Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

TAĞYİR NEDİR?

Vezin gereği lafzın başka bir şekle dönüştürülmesi anlamında edebiyat terimi.


Sözlükte "değiştirmek" mânasına gelen tağyîr "kelimelerde harekeleme ve nok­talama hataları yapmak" anlamında kul­lanılmıştır. Edebiyat terimi şeklinde ilk defa Kudâme b. Ca'fer tarafından (idris en-Nâkürî, s. 361-362) şiirde lafızla veznin uyuşmasına dair kusurlar arasında sayılmış, "vezin gereği lafzın halinin ve şekli­nin bir başka şekle dönüştürülmesi" diye tanımlanmış, örnek olarak Nâbiga ez-Zübyânî'nin şu beyti kaydedilmiştir: ...(Büyük Yemen krallarına ait her ağır ve bol zırh ve Süleyman dokuması her etek­li ve çivili zırh). Beyitte Hz. Süleyman'ın is­mi vezin gereği Süleym'e dönüştürülmüş­tür; aslında şair zırh yapmasıyla tanınan Ebû Süleyman'ı (Dâvûd) kastetmektedir. Bunun gibi Esved b. Ya'fur'un ...… (Çivileri gü­venli ve Sellâm'ın babası Dâvûd dokuma­sı sağlam bir zırh getirilmesini istedi) bey­tinde Süleyman'ın ismi Sellâm şeklinde ya­zılmıştır (Nakdü'ş-şir, s. 207-208).

Tağyîr daha çok zarûrât-ı şi'riyye kap­samında incelenir. Ebû Saîd es-Sîrâfî, Sü­leyman isminin Süleym biçimine dönüştü­rülmesini özel isimlerin hem nesirde hem şiirde değiştirilebileceği şeklinde değer­lendirmiştir. Ona göre bu kelimedeki de­ğişiklik gramer açısından iki türlü açıkla­nabilir: Telaffuzun kolaylaştırılması ama­cıyla elif ve nûn harflerinin düşürülmesi, yine söylenişi kolaylaştırmak için kelime­de zait harfler olan yâ, elif ve "nûn"un dü­şürülüp küçültme ismi haline getirilmesi. Buna göre verilen örnekte kurallı bir tağ­yîr bulunmaktadır. Süleyman'ın Sellâm'a çevrildiği ikinci örnekte ise böyle bir kural söz konusu değildir. Sîrâfî'ye göre bu, şiir­de caiz olmakla birlikte nesirde caiz sayıl­mayan türe örnek teşkil etmektedir (Zamretü'ş-şi'r, s. 142-145). İbn Reşîkel-Kayrevânî tağyîri şiirde kaçınılması gereken hu­suslar arasında saymış, ancak bu türden değişikliklere eski şairlerde çokça rastla­nıldığına dikkat çekmiş, onların Arapçanın aslî sahipleri olmaları dolayısıyla mazur gö­rülebileceğini, fakat sonraki şairlerde hoş karşılanamayacağını ifade etmiştir; ayrı­ca yukarıdaki ilk örnekte yer alan kusurun ikincisine göre daha hafif olduğunu belirt­miştir [el'ümde, II, 267-269]. Tağyiri bela­gat terimi kabul edenler de vardır. Buna göre tağyîr vezin veya kafiyenin tutturulabilmesi için kelimenin aslî şeklinden baş­ka bir şekle dönüştürülmesidir. Genelde şiir için bir kusur şeklinde değerlendiril­mesine rağmen bu dönüşüme ifade sıra­sında işaret edilmesi durumunda kusur olmaktan çıkıp şiirin güzelliğini arttıran bir özellik haline gelebileceği belirtilmiştir (Tehânevî, 1, 490). endişesine kapılarak 29 Zilkade 205'te (6 Mayıs 821) kendini Horasan valiliğine tayin ettirdi. Bu şekilde Tahiriler hanedanının temelleri atılmış oldu. Bu arada oğlu Abdullah da Me'mûn'un emriyle Bağdat polis teşkilâtının başına geçti. Böylece Horasan, Bağdat ve Rakka Tâhir b. Hüseyin'in oğlunun yönetimine girmiş oldu.

İki yıl kadar süren Horasan valiliği döne­minde Tâhir b. Hüseyin bağımsız bir hükümdar gibi davrandı. Ne kendi adına bastırdığı paraların üzerine Halife Me'mûn'un adını yazdırdı ne de hutbelerde onun adına yer verdi. Me'mûn ile arası gittikçe açı­nı Tâhir 25 Cemâziyelâhir 207’de (15 Kasım 822) Merv'de vefat etti. Onun Me'mûn'un adamları tarafından zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürülmektedir. Tâhir b. Hüseyin bir yandan Horasan'da barış ortamını sağlamaya, bir yandan da ailesinin hâkimiyetini kökleştirmeye çalıştı. Onun bu konuda büyük çapta başarıya ulaştığı, ölümünden sonra neslinden gelenlerin hem Horasan valiliğini hem Bağdat'taki polis teşkilâtı yöneticiliğini birlikte yürütmesinden anlaşılmaktadır. Askerî ve siyasî niteliklerinin yanı sıra aydın ve kültürlü bir insan olan Tâhir b. Hüseyin dönemin âlimlerinden Abdullah b. Mübârek'in ve amcası Ali b. Mus'ab'ın öğrencisi oldu. Çocuklarının eğitimine büyük önem verdi. Oğulları Abdullah ile Talha'ya bizzat hocalık yaptı. Kaynaklarda bazı şiirleriyle veciz sözlerinin bulunduğuna yönelik bilgiler, Tâhir b. Hüseyin'in ayrıca edebî kişiliğe sahip olduğuna işaret etmektedir. Onun konuşma­larında ve yazılarında dili doğru ve akıcı bir üslûpla kullandığı belirtilmektedir. Tâhir Hüseyin'in Bağdat polis teşkilâtı yanında Rakka valiliğine tayin edilen oğlu Abdullah'a yazdığı uzun mektup ilk Arapça siyasetname örneklerinden kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu mektup Tâhir'in siyaset, ilim, din, ahlâk anlayışını ve birikimini ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Tâhir b. Hüseyin şairleri de korumuş, onları her yönden desteklemiştir. Mukaddis b. Sayfî el-Halûkî, Ebû Şâs (Gıtrîf b. Husayn), Nemerî gibi şairler bunlardandır. Ayrıca şarkıcı ve bestecilere yakınlık göstermiş, kumandanlarından Ahmed b. Saîd el-Mâlikî aynı zamanda Tâhir b. Hüseyin'in şarkıcı ve bestecileri arasında yer almıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

ibn Ebû Tâhir. Bağdâd fi târihi'l-hitâfeti'l-'Ab-iyye, Kjhire 1368/1949, s. 9-10, 20, 22, 24, 14, 70-71, 73-74; Dîneverî. el-Ahbârü't-tıuâl, •4 400; Ya'kübî. Târih, II, 436-441, 446, 455, ■; Taberî. Târih (Ebü'l-Fazl), bk. İndeks; İbn lürabbih. el-'fkdü'l-ferid. II, 204-205, 221-222, 241-242; Mes'ûdî, Mürûcü'z-zeheb (Abdül-hamîd), III, 398-401, 405-406, 412-415, 419-424; IV, 5, 28; Kindi, el-Vülât ue'l-kudât, s. 161-167; Ebü'l-Ferec el-İsfahânî, el-Eğâni, tür.yer.; Gerdîzî, Zeynü'l-ahbâr (nşr. Mirza Muhammed Han Kazvînî), Tahran 1327 hş., s. 1; Hatîb, Tânhu Bagdad, IX, 353-354; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 517-523; Nüvey-rî. Nihâyetü'l-ereb,XXi\, 165-174, 176-178, 180, 189-190, 192, 209-210; Müstevfî, Târih-i Güzi­de (Nevâî), s. 308-310; İbn Kesîr, el-Bi'dâye, X, 224-227, 235-240, 243-244, 255, 303; İbn Tağ-rîberdî, en-Nücûmü'z-zâhire, II, 149-151, 178, 191; G. le Strange, Baghdad during the Abba-sid Caliphate, Oxford 1924, s. 310; Abbas Pervtz, Ez Tâhiriyyân tâ Mogul, Tahran 1316 hş., s. 2, 6; Saîd-i Nefisi, Târih-i Hânedân-ı Tâhirî-1- Tâhir b. Hüseyin, Tahran 1335 hş., s. 26, 43-44, 64-67, 84, 118, 145-146; C. E. Bosworth. "The Ta-hirids and Saffârids", CHIr., IV, 95; R. N. Frye, The Golden Age of Persia, London 1988, s. 188-189; Abbas İkbâl, Târihu Iran ba'de'l-lslâm min bidâyeti'd-deuleti't-Tâhinyye hattâ nihâyeti'd-devleti'l-Kâcâriyye: 205/820-1343/1925 (trc. M. Alâeddin Mansûr), Kahire 1989, s. 13 vd.; Ha­san Kurt, Türk-lslâm Dönemine Geçişte Tahiro-ğulları, Ankara 2002; a.mlf., "Orta Asya'nın Et­nik ve Kültürel Kimliğinde Türklerin Rolü", İslâ­m'ı Araştırmalar, X1I/3-4, Ankara 1999, s. 353-358; Fikret Işıltan. "Tâhir b. Hüseyin", İA, XI, 631-635; W. Barthold, "Tahinler", a.e., XI, 636.

Hasan Kurt, islam ansl. cilt, 40