Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

TEŞHİS ve İNTAK 

Teşhis, kişileştirmek demektir. İntak da konuşturmak. Demek ki bu sanatlar kişi sayıl­mayan ve konuşamayan varlıklarla ilgilidir. Kişilik ve konuşma insana ait özelliklerdir. İnsan olmayan varlıkları insana benzeterek, onlara insan özellikleri vermek bu sanatın temelini oluşturur. Öyleyse bir hayvanı, bitkiyi veya cansız bir varlığı insana benzetmek "Teşhis" sanatını meydana getiriyor. Bu varlıklara konuşma özelliği verilirse "intak" sa­natı yapılmış olur.

Bu sanatlar heyecana bağlıdır, insan bazen bir duygu sağanağı altında kalır. Çok üzülür veya sevinir, işte insanı saran böyle duygular onun çevreye ve diğer varlıklara da bu duyguları vermesi, onları da kendi ruhuna ortak etmesi sonucunu doğurur. Duygula­rımız insan dışı varlıklarda da görünmeye başlar. Söz konusu varlıklar insana (bize) ben­zerlik kazanırlar. Eserde o varlıkların isimleri geçer ama bunlar özellikleri bakımından tamamen insan gibi ele alınırlar.

Teşhis'in bir derece ilerisi intak’tır. Heyecanın etkisi biraz daha yükselirse, bu varlık­lar sadece insanî özellikler taşımakla kalmayıp, bizim duygularımızı söylemeye de baş­larlar. Yani konuşurlar. İşte bu noktada intak sanatı meydana gelir. Her iki sanat da keli­melerin manalarına dayalı olarak yapıldıklarından mana sanatları bölümünde sayılırlar.

Teşhis ve İntak ile Kapalı İstiare arasında çok yakın benzerlikler vardır. Hatta bu sa­natlarla Kapalı istiare (İstiâre-i mekniye) aynı şeydir diyebiliriz. Yalnız aralarında iki ay­rılık vardır:

1.   Teşhiste varlık yalnızca insana benzetilir, ona insan özellikleri verilir. Kapalı isti­arede ise insan dışındaki çeşitli varlık ve kavramlara da benzetilme söz konusudur.

2.   Teşhis genellikle intak (konuşturma) sanatı ile beraber bulunur. Yani insana ben­zetilen varlık, insan gibi konuşturulabilir. Ama kapalı istiarede konuşturma söz konusu değildir.

O hâlde teşhisi kapalı istiareden ayırırken varlığın insana benzetilmiş olmasını ve şa­yet varsa o varlığın konuşturulmuş olmasını göz önünde tutacağız.

Teşhisle İntak her zaman birlikte bulunmayabilir. İnsana benzetilen bir varlık konuş­turulmayan lir. Ama İntak'ın bulunduğu yerde her zaman Teşhis vardır, zira insan gibi konuşturulan varlık, aynı zamanda insana da benzetilmiş, yani kişileştirilmiştir.

Bu sanatlar masallarda, destanlarda ve fabllarda sık sık kullanılırlar. Doğunun meş­hur eseri "Kelile ve Dimne" bu sanatlar üzerine kurulmuştur. Çağımızda da bu sanat te­mel alınarak yapılan ÇİZGİ FİLM'ler büyük ilgi görmektedir. Demek ki bu sanattan mo­dern dünyanın en yeni yapımları olan çizgi filmlerde de faydalanılmaktadır. Bu, edebî sa­natların -gösteriş gayesiyle olmamak şartıyla- hiçbir zaman önemlerini kaybetmeyecek­lerine güzel bir örnektir.

 

 TEŞHİS

İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır. İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına “teşhis” (kişileştirme) denir. İnsana ait özelliklerin insan olmayan varlıklara mal edilmesiyle gerçekleştirilen mecazlı bir anlatım özelliğidir. Bazen benzetme çoğu zaman da kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilir.

Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır:

– Güzel gitti diye pınar ağladı.

– Menekşeler külahını kaldırır.

– Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda, / Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.

– Toros dağlarının üstüne, / Ay un eledi bütün gece.

– O çay ağır akar, yorgun mu bilmem, / Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem.

– Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın, / Eskici dükkânında asma saat, / Çelik bir şal atmış omuzlarına.

– Yalnızlığın okşadığı kalbime, yağmurlar küskün, / En güzel türküyü bir kurşun söyler.

– Bu akşam sonbahar ne kadar serin, / Geceyi hasretle zaman.

 “Sevincinden ağlayan, gülen, haykıran rüzgâr,

Kalplere sevinç, umut ve inanç getiriyor.”

Rüzgâr, insan gibi sevinmekte, sevincinden ağlamakta, gülüp haykır maktadır. Böylece kişileştirme gerçekleştirilmiştir. Kendisine benzetilen ”insan” söylenmediği, gülmek, ağlamak, sevinmek, haykırmak gibi insana ait özellikler ‘benzetme yönleri’ belirtildiği için kişileştirme, kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilmiştir. “Rüzgâr, bir insan gibi sevincinden ağlıyor, gülüyor, haykırıyordu.” denirse benzeyen de kendisine benzetilen (insan) de belirtildiği için kişileştirme, benzetme şeklinde gerçekleştirilmiş olur.

 

 

 Dağ başını duman almış 

Gümüş dere durmaz akar. ”

İkinci dizede, insanın “ağlama” özelliği “dere”ye aktarılmış, dere kişileştirilmiştir. Aynı zamanda kapalı istiare yapılmıştır.

 

“Ben öpmeden önce yanakların

Varsın teller, tüller, duvaklar öpsün ” 

dizelerinde “teller, tüller, duvaklar” kişileştirilmiştir.

 

“Besbelli her saat artar kederi 

Belki de yüreği yara dağların.

İnsana ait ‘yüreği yaralı’ ve ‘kederli’ olmak dağlara aktarılmıştır.

 

"Renkler başkalaştı gün ortasında 

Koyu bir karanlık öptü denizi. ”

”öpmek” özelliği karanlığa aktarılmıştır.

 

“Bir bulut gezer yayla yayla Anadolu’yu  

Bir baştan başa selâm götürür. ”

”selâm götürmek” özelliği buluta aktarılmıştır.

 

“Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik

İşte yakalandık, kelepçelendik. ”

Şair, kendisine dik dik baktıklarını söyleyerek ‘aynaları’ kişileştirilmiştir.

 

“Kuşlar, senin uzak diyarlara gittiğini söylediler bana. ”

”kuşlar” konuşmaktadır, kişileştirme yapılmıştır.

 

“Konunun hassasiyeti nedeniyle kalemimin çok temkinli hareket ettiğini okurların fark etmişlerdir. ”

”kalem” insan gibi temkinli, tedbirli, ölçülü hareket ediyor.

 

İNTAK

İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur. İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı da vardır. İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatıdır. Konuşturma, kişileştirmeden sonra gelir. Varlık önce kişileştirilir, gerekirse konuşturulur.

Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına en çok rastlanan türlerdir.

Örnek

Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, ona

Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz;

Müjde getirdim sana in de öpüşelim;

Barış oldu hayvanlar arasında.”

Yukarıdaki örnekte kurnaz tilkinin konuşması, “intak” (konuşturma) sanatı örneğidir.

  • Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?
  • Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince: / Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.
  • Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: / İçimde kanayan yara gibisin.
  • Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, / Minicik gövdeme yüklü Kafdağı.
  • Adam elini uzattı, tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma! Diye bağırdı.

Konuşturulan varlıklar kişileştirildikleri için kullanılan her intak sanatıyla birlikte teşhis sanatı da yapılır; ancak yapılan her teşhiste intak sanatı yoktur.

Ey benim sarı tamburam!

Sen ne için inilersin?

İçim oyuk, derdim büyük

Ben onun çün inilerim

 

Ben bir ayrık otuyum

Ne buğday amcam, ne pirinç dayım 

Mısırla akraba bile değilim.

Bir yeşermeye göreyim: 

Kızmasınlar halim duman 

Canıma kastederler yapabilseler

Ama nafile kurumam. ”

 

Benim adım dertli dolap 

Suyum akar yalap yalap 

Böyle emreylemiş 

Çalap (Tanrı) 

Derdim vardır inilerim.

 

Küçük bir çeşmeyim yurdumun 

Unutulmuş bir dağında 

Hiç kesilmeyecek suyum 

Yıldızların aydınlığında 

Boyuna akar dururum.

Yukarıda görülen tüm örneklerde, cansız varlıklar veya hayvanların konuşturulduğu görülmektedir. Bu örneklerin tümünde “intak” (konuşturma) sanatı bulunmaktadır.