NÜKHET-İ ZÜLFÜ Kİ BİR ŞEB OLA MİHMÂN-I NESÎM - ŞEYHÜLİSLAM BAHÂÎ
GAZEL
Fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilün
Nükhet-i zülfü ki bir şeb ola mihmân-ı nesîm
Yeniden rûh bulur kâleb-i bî-cân-ı nesîm
Uğrasa gülşene bî-tuhfe-î hâk-i reh-î yâr
Hâr elinden ola sad çâk girîbân-ı nesîm
Var ise hâk-i reh-i yâra cebîn-sây olmuş
Müşg-rîz oldı yine zülf-i perişân-ı nesîm
Güzer ettikçe senün turra-i pür-çîninden
Pür olur nâfe-i Tâtâr ile dâmân-ı nesîm
Ey Bahâyî dil-i bülbülde komuştur sûzu
Gülşene tâb veren âteş-i pinhân-nesîm
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Sevgilinin zülfü, bir gececik sabah rüzgârının misafiri olsa, bu rüzgârın cansız bedeni, yeniden ruh ve hayat bulur.
Eğer sabah rüzgâr, sevgilinin ayağının tozundan bir armağan almadan gül bahçesine girerse, o bahçedeki güllerin dikenleri onun yakasını parça parça eder.
Sabah rüzgârının perişan saçları yine misk kokuları saçmaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki o, sevgilinin yolunun tozuna toprağına alnını sürmüş.
Ey sevgili, eğer senin kıvrım kıvrım zülfünün tellerinin arasından geçerse, o sabah rüzgârının eteği Tatar miskiyle dolar.
Ey Bahâyî, şu sabah rüzgârında gizli bir ateş var. O, bu ateşin aydınlığını gül bahçesine, yakıcılığını da bülbülün gönlünü vermiş.
İLGİLİ İÇERİK
ŞEYHÜLİSLÂM BAHÂYÎ - DAĞITTIN HAB-I NAZ-I YARİ EY FERYAD NEYLERSİN İNCELEME