Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Türk halk hikayesi

Türk kaynaklı olması bakımından Türk halk hikâye geleneği içinde ayrı bir yeri olan Tâhir ile Zühre, Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar bütün Türk boylan ve Türklerle yakın münasebetleri olan Arnavut­lardan Ermenilere kadar çeşitli milletler arasında tercüme ya da adaptasyon yo­luyla yayılmış ve büyük ilgi görmüştür. Do­ğu Anadolu'da sözlü gelenek içinde Tâhir Mirza ismiyle de anılan hikâye halen yaşa­maktadır. Yapısı ve konusu açısından birçok Türk halk hikâyesi özelliklerini taşıyan Tâhir ile Zühre karagöz ve orta oyunu repertuvarında da yer almıştır. Bunda Tâ­hir'in bâdeli âşık kabul edilerek kendisine bir çeşit kutsiyet atfedilmesi ve hikâyenin trajik sonla bitmesinin de etkisi vardır. Gü­nümüzde biri Konya'da, diğeri Malazgirt'e bağlı Banu köyünde bulunan iki mezar bu âşıkların türbesi olduğu inancıyla ziyaret edilmektedir. Yine Konya'nın Beyhekim ma­hallesindeki bir mescidin adı Tâhir ile Züh­re Mescidi olup son cemaat yerindeki iki sandukanın Tâhir ile Zühre'ye ait olduğu­na inanılmaktadır.

Fikret Türkmen, hikâyenin konusunun astrolojik tasavvur ve inançlardan kaynak­landığını ileri sürerek kahramanların ad­larıyla gök cisimleri arasında ilişki kurar (TahirileZühre, s. 162-163). Kahramanlık hikâyelerinden aşk hikâyelerine geçiş dö­neminin ürünü sayılması gereken Tâhir ile Zühre hikâyesinin konusu şöyledir: Çocuk­ları olmayan bir padişahla veziri tebdîl-i kıyafet ederek yola çıkarlar. Çarşıda rast­ladıkları yaşlı bir dervişin, "Allah bana 1000 altın verenin ne muradı varsa versin" sö­zü üzerine padişah, "Çocuğum olsun diye harcadığım paraların hiçbir faydasını gör­medim. Şu dervişe para vereyim, belki du­ası kabul olur" deyip istediği parayı verir. Yollarına devam eden padişahla veziri re­mil bakan bir derviş görerek yanına gider­ler. Padişah dervişe gönüllerinden geçen şeyin ne olduğunu sorunca derviş kendi­lerinden birinin padişah, birinin vezir, gö­nüllerinden geçenin de evlât arzusu oldu­ğunu söyler. Bunun üzerine padişah derviş­ten yardım ister. Derviş cebinden çıkardığı bir elmayı ikiye böler; yarısını padişaha, yarısını vezire verip elmaları bu gece ye­melerini, Allah'ın izniyle padişahın kızı, ve­zirin oğlu olacağını, kızın adını Zühre, oğ­lanın adını Tâhir koymalarını, evlilik çağla­rı geldiğinde bunları evlendirmelerini, aksi halde aşklarının destan olup kıyamete ka­dar söyleneceğini belirtir. Padişahla vezir dervişin söylediklerini yapar ve padişahın bir kızı, vezirin de oğlu dünyaya gelir. Be­raber büyüyen Tâhir ile Zühre evlilik çağı­na gelince birbirlerine âşık olurlar. Ancak padişah, eşinin karşı çıkması yüzünden dervişin sözüne uymaz ve kızını vezirin oğ­luna vermez. Padişahın eşi, yaptırdığı bü­yü ile de padişahı Tâhir'e düşman eder ve onu sürgüne göndertir; Mardin'de zinda­na atılan Tâhir birçok çileye katlanır; fakat Zühre'den vazgeçmez. Bunun üzerine pa­dişah Tâhir'i idam ettirmeye karar verir. İdama götürülürken iki rekât namaz iz­ni isteyen Tahir namazdan sonra canını alması için Allah'a dua eder, Allah da dua­sını kabul ederek canını alır. Tâhir'in acısı­na dayanamayan Zühre aklını kaybeder ve Tâhir'in mezarını ziyaret ettiği bir sırada orada ölür.

Tâhir ile Zühre hikâyesi XVI. yüzyıldan itibaren bilinmekle beraber ilk defa 1867 yılında A. Vambery hikâyeden söz etmiş, metin neşrini 1872'de F. W. Radloff ger­çekleştirmiştir. Kıssa-i Tâhir, Kıssa-i Tâhir ile Zühre, Kıssa-i Tâhir ile Zühre bâ Tasvîr, Tâhir Mirza adlarıyla da anılan hikâyenin yirmi dört varyantı tespit edilmiş, ancak yazma nüshalarına rastlanmamış, yayı­mına da XIX. yüzyılın ikinci yarısından iti­baren başlanmıştır (Türkmen, s. 10-16). Tâhir ile Zühre hikâyesinin Türkiye'deki ilk baskılarının çoğu taşbaskı olup bazıla­rı resimlidir. Bunların ulaşılabilen en eski­si 1300 (1883) yılında yapılmıştır. Matbaa baskıları içinde en eskisi 1266 (1850) ta­rihli Basmahâne-i Âmire baskısıdır. Hikâ­yenin Latin harfleriyle değişik kaynaklı pek çok yayımı vardır. Hikâye üzerinde en kap­samlı çalışma Fikret Türkmen tarafından gerçekleştirilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

A. Vambery, Çagataische Sprachstudien, Le-, İfcîg 1867, s. 154; W. Radloff, "Tayur ile Seure", Proben, Petersburg 1872, IV, 340-356; Molla Ah­met - Molla Mehmet Zarifoğlu. Kıssa-i Tahir ile z<ihre, Kazan 1889; Tâhir ile Zühre, İstanbul 1928; Pertev Naili Boratav. Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği (Ankara 1946), İstanbul 1988, s. 43, 33, 141-144; Cevdet Kudret, Karagöz, Ankara ?7°. IH, 187-242; a.mlf.. Ortaoyunu, İstanbul ^°07. II, 467-503; Fikret Türkmen. Tahir ile Züh-Ankara 1983; Sabri Esat Siyavuşgil, "Bizde İlk kahramanlık ve Sevda Romanları", Ulus, 08 cak 1944. Nurettin Albayrak. "Tahir ile Zühre", iP1*. VIII, 196-197. m

Nurettin Albayrak, islam ans. cilt:39