İBN-İ KEMAL - GÜLŞENDE Kİ DÜŞDÜ SUYA...
GAZEL
Gülşende ki düşdü suya berg-i gül-i ra’nâ
Ma’şûk ile âşık yüzüdür gözgüde gûyâ
Öykünmeye tuğrasına sen Hüsrev-i hüsnün
Menşûr-ı felekde görünen gurre-i garrâ
Hatt-ı lebi nakşıyla nigârın kaşı resmi
Menşûr-ı cemâle biri mühr ü biri tugrâ
Yazdıkda yüzin mushafını kâtib-i takdir
Şânımda benim eyledi aşk âyetin imlâ
Zülfün gamı gönlümü belin fikrine saldı
Gör kim ne hayâle bıragupdur anı sevda
Zâhid ne bilir aslını îmân ile küfrün
Akdan karayı fark edemez dîde-i a’mâ
Günümüz Türkçesi
Gül bahçesinde suya düşen gül-i ranâ yaprağı, âşık ile maşuğun aynaya yansıyan yüzlerini andırmada.
Ey güzeller şahı olan sevgili. Felek fermanının parlak hilali, boş yere senin tuğrana özenip onunla yarışmaya kalkmasın.
Sevgilinin dudak çizgileri ve kaşının şekline gelince. Bunların biri o güzellik beratının mührü, diğeri ise tuğrası.
Takdir kâtibi senin yüzünün mushafını yazdığında, benim hakkımda da aşk ayetim imlâ etmiş.
Saçının derdi, gönlümü çimdi de belinin hevesine düşürdü. Bu sevda, onu ne hayallere sürüklüyor, gör bak!
Ham sofu, imân ile küfrün aslını nereden bilecek? Kör göz aktan karayı seçebilir mi hiç!