RUBAİ NEDİR?
- Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.
- "Uzun manzumeler halinde söylenebilecek sözlerin hem anlam, hem de ahenk yoğunluğuyla kısa kalıplar içinde ifade edilebilmesidir. Rubai bu anlamda söz incilerinin saklandığı birer mücevher kutusudur. "(Yılmaz KARAKOYUNLU)
- Rubai derin manalı bir şiir olduğu için onu anlamaya çalışmak, onun derinliklerine inmek gerekir.
- Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir (aaxa).
- İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır. Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere "rubai-i musarra" ya da "terane" adı verilir.
- Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur. Bunlardan mefûlü birimiyle başlayan 12 kalıba "ahreb", mefûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da "ahrem" denir. Kalıpların sonu "faul" ya da "fa” birimiyle biter.
- Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı ölçüde olabilir. Türk Divan Şiiri’nde daha çok ahreb kalıbına rastlanır.
- Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir ve Divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar.
- Bu türün tartışmasız en büyük şairi İranlı Ömer Hayyam'dır.
- Türk Edebiyatı’nda Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubailer bu türün hızla yayılmasına neden oldu. Kara Fazlı, Fuzuli 16. yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler. Divan edebiyatında 17. yüzyıl rubainin altın çağı oldu. Azamizade Haleti, yazdığı bin kadar rubai ile en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı.
- Cumhuriyet Dönemi’nin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır. Nazım Hikmet de Rubailer yazmıştır. Arif Nihat Asya'nın rubaileri "Rubaiyyat-ı Arif" adlı eserde toplanmıştır.
RUBAİ/TURAN KARATAŞ
Dübeyt, terane. Dört mısradan meydana gelen ve aruzun ahreb ve ahrem bahirlerinin özel kalıplarıyla yazılan bir nazım şekli. Rubaide kullanılan 12 ahreb, 12 de ahrem kalıbı vardır. Ahrebin en çok bilinen ve kullanılan kalıbı Mef'ûlü, mefâîlü, mefâîlün fa'dır. Rubainin kafiye düzeni aaxa biçimindedir Az da olsa bütün mısraları kafiyeli (aaaa) veya birinci ve üçüncü mısraı serbest, ikinci ve dördüncü mısralan kafiyeli (xaxa) olan rubailer de yazılmıştır. Rubai yerine geçmişte terâne, dübeyt, çârmısra, çehârmısra isimleri de kullanılmıştır Terâne, bütün mısraları kafiyeli rubailer için söylenen bir isimdir, Rüba-i musarra da aynı anlamda kullanılmıştır. Hacim bakımından küçük olsa da rubai yazmak sanıl-i dığı gibi kolay değildir. Çünkü rubaide, az sözle çok şeyi etkili, çarpıcı ve kalıcı bir biçimde söylemek esastır. Hayatı kuşatan her şey, rubainin konusu olabilir. Asaf Halet, söz konuşu şiir biçiminin en mühim özelliklerine vurgu yapar: "Kısalığı nisbetinde derin, derinliği nisbetinde de benliğimizde yer edebilecek kadar veciz, sıkıştırılmış, düşündürücü bir şiirdir. Ekseriya çok sade olur; bu sadeliği de zahiridir Daha çok sadeliği içinde heyecan verici ve oyalayıcı bir tarafı vardır." (Çelebi: 1945) Rubainin ilk iki dizesi, söylenecek düşünceye zemin hazırlar üçüncü ve dördüncü dizeler asıl maksadın ortaya çıktığı dizelerdir. Rubailerde, genellikle mahlas kullanılmaz. İran edebiyatından Ömer Hayyam (1044- 1123,1135?), rubainin üstadı kabul edilir. Klasik edebiyatımızda Azmîzâde Haleti (öl. 1630), en çok ve güzel rubai söyleyen bir şair olarak tanınır. Diğer Osmanlı şairlerinin hemen hepsi de, rubai nazım şeklinde kalemlerini tecrübe etmişlerdir. İnce duygulanmaların, küçük nüktelerin söylenmesine müsait olduğu için rubai, günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Modern şiirimizde rubai örneklerine, yeni dönemde rubai rastlamak mümkündür. Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958), Fuat BAYRAMOĞLU, Arif Nihat ASYA (1904-1975) rubaiye ayrı bir rağbet gösteren 20. yüzyıl şairleridir.
TURAN KARATAŞ, ANSİKLOPEDİK EDEBİYAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, AKÇAĞ YAYINLARI ANKARA 2004, s.396-397
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el âlem!
İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Feleğin çarkı dönmeyecek madem muradımca
Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne?
Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra
Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca. ;
Ölüp yok olma korkuların saçma
Yoktan vara yükselen dalda oldukça;
Sevgiyle İsa gibi dirilmişsin sen;
Ölüm yok artık sana dünya durdukça.
Dilerim ölünce şarapla yıkanayım
Şarap şiirleriyle talkınlanayım
Mahşer günü arayan olursa beni
Meyhanemin önündeki topraktayım.
Benim halimden haber sorarsan,
Bir çift sözüm var sana, yürekten:
Sevginle gireceğim toprağa,
Sevginle çıkacağım topraktan.
ÖMER HAYYAM
ARİF NİHAT ASYA'DAN RÜBAİ ÖRNEKLERİ
VATAN
Ezanımdan alışıp tekbîre,
Buldunuz mutluluk, imanımla...
Vatan ettim sizi ey topraklar
Beş vakit damgalayıp alnımla
MEHTER
Sazlar, eğilin tellere: mehter geliyor;
Elpençe dur, ey çınar, ki erler geliyor..
Doldurdu davul sesleri er meydanını...
Kalkanla kılıç, gürz ile şeşper geliyor.
SANAT
Bir hiçle hayal ülkelerin kat kat olur...
Avcunda çamurla oynasan san'at olur...
Durgun suya saldığın kâğıt, yelkenli;
Yollarda binip yürüttüğün dal, at olur!
TAŞ
Heyhat, onun ellerinde taşlar, şimdi;
Serden korusun kendini başlar, şimdi!
Biz şeytanı taşlarken iş altüst oldu...
Ey gökyüzü, şeytan bizi taşlar, şimdi!
ASR-I SAADET
Biz, tayy-i zaman etmede erbâb olduk;
Mâzî ile, âtî ile ahbâb olduk;
Kıldık, dolaşıp, Asr-ı Saadet'te karar:
Ey kutlu Muhammed, sana ashâb olduk!
YAŞASIN!
Evlât, çabanın zevkini tatmak lâzım!
Coşkunluğa yorgunluğu katmak lâzım!
Gördüm, ki bu haykırmalar içten...yalnız,
Yetmez "Yaşasın!" demek.. .yaşatmak lâzım!
İLGİLİ İÇERİK
RUBAİ - ESLÂF KAPILDIKÇA GÜZELDEN GÜZELE