıya kıya,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

Zannettim geldi ay güldü,
Bana bir nan saydırdı.
Üç tanesini yedirdi,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

Bir de defter getirdiler,
Yazıp ismim bitirdiler.
Bir duaya oturdular,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

Bir ayna tuttular bana,
Baktım seyrettim cihana.
Durup kaldım yana yana,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

“Efkârî” yazdı mahlasım,
Cihana ulaştı sesim.
Yar ile başladı yasım,
Kasımoğlu Pınarı’nda.

Bu parçayı söyledikten sonra bütün fırkada olan subaylar, albaylar dinlediler.”

Köylü Kızları

Aşağıdaki parça bir saz şairini tabiî dekoru içinde gösterdiği için olduğu gibi alınmıştır. Şiirdeki doğuş kaynakları âşıkın söz bulmakta kolaylık ve ustalığı, fa­kat, bilhassa lisan kibarlığı ve her insana teker teker verdiği kıymet dikkat edil­meye lâyıktır.

Efkârî, Ardanuç ilçesinde Bulanık köyünde bir düğüne davet edilir. O akşam güzel güzel parçalar söyler sabah düğün evinden ayrılır. Temmuzun 15 sıralan. Yıl 1958. Efkârî yolda giderken tarlada ot biçen üç köylü kızı, “Aman âşık dede düğünü fethettin. Bari bizi de fethet’’ derler. “Dede sen üç parça söyle biz mendil ucu çeker pay ederiz” dediler. Ben sazı aldım. Yanlarında, kazması omzunda bir delikanlı da duruyordu Aldı Efkârî:

Nazlı nazlı yürüyorsun
Var mı eşin köylü kızı
Melek gibi duruyorsun
Hoş bakışın köylü kızı
 
Mintanın al mavi yelek
Yandan kâkül buna örnek
Saçların da çifte örek
Gül takışın köylü kızı
 
Bugün ne gezersin kırda
Yoksa avcı mısın burda
Al yanağın çukurunda,
Var nakışın köylü kızı
*
Efkârî der bir çiçeksin
Daha yavrum küçüceksin
Düğün dernek göçeceksin
Var çok işin köylü kızı
 
Efkârî söylüyor sana
Dolanırım yana yana
Bir gün olur öz yuvana
Sarılırsın köylü kızı
 
Yalnız seni methetsem
Kurulursun köylü kızı
Methetmeden kalkıp gitsem
Darılırsın köylü kızı
 
Düşüncelerin çok ırak
Her şeyi kadere bırak
Tarlada çekersin orak
Yorulursun köylü kızı
 
Çetindir yar demek yada
Lâkin âdet bu dünyada
Bir gün olur bir yiğide
Yar olursun köylü kızı
 
Saçlar örenmiş dalma
Güler geçer köylü kızı
Tarlada orak elinde
Güler biçer köylü kızı
 
Gören olur sana hayran
Her gün için sana bayram
Yorulur da buzlu ayran
Güler içer köylü kızı
 
Boyun orta belin ince
Açılmış gülün gonca
Bele misafir görünce
Güler kaçar köylü kızı
 
Efkârî der güzel sesi
Tabi insanların hası
Yoğurt ayranı kahvesi
Güler kaçar köylü kızı


İşte kızlarım her üçünüze de söyledim. Kızlar bir mendil ucu çektiler. Birincisi Naile ismindeki kıza, İkincisi Saniye ismindeki kıza, üçüncüsü de Rabia isminde­ki kıza düştü. Her üçü geldi elimi öptüler: “Aferin âşık dede biz bu parçaları sakla­yıp cehiz sandığımıza koyup senden hediye olacak” dediler ve bir de buzlu ayran içirdiler lâkin delikanlı hiç tetiği bozmadan duruyor. Ben sordum, “Niçin sen ge­lip elimi öpmedin” delikanlı, “Beni methetmedin” dedi tekrar aldım sazımı:

DELİKANLI CAFERE

Güzel köyde düğün toyda
Yaşar gider köy uşağı
Aslı Türk’tür güzel soyda
Basar gider köy uşağı

Köyde dayanır zahmete
Şan bırakır memlekete
Hele vatanî hizmete
Koşar gider köy uşağı

Sever köyün havasını
Canı gibi yuvasını
Kazma ile tarlasını
Eşer gider köy uşağı

Açar güzel otağını,
Şenletir dağı bağını,
Misafirin yatağnıı
Döşer gider köy uşağı

Yaylalar gider hoşuna
Gider sürünün peşine
Haydi desen iş başına
Coşar gider köy uşağı

Efkârî söylerim size,
Hediyemdir hepinize
Ezan okunur namaza
Beşer gider köy uşağı

Şiir bitince delikanlı geldi elimi öptü. Köylü gençlerden ayrıldım.

Sevgili can arkadaşı Âşık Müdami’nin ölümü üzerine Ardanuç’lu Efkârî Baba, biri “kimbilir” biri de “felek” redifli iki ağıt yakmıştır. İkinci ağıdı aşağıya alıyoruz:

Zaten aşıkları arar bulursun,
Âşık Müdamî’yi buldun mu felek?
Sustu Kars ilinin o şen bülbülü,
Güller mahzun kaldı, güldün mü felek?

Bozuldu yuvası düştü firkata,
Müdami gözünü yumdu hayata.
Ne zaman ki bindi bir cansız ata,
Gördün de muradın aldın mı felek?

Komadın yıllarca peşinde gezdin,
Her nere gittiyse aradın sezdin,
Nice âşıkların kuyusun kazdın,
Hiçbirinden geri kaldın mı felek?

Efkâri’yi diyar diyar gezdirdin,
Velhasıl M öz canından bezdirdin.
Âşıkları dert deftere yazdırdın
Sen de kalemini çaldın mı felek?

Ayaklar ne çeker akılsız baştan
Kısa akıl daim yorar insanı.
Tembelliğin farkı yoktur ateşten,
Gelir musibetler sarar insanı.

Hep doğru olmalı sözü, insanın,
Alnı açık hem ak yüzü, insanın,
Çalışmakta varsa gözü insanın,
Kalmaz sefil, kısmet arar insanın.

Efkârî yaremi her el saramaz,
Ben ararım o yar beni aramaz.
Adam olmıyanı Adem aramaz,
İnsan olur gelir sorar insanın.


KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

ARDANUÇLU AŞIK EFKARİ ŞİİRLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi