KÂKÜLÜNDE FİTNE PÂ-BESTE DİL-İ ŞEYDÂ GİBİ -SEYYİD VEHBİ
GAZEL
Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Kâkülünde fitne pâ-beste dil-i şeydâ gibi
İşve çeşminden nümâyân neşve-i sahbâ gibi
Zahm-ı şemşîr-i tegâfülden sakın ey dil yine
Gamze hançer der-kef olmuş mest-i istignâ gibi
Zabt-ı mülk-i hüsne hüccettir hat-ı rûyun senin
Ebruvân üstünde satr-ı evvel-i imza gibi
Zîr-i müjgânında nigâh lutfû olmuş der-kemîn
Perde-i elfâzda pinhân olan ma’nâ gibi
Pençe-i fermân gibi etmiş perîşân kâkülün
Kûşe salmış giysuvânın zülfüne tuğrâ gibi
Vehbiyâ ben gayre etmem ilticâ şimdengerü
Bir efendim var cihânda ol perî-sîmâ gibi
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Fitne, kâküllerinde çılgın gönül gibi bağlı, gönlü çelen naz ve eda ise içki mahmurluğu gibi açıkça görülmektedir.
Gönül, aldırmazlık kılıcının yarasından sakın! Bakış yine nazlanma sarhoşluğu gibi hançeri eline almış.
Senin yüzündeki tüyler, güzellik ülkesinin ele geçirilmesi için izindir; onun üstündeki kaşlarınsa imzadan önceki satırlara benzer.
Kirpiklerinin altındaki lütuf bakış tıpkı söz perdesi altındaki mana gibi pusuya yatmış.
Ferman pençesi gibi kâkülünü perişan etmiş, uzun saçları zülfüne tuğra gibi köşeler olmuş.
Vehbî, ben bundan böyle, cihanda o peri yüzlü gibi bir efendim varken, başkasına sığınmam artık.
İLGİLİ İÇERİK