Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

Tekke Edebiyatına Ait Nazım Şekillerinden Naat

Tekke şiiri, bütün bir milletin malıdır. Zira o, millî dili ve halk zevkini kuvvetle yaşatmıştır. Âdeta halkın dinî ruhunu terennüm etmekle onun bu vecdini tanzim ve idare etme rolünü de üzerine almıştır. Bu bakımdan Tekke edebiyatı mamullerinde bir yandan Divan edebiyatının, diğer yandan da Âşık edebiyatının özellikleri görülür.

Bu edebiyatın dili, genel olarak halk edebiyatının diline yakınsa da, onda orta seviyedeki halkın kolaylıkla kullanageldikleri Arapça-Farsça kelimelere de rastlanır.

Tekke edebiyatı mahsulleri, şekil ve vezin bakımından Divan ve Saz şiiri ile ortaktır. Şöyle ki, Tekke şiirinde hem hece, hem aruz vezni, hem Türk hem de Arap-Acem şekilleri kullanılmıştır. Tekke şiirinin kendisine mahsus muayyen vezin ve şekli yoktur. Ancak belirtelim ki Tekke şairleri hem aruzu, hem de heceyi çok rahat kullanırlar. Tekke edebiyatının şekil bakımından Divan ve Âşık edebiyatları ile müşterek yanları vardır. Ayrıca vezin ve şekilde de çok kere Saz şiiri şekliyle Divan şiiri veznini veya Saz şiiri vezniyle Divan şiiri şekillerini birleştirmek suretiyle ayrı bir hususiyet kazanmıştır.

Saz ve Divan şiirindeki sınırlı konu ve belli zümrelere verilen ruhun hâkimiyetine mukabil, Tekke şiirinde dinî ve tasavvufi ruhun hâkimiyeti vardır. Bunun en belirli tarafı, kendilerine mahsus ruhanî ve İlâhî bir vecdi terennüm etmeleridir. Tekke Şiiri, Saz şiirine nispetle daha çok fikri ve felsefi, Divan şiirine nispetle daha fazla millî ve hayatîdir. Tekke şairleri, diğer şairler gibi kendi ruhlarının ürperişlerini ve rüyalarını, dinî, ahlâkî düşünce ve duygularını söylemektedirler. Bu bakımdan Tekke edebiyatı mahsulleri, Türk milletinin İslamiyet’le bütünleşmesi noktasından dinî-millî bir edebiyatın doğmasını sağlamıştır.

Tekke şairleri, Divan ve Âşık tarzım iyi bilmelerine rağmen, eserlerini halka daha iyi anlatabilmek için halkın anladığı milli vezin hece vezni ile yazmışlardır. Onlar şiirlerinde, nazmı şekli olarak “koşma”yı daha çok kullanmışlardır.

Kafiye şemaları bakımından “koşma” türüne giren hece vezni ile yazılmış Tekke şiirlerinin konulan ve edaları itibariyle değerlendirilmesi gerekir. Bu itibarla Tekke edebiyatının araştırma sahası, genel olarak dinî muhtevalı manzum ve mensur eserlerden meydana gelmektedir. Biz bu çalışmamızda, sadece manzum eserler üzerinde duracağız. Onlar da: İlâhi, münacaat, Na’t, medhiye, hikmet, nutuk, devriye, şathiye, miraciye, mevlid, ramazaniye... vb. leridir.

Tekke edebiyatı’nın kendisine ait müstakil bir nazım şekli olmamakla beraber, Divan ve Âşık edebiyatları nazım şekillerini ortak olarak kullanmaktadırlar. Bu nazım şekillerinden birisi de:

Na't:

  Na't, bir şeyi medhederek anlatma, vasıflandırma; daha çok edebiyatımızda Hz. Muhammed'i medhetmek maksadıyla yazılan manzum ve mensur eserlerdir. Divan ve Tekke edebiyatlarında, Hz. Muhammed için yazılmış pek çok "na't"lar vardır. Ayrıca diğer peygamberler, velîler, din büyükleri, mürşidler, halifeler hakkında da "na't"lar vardır. Na'tlar, divanlarda tevhid ve münacaatlardan sonra yer almakla beraber, sadece na'tla başlayan divanlar da vardır.

  Manzum na'tların hemen bütün nazım şekilleriyle kaleme alındığını görmekteyiz; fakat, kaside tarzında olanlar daha çoktur.

  Na'tlarda, daha çok Hz. Muhammed'e karşı duyulan sevgi ve saygı dile getirilir. O, beşeriyetin en hayırlısıdır. Âlem O'nun nuru ile aydınlanmıştır. Hiç kimse Allah'a yaklaşmakta O'nun ulaştığı makama erememiştir.

  Na't, insanın kendisini Peygamber'de aramasıdır. Na't Peygamber'in şiirle yapılmak istenilen bir portresidir. Bu portreyi, herkes kendi kudretine göre ayrı ayrı yapar. Ama neticede aynı noktanın tasvir edildiği görülür. Na't, en ileri ve en mükemmel bir aşk abidesidir.

  Fuzulî "Su Kasidesi"nde, insanı öyle anlatır ki, sanki vadiler arasında akan suyun sabırsızlıkla denize kavuşmak için koşması gibi, insan da Mevlâsına böyle koşmalıdır. Şeyh Galib'in Na'tında da insan, ebedî sultanlığı ilâhî takdirle takdir ve ilâhî hükümlerle teyit edilmiş olan Peygamberi, sonsuza kadar bütün ufukları dolduran ümmetinin ortasında, dimdik ve pırıl pırıl durur gibi görür.

  Na'tlarda âyetler ve âyetlere telmihler fazladır. Edebiyatımızda na't yazan pek çok şairimiz vardır. Hemen hemen, tertib edilmiş bütün divanlarda na't teorik olarak vardır denebilir. Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Fuzûlî, Şeyyad Hamza, Ruşenî, Necâtî, Aziz Mahmud Hûdâî, Şeyhü'l-islâm Yahya Efendi, Fehim, Nakşî Efendi vb. bunlardandır. Âşık Yunus'tan bir na't örneği;

 

Canım kurban olsun senin yoluna 

Adı güzel kendi güzel Muhammed 

Şefaat eyle bu kemter kuluna 

Adı güzel kendi güzel Muhammed

 

Mü'min olanların çoktur cefâsı 

Âhirette olur zevk ü safâsı 

On sekiz bin âlemin Mustafa'sı 

Adı güzel kendi güzel Muhammed

 

  Na'tlar bütünüyle Hz. Peygamberi överler, onu tavsif ederler. O nun yaratılışının, âlemin yaratılmasına sebep olduğunu; varlıkların Muhammedi nura olan aşklarını v.s. anlatırlar. Ondan istimdat dilerler. Örnekleri fazladır.

ABDURRAHMAN GÜZEL, TÜRK DİLİ DERGİSİ

 

ÖRNEKLER

Sonsuz rahmet, ehl-i Vefâ,

Ahmed, Muhammed, Mustafa.

Verir gönüllere safâ,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!..

Yüzü kardan ve ya'dan ak,

Kerîm, cömert, Habîb-i Hak,

Varlık Nûru, Şâh-ı Levlâk,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!..

Sevdasında genç ihtiyar,

Misli, dengi bulunmaz Yâr,

En güzel ve en bahtiyar,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Bütün varlığa sebep,

Ümmetini düşünür hep,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!..

Âlem halkına ziyâdır,

Bir Habîb-i Kibriyâdır,

Hem Sultanü'l-Enbiyâdır,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Zaman mekân içinde Tek,

Bal akıtır petek petek,

Solmaz, pörsümez bir Çiçek,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Güzellerden daha güzel,

Akşama, sabaha güzel,

Hep kul, hep Allah'a güzel,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Rahmet hasta kalbe Tabib,

Yerlere göklere Habîb,

En güzel ahlâka sahib,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Sâdık Yâr, gönüller Mâhı,

Bütün Enbiyânın Şâhı,

İki Cihan Padişahı,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Güneşe Ay'a fezadır,

Her türlü medhe sezâdır,

Şefî'i rûz-i cezâdır,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

O günleri gelir yâda,

Hem mîraç'ta, hem Hira'da,

Erdi en yüce murâda,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Âlem bu yüzden var oldu,

Hak nuruna mazhar oldu,

Arza semaya Yâr oldu,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Rabbinden Selâm getirdi,

Bir güzel Kelâm getirdi,

Nûn getirdi, Lâm getirdi,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Sevdi hemen yetim diye,

Ümmetim, ümmetim, diye,

Kur'ân'ı etti hediye,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Gülden, ipekten naziktir,

Bütün mahluka fâiktir,

Ledünnî ilme mâliktir,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Tarih şunu söyler şimdi:

Kerimdi, benî Haşim'di,

Mâsum ve Dürr-i Yetîm'di,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Arz'a, Semaya rahmettir,

Güneşe, Ay'a rahmettir,

Ey Can, Leylâ'ya rahmettir,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Künhüne eremez kimse,

Eksik kalır ne dedimse,

Sahipti en derin hisse,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Bir rahmet, bir sonsuz Nur'du,

Bütün âleme huzûrdu,

Hep karde olun buyurdu,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Hep aşık, hep Hakk'a müştâk,

İncilerden, billurdan ak,

Sultan Nebî, Habîb-i Hak,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

Bilmez zulüm, bilmez cefâ,

Kerîm, cömert, ehl-i Vefâ,

Ey Necati, dâd-ı Hak'tır,

Ahmed, Muhammed, Mustafa!

MUSTAFA NECATİ BURSALI

 

ARAYI ARAYI BULSAM İZİNİ

Arayı arayı bulsam izini

İzinin tozuna sürsem yüzümü

Hak nasip eylese görsem yüzünü

Ya Muhammed cânım arzular seni

 

Bir mübârek sefer olsa da gitsem

Kâbe yollarında kumlara batsam

Hub cemâlin bir kez düşde seyretsem

Ya Muhammed cânım arzular seni

 

Zerrece kalmadı gönlümde hile

Sıdk ile girmişem ben bu hak yola

Ebu Bekir, Ömer, Osman da bile

Ya Muhammed cânım arzular seni

 

Ali ile Hasan Hüseyin anda

Sevgisi gönülde mahabbet canda

Yarın mahşer günü olur dîvânda

Ya Muhammed cânım arzular seni

 

Arafat dağıdır bizim dağımız

Anda kabul olur bütün duamız

Medine?de yatar Peygamberimiz

Ya Muhammed cânım arzular seni

 

Yûnus medh eyledi seni dillerde

Dillerde dillerde hem gönüllerde

Ağlayı ağlayı gurbet illerde

Ya Muhammed cânım arzular seni

YUNUS EMRE

 


SU KASİDESİ

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su 

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez•

 

Ab-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem 

Yâ muhit olmış gözümden günbed-i devvâra su

Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..

 

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk 

Kim mürur ilen bırağur rahneler dîvâra su

Senin kılıca benzeyen keskin Bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.

 

Vehm ilen söyler dil-i mecruh peykânun sözin 

İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.

 

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün 

Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

Bahçıvan gül bahçesini sele versin su ile mahvetsin, boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

 

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna 

Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de gubârı yazısını, senin yüzündeki tüylere benzetemez.

 

Arızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n ’ola 

Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.

 

Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun diriğ 

Hayrdur virmek karamı gicede bimâra su

Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan Bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

 

îste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it 

Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.

 

Men lebim müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi

Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi