BEZM-İ İKBÂLİNİ TÂR EYLEMEYE DİRSE FELEK-VEYSİ
GAZEL
Fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilün
Bezm-i ikbâlini târ eylemeye dirse felek
Kişi yakduğı çerâğ üstine pervâne gerek
Sofra-i meclis-i ağyâra nedendir varmak
Yoğ iken ortada ey şâh-ı cihân nân u nemek
Böyle vaz’ ideni âzürde-i hicv eylerler
Hele benden sana ey şûh-ı cefâ-pîşe dimek
Âşıkı terbiyet-i aşkı tüvânger eyler
Dimez âlûde-i şehd-i lebi sîmurga sinek
Şâh-ı gam mülk-i dil-i Veysîye asker çekicek
Her taraftan yetişür na’ra-i ‘’En-nusretü lek’’
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Felek, insanın talihinin meclisini dar ve kasvetli eylemeye derse, insan, kendi yaktığı kandilinin üstüne pervane olmalı.
Yabancıların meclisindeki sofraya ne için gitmeli? Ey cihanın şahı, hele ortada tuz ve ekmek yok iken…
Böyle zalimce davrananı ayıplar, gönlünü kırarlar; ama ben sana gönlünü kırmamak için zalim veya gaddar diyemem.
Âşıkı, aşkının yüceliği zengin eder, varlığa kavuşturur. Yoksa, ağzının kenarı bala değmiş sineğe Anka kuşu denmez.
Gam padişahı Veysî’nin gönül ülkesine asker sevk edince, her taraftan ‘’zafer senindir’’ naraları yükselir.
BÜYÜK TÜRK KLASİKLERİ, Gazeller ve Diliçi Çevirileri, SAÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
İLGİLİ İÇERİK