ŞEH-İ AŞKUN Kİ BİZ GENCÎNE-İ PİNHÂNIYÜZ CÂNÂ - MEZAKİ
GAZEL
Şeh-i aşkun ki biz gencîne-i pinhânıyüz cânâ
Ne var kılsan nazar görsen ne gevher kânıyüz cânâ
Ne denlü dest-i lütfun bâdî-i cem’-i havâs olsa
Dem-i vaslun perîşân hâtır-ı hicrânıyüz cânâ
İlâcı var ise Îsâ leb-i cân-perverin eyler
Aceb aşkun esîr-i derd-i bî-dermânıyüz cânâ
Karâr itmez gönül zencîr-i zülfünden cüdâ olsa
Bu deştün biz de bir Mecnûn-ı ser-gerdânıyüz cânâ
Nigâh itdük meğer âyîne-i rûy-ı münîrinde
Gubâr-ı hatt ıyân olmış anun hayrânıyüz cânâ
N’ola bir dôst-gânî-i nevâziş birle yâd itsen
Bu bezmün bir gedâ-yı bî-ser ü sâmânıyüz cânâ
Mezâkî-veş n’ola makbul-i erbâb-ı kemâl olsan
Bu asrun biz dahi bir Örfî-i devrânıyüz cânâ
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Ey cân biz aşk padişahının gizli hazinesiyiz! Ey cân, ne var bir baksan da görsen ne cevher ocağıyız! ?
Senin lütf elin ne denli seçkinlerin toplanmasına sebep olsa da biz, ey can, ey sevgili, kavuşma ânının yokluğundan hâtırı perişân olmuş kişiyiz!
İlâcı varsa. Hz. Îsâ senin can besleyen dudağını eyler! Ey sevgili biz acayip bir aşkın dermansız derdinin esîriyiz
Gönül senin saçının zincirinden uzak olsa, yerinde duramaz! Ey sevgili, bu çölün bizde başıboş dolaşan bir Mecnûn’uyuz!
Baktık da, meğer senin nurlu yüzünün aynasında tüy belirtileri görünür olmuş! Ey sevgili biz onun hayranıyız!
N'olur, bir okşayış gibi olan dostluk kadehi ile hatırlasan, bizi ansan! Ey sevgili, biz bu meclisin fakir ve başsız bir dilencisiyiz!
Sende Mezâkî gibi olgun kimselerin hoşuna gider olsan ne olur? ! Ey sevgili, bu çağın biz de bir, zamanın Örfî’siyiz!