Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ANONİM HALK ŞİİRİ ÜZERİNE...

Doç. Dr. NEVZAT GÖZAYDIN

Günümüze kadar ele geçirilebilen yazılı kaynaklardan anlaşıldığına göre, çok geniş bir coğrafyaya yayılan Türk ulusu, kendi içinden yetişip adlan hatırlanan veya unutulmuş olan şairlerine ve onların eserlerine, en eski tarihlerden bu güne kadar büyük bir ilgi ve sevgi göstermiştir. Bu ilgi ve sevginin yüzyıllar boyu sürmesi, halk şairlerinin halkın gözü, kulağı ve en önemlisi “dili” olmasındandır. İstek, dilek, heyecan, duygu ve düşüncelerinin kolayca anlayabileceği bir dille, basit bir ölçüyle, akılda hemen kalabilecek uyaklarla ve sanatlı bir şekilde söylendiğini gören halkımız, gerek kişisel eserlere, gerek yaratıcısı zamanla unutulup folklor ürünü haline dönüşen ve böylece anonim bir eser olarak kabul edilen metinlere büyük bir sadakat göstermiş, ya kulaktan kulağa ve atadan oğula, nineden kıza aktarma biçimiyle, ya da çeşitli cönk ve mecmualara kaydetmek yoluyla bu güzel örnekleri unutulmaktan kurtarma yoluna gitmiştir. Binlerce örneğin, yaşamasını sağlayan özel ve resmî kitaplıklarımızdaki yüzlerce yazma cönk ve mecmua günümüze kadar tam olarak işlenmemiş ve incelenmemiştir. Bu kadar zengin örnekleri bulunan Halk Şiirimizi bu güne kadar inceleyen eserlerin ışığı altında üç ana bölümde ele almaktayız.

1.    Anonim Halk Şiiri,

2.    Saz Şiiri (Âşık Edebiyatı),

3.    Tekke Şiiri.

Biz bu bölümde kısa açıklamalarla Anonim Halk Şiiri üzerinde duracak ve bazı örnekler vereceğiz. Türlerin tarihi, tarihî gelişmesi, çeşitli etkilenmeler ve varyantların oluşması gibi daha çok bu konunun akademisyenlerinin tartışacağı noktalara, daha sonra yayımlayacağımız monografilerde gireceğimiz için, amacımız orta ve yüksek öğretimdeki gençlerimize bir parça ışık tutabilmektir. Burada bir örnek vermek üzere sadece temel çizgileriyle mani ve koşma ana türleri üzerinde durulup açıklamalar yapılacaktır. Koşmanın en yaygın biçimi olan türküler ele alınacak ve yapısı bakımından örnekleri verilecektir.

Türk tarihinin bilinen ilk dönemlerinden itibaren çeşitli sanatkârların, yaşanan olaylar ve bunların kahramanları hakkında değişik türlerde eserler verdikleri, destanlar söyledikleri, ağıtlar yaktıkları bize kadar ulaşabilen belgelerden anlaşılmaktadır. Bu ilk Türk söz sanatkârları arasında Çuçu, Apnnçur Tigin, Kül Tarkan, Kalım Keyşi ve diğerlerinin eserleri, adlarını ölümsüzlüğe kavuşturmuştur. İslamiyet’in kabul edilmesinden önceki dönemde şiirleriyle adlarının günümüze ulaştıran bu şairlerden sonra, daha yüzlerce şair İslamiyet’in kabulünden sonra ün kazanmışlar ve eserleriyle birlikte anılmışlardır. Ancak bunların yanı sıra daha yüzlerce, belki binlerce halk şairi eserini ortaya koyduktan kısa veya uzun bir zaman aralığından sonra unutulmuş ve adı anılmaz olmuştur. Bu unutulmada rol oynayan en önemli sebepler arasında coğrafî şartlar, savaşlar ve esaret, istilâ ve isyanlar, yokluklar, göçler, yangınlar v.b. bulunmaktadır. Kendi sanat zevkini, dil ve üslûp özelliğini, duygu ve düşüncesini katarak şiirini veya eseri ortaya koyan sanatkârın adının unutulması, bu şiirin veya eserin zamanla halkın malı olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Bu tür şiirlere halkın sahip çıkması ve koruması, onu hiç değiştirmeden veya çok az değiştirerek aktara aktara yüzlerce yıl yaşatması sonunda, bu gün elimizdeki “anonim” eserler büyük sayılara ulaşmıştır. Türkiye’mizin en küçük köyünden en büyük şehirlerine kadar her türlü yerleşme noktasında canlı bir şekilde yaşayışlarını sürdüren bu anonim şiirler ve örneklerinin üzerinde daha yakından durmak gerekmektedir.

Türk dilinin en eski ve en önemli yazılı kaynaklarından Divan ü lûgatit-Türk’te Kâşgarlı Mahmud’un örnek olarak verdiği birçok şiir parçasından anladığımıza göre, Türklerde mani söyleme, türkü yakma, bir olayı hikâye etmede uyak kullanarak dikkat çekme vb. noktalar, İslamiyet’in kabulünden önceki yıllarda da canlı bir biçimde var olmuştur ve uzun yıllar aynı canlılıkla yaşatılmıştır. Halk arasında duyduklarını aktaran Kâşgarlı Mahmud’a bu bakımdan, tarihteki ilk folklor derlemecimizdir de diyebiliriz. Böylece anonim halk şiirimizin en azından Kâşgarlı Mahmud’un yaşadığı XI. yüzyıldan da daha eski yıllara geri götürülebileceği tartışılmaz bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Örneklerin bu kadar eski olmasına karşılık, XI. yüzyıldan sonraki dönemlerde yeterli ilgi ve sevgiyi aydınlar arasında bulamayan halk şiirimiz üzerindeki araştırma ve çalışmalar, onun zenginliği ve güzelliğiyle ters orantılı bir biçimde gelişmiştir. Edebiyat tarihlerimizdeki yetersiz bilgiler, bu ilgisizliğin sonucunu ortaya koyan kanıtlardır.

Halk şiirimizin örneklerine geçmeden önceki dileğimiz, yazma halindeki cönk ve mecmuaların ciddi çalışmalar sonunda gün ışığına çıkarılması ve asıl bundan sonra edebiyat tarihimizin bu bölümünün gerçekçi bir biçimde yeniden kaleme alınmasıdır.

TDK TÜRK DİLİ DERGİSİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi