Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

MÜNŞEAT

  • Divan Edebiyatı’nda nesir yazarlarının yazdıkları yazılara ve bu yazıların toplandığı mecmualara (dergilere) münşeat denir.

Divan nesri üç bölümde incelenir.

I. Sade nesir

Halk için yazılan sade anlatımlı nesirlerdir. Bu nesirle halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dini ve tasavvufi konular anlatılır. Mercimek Ahmet’in Kabusname’si, Kul Mesut’un Kelile ve Dimne çevirisi bu nesrin önemli örnekleridir.

II. Orta nesir

Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Ustalık göstermek amacı güdülmediği halde dili sade nesirden ağırdır. Katip Çelebi’nin bazı eserleri ve Naima’nın kendi adıyla anılan tarihi bu nesre örnektir.

III. Süslü ve sanatlı nesir

Seciler, söz ve anlam sanatları, bağlaçlarla uzayıp giden cümleler bu nesrin ayırıcı özelliğidir. Dili, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür. Süslü nesir, ahlak ve felsefe konularını işler ve bazı mektuplarda görülür. Hoca Sinan Paşa’nın Tazarruname’si, Veysi ve Nergisi’nin nesirleri bu türün örnekleridir.

Nesir Türleri:

Münşeat: Mektuplar ve düzyazı örnekleri.

Tarih: Olayların tarihini anlatan eserler.

Siyer: Muhammed'in hayatı ve savaşları.

Tezkire: Çeşitli sınıftan meşhur insanların biyografileri.

Surname: Büyük düğün törenleri.

Gazavatname: Çeşitli kahramanların savaşları.

Seyahatname: Gezi yazıları

Hilye: Muhammed'in iç ve dış özellikleri.

https://tr.wikipedia.org


MÜNŞEAT-2

Bu yazıda bir edebî tür haline gelen münşeatın önce genel tanımını daha sonra ise Osmanlı edebiyatında münşeatın yerine değineceğiz.

Genel Anlamıyla Münşeat

Genel anlamıyla münşeat, mektup başta olmak üzere özel ya da resmi  tüm düz yazıları kapsar. Sözlüğe baktığımızda  anlamı da düz yazı demektir zaten. Lakin,  münşî adı verilen devlet görevlilerin  ( katip, küttap) yazdıkları resmi yazılar da edebiyatçıların gerek birbirlerine gerekse de devlete yazdıkları mektuplar da bu gruba girer. Bu bakımdan bunların  toplandığı her kitaba münşeat adı verilmiştir. Münşeat kelimesinin Fars ve Türk edebiyatında “Mektubat” karşılığı kullanıldığını da bu aşamada bilmemiz gerekir.

Osmanlı geleneğinde münşeat sözcüğü her türlü resmi yazışmayı içermektedir.  Ayrıca yine Osmanlı edebiyatında tüm mensur eserlerin toplandığı derlemelere de “mecmua-i münşeat” ya da “ mecmua-i inşa” denmiştir.

Türk Edebiyatında Münşeat Geleneği

Türk edebiyatında münşeat yazma geleneği erken dönemlerde başlamıştır. İlk münşeat örnekleri 14.yy civarında görülmeye başlanmış ve neredeyse Osmanlı edebiyatının son bulmasına kadar yani 20.yy’a kadar devam etmiştir. Bu kadar uzun zaman devam etmesinde Osmanlı kültüründeki münşeat geleneğinin etkisi de vardır; çünkü nasıl ki şiirlerin ( üstelik her nazım şekil ve türünün ) toplandığı bir divan varsa her düz yazının da toplanı münşeatlar oluşturulmuştur.  Bu bakımdan da çok rahat bir şekilde bir düz  yazı ( nesir ) antolojisi kabul edilebilir münşeatlar. Bu konuda Abdurrahman Taş’ın doktora tezine bakılabilir; meraklısına Osmanlılarda münşeat geleneği hakkında daha net bilgiler verecektir.

Osmanlı geleneğinde münşeatları yazarın kendisi de derleyebilir, yazarın ölümünden sonra nesirler başkası tarafından da derlenebilir.  Bunun örneklerini görmekteyiz. Kendi nesirlerini derleyenleri Kınalızâde Ali Efendi, Lâmiî Çelebi, Veysî, Nergisî ve Nâbî olarak sıralarken nesirleri başkası tarafından derlenen isimleri de şu şekilde sıralayabiliriz,Ebüssuûd Efendi, Nef‘î, Çelebizâde Âsım, Râgıb Paşa, Kânî ve Âkif Paşa. 

Münşeatların derlenmesine amaç önemlidir. Genelde münşeatların mukaddime kısımları yani giriş kısımları olur. Bunun yanı sıra öğretici bir amaçla derlenen münşeatlarda münşeat derlemesine girecek nesirlerin ihtiyaç duyulan bilgiyi verilmesine bakılmıştır; eğer edebî bir kaygı güdülmüşse ya da tarih derlemesi yapılacaksa münşeata girecek nesirlerin sanat yanı güçlü olan metinler olmasına dikkat edilmiştir. Birisinde amaç okuyucunun istediği bilgiye tam ulaşmasını sağlamak diğerinde ise amaç sanatlı nesirlerin kaybolmasını önlemektir.

Münşeatların Derlenmesinde Uyulan Kurallar

Münşeatların derlenmesi rastgele bir şekilde olmadı Osmanlı edebiyatında. İstisnasına henüz rastlanmayan bir durum var münşeatlarda; münşeatlarda önce yazışmanın şartları, yazışmanın türleri ile yazışmanın nasıl olacağı, yazışılan muhatap kimse ona uygun lakap ve unvanlar yer alır. Örnek nesir ise  Hz. Muhammed ve halifelerin mektuplarından verilir. Daha sonra makam sırasına göre önce padişahların daha sonra da vezirlerin yazdıkları mektup örnekleri verilir. Bunlardan sonra özel yazışmalar yer bulur. Devlet ve özel yazışmaların dışında din ile ilgili yazılar,  vakıf işler ile ilgili yazılar, kıssalar, menakıbnameler, zamanın ilimleri ile ilgili tarifler, nutuk ve konuşma ile ilgili yazılar da bulunabilir. Bunun örneklerinin ayrıntılı açıklamasını İslam Ansiklopedisi’nde Mustafa Uzun tarafında yazılan “MÜNŞEAT” maddesinde görebilirsiniz.

Tanzimat döneminde okullarda usul-i kitabet ve inşa adı altında nesir dersleri konulmuş ve elbette bu dersler için bir ders kitabı hazırlama endişesi baş göstermiştir. Bu dönemde ders kitabı amacı ile hazırlanan kitaplar genelde sadece yazı kurallarını içermişler ve bunlara “İnşa-ı Cedid” ve buna benzer adlar verilmiştir. Tabii burada da bir terim karmaşası vardır; inşa ile münşeat birbirlerinin yerine kullanılmıştır. Hoş bu durum en eski münşeat örneği olan “Menâhicü’l-inşâ” eserde de görülmektedir. ( Bu eser Fatih Sultan Mehmet zamanında 1479 yılında Yahyâ b. Mehmed el-Kâtib tarafından yazılmıştır.)

Münşeatların Gruplandırılması ve Gruplandırmada Dikkat Edilen Unsurlar

Münşeatların sınıflandırılmasına önemli noktalar vardır:

  1. Münşeatın yazılış amacı ( didaktik – tarihi- edebi )
  2. Münşeatın dili ( Arapça, Farsça, Türkçe )
  3. Münşeatın derleyeninin bilinip bilinmemesi
  4. Münşeatın derlenme ya  da toplanma tarzı 

Bütün bu özellikler ve daha fazlası dikkate alınarak münşeatlar altı gruba ayrılmıştır:

1. Resmi Yazışmaları Öğretenler

Bu tür münşeatlarda resmi mektup ve yazışmaların nasıl olması gerektiği, muhataba nasıl hitap edileceği, istenen şeyin ne zaman ve nasıl isteneceği tarif edilir. Bir nevi bugünlerdeki arzuhalcilerinin yaptıkları gibi bir işlemdir, biz nasıl ki şimdi devlet işlerimiz için devlet dairesine dilekçe yazıyorsa o zamanda da insanlar arz-ı hal yazmaktaydı. Bu tür münşeatlar da devlet dairesine nasıl mektup yazılması gerektiğini öğretmekteydi. Ayrıca bu gruba giren münşeat derlemelerinde bazen yazarın kendi kurguladığı bir örnek yazışma ya da resmi bir belge konulurdu.

Selçuklular zamanında Anadolu’da resmi dil Farsça olduğu için münşeatlar da bu dille kaleme alınmıştır.

Elimizde eksik bir nüshasının bulunduğu Ahmet Dai’ye ait olan bu türün ilk Türkçe örneklerini barındıran “Teressül” adlı eser de önemlidir. Bu türe örneklerden birisi de  Mesihi’den gelir; Mesihi Gül-i Sadberk’te inşa hakkında teknik ve teorik bilgi  verdikten sonra 100 küsür de münşeat örneği vermiştir.

Yukarıdaki bahsettiğimiz gruba giren münşeatlarda şu bilgiler yer alır:

  • Dil bilgisi
  • Nesir ve inşa bilgileri
  • İnşa tarzının nasıl olması hakkında bilgiler
  • Manzum ibareler
  • Mensur ibareler
  • Her münşeatta olduğu gibi mukaddime 
  • Hatime   

2. Sadece Resmi Yazışmaları Derleyenler

Bu tür münşeatlarda, gerçek yazışmalar bulunur. Bu bakımdan bugün tarihi kaynak olarak da önemlidir. Ayrıca zamanında katip ve münşilere gerçek örnekler gösterdiği için pek tutulmuştur. Tâcîzâde Sâdî Çelebi, Kınalızâde Ali Efendi, Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi bu tür münşeatlar derlemiştir.

3. Şair ve Edebiyatçıların Kaleminden Çıkan Nesirleri Derleyenler

Bu tür  münşeatların iki türlü derlenmesi mümkündür; birisinde şair kendi nesirlerini kendisi derler, diğerinde şairin nesirlerini bir başkası derler. Bu alanda değinilmesi gereken bir nokta vardır; Doğu Türkçesi  ile yazılmış tek eserimiz Ali Şir Nevai’den gelir. Çağatay dönemine ait olan bu münşeat, Prof. Dr. Ayşehan Deniz Abik tarafından doktora tezi olarak 1993 yılında hazırlanmıştır; meraklılarının bakması tavsiye edilir.

Fuzuli, Nergisi, Nâbî, Nef‘î ve Kânî münşeatları toparlayan  şairlerimizdendir.

Çağatayca döneminde ise tek örnek Ali Şir Nevai’den gelir. Bu tür münşeat derlemelerinde yazan sanatçı hakkında çok değerli bilgiler vardır.  Bu bakımdan da çok değerli münşeatlardır. 

4. Edebiyatçıların Kendi Yazılarına da Yer Vererek Oluşturdukları Derlemeler

Bu  tür derlemeler, Tanzimat dönemi zamanındaki Batı etkisi ile oluşturulan yazı dilini takip etmemiz açısından önemlidir. Tanzimat döneminde ortaya çıkan dil farklılıklarının , diğer dönemlerle kıyaslanması açısında da faydalı eserlerdir. Üstelik sadece dil değil konu farklılıkları da değişen toplumun kültürel ve sosyal ihtiyaçlarını bize göstermesi açısından önemlidir. Refik ve Tevfik (Çaylak) beylerin Letâif-i İnşâ adlı eseri bu türün en tanınmış eseridir.

5. Tanzimat Döneminde Ders Kitabı Mahiyetinde Hazırlanan Münşeatlar

Her ne kadar farklı adlar taşısalar da genelinin isminin içinde münşeat kelimesi geçer. Bu münşeatlar, Tanzimat döneminde orta okulda okutulan inşa derslerine kaynak olması açısında hazırlanan münşeatlardır. Sahaf el-Hâc Nûri Efendi’nin derlemesini üstlendiği Münşeât-ı Azîziyye fî âsâr-ı Osmâniyye adlı iki ciltlik eser Abdülaziz’e sunulmuş değerli bir eserdir.

6. Aynı Kişinin Divanının da Yer Aldığı Derlemeler

Divan sahiplerinin divanları ile birlikte yazdıkları birkaç mektuplarını da sıkıştırdıkları münşeat türleridir. Zîver Paşa’nın Âsâr-ı Zîver Paşa Divan ve Münşeât’ı ile  Trabzonlu Emin Hilmi Efendi’nin Divan ve Münşeât adlı eseri bu münşeat türüne örnektir.

Münşeatların Bugüne Katkıları

Münşeat türündeki eserler resmi yazışmaları da içerdiği için hem tarihi kaynak hem de bürokratik bir geçmiştir. Bu bakımdan da  münşeatlar öncelikle edebiyat daha sonra da tarih alanında kaynak eser konumundadır.

Tanzimat döneminden sonra bu konu bir ders kitabı olunca biz Osmanlı devlet geleneği hakkında daha çok bilgi edinebiliyoruz. Bu eserler, münşeatların kural ve örneklerini içerdikleri için bizlere daha derli toplu bilgiler vermektedir.

Edebî açısında da  saklanması gerekli göre nesirlerin saklanması , nasıl ki divan sayesinde şiirler ele geçmişse de, nesirlerin bize ulaşmasını sağlamıştır. Münşeatlarda, mektubun nasıl olması gerektiği de yazıldığı için bize  o zamanki bürokratik aşamalar hakkında da bilgi vermektedir. Bu bakımdan münşeatlardan o zamanki bürokrasi sistemini de anlayabiliyoruz.

Münşeat, yazılan mektupların derlemesi olduğu için farklı ve ilgi çekici münşeatlar da mevcuttur. Ahmed Erib’in Hanımlara Münşeât’ı bu gruba girmektedir. 

Edebî derlemelere alınan inşalar, edebi değeri yüksek olan süslü nesir örnekleridir. Nesir; üç kısımda incelenir: Sade Nesir,Orta Nesir  ve Süslü Nesir. Münşeatlara genelde süslü nesirler alınır. Sade nesir örnekleri genelde görülmez. Sade nesir , geniş halk kitlelerine hitap eder; orta nesir  belirli ölçüde Arapça ve Farsça tamlamanın yer aldığı, ustalık gösterme amacı olmayan nesirlerdir; süslü nedir ise ustalık gösterme amacının güdüldüğü, mecazların ve edebî sanatların yoğun olduğu, secilerin yoğun olduğu ve üst düzey bir eğitime  hitap eden nesirlerdir. Her  üç türden de çok hoş örnekler çıkmış olsa da münşeatlara genelde süslü nesir örnekleri konulmuştur.

 

KAYNAKLAR

  1. Halil İbrahim Haksever, “Münşeat Mecmuaları ve Edebiyat Tarihimiz İçin Önemi”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sy. 1, Afyon 1998
  2. İ. Çetin Derdiyok, “Osmanlı Devrinde Mektup Yazma Geleneği”, Osmanlı, Ankara 1999, IX, 731-733
  3. İslam Ansiklopedisi, Mustafa Uzun, cilt: 32, sayfa: 18 – 19 -20 , yıl: 2010
  4. Orhan Şaik Gökyay, “Tanzimat Dönemine Değin Mektup”, TDl., sy. 274 (1974)

https://www.makaleler.com/munseat-nedir

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi