ŞEYH GALİB – YİNE ZEVRAK-I DERUNUN KIRILUP
GAZEL
1. Yine zevrâk-i derûnum kırılup kenâre düştü
Dayanır mı şîşedir bu reh-i sengsâre düştü
2. O zaman ki bezm-i canda bölüşüldü kâle-î kâm
Bize hisse-i muhabbet dil-i pâre, pâre düştü
3. Gehi zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda
Düşe kalka haste-i gam der-i lûtf-i yâre düştü
4. Erişüp bâhâra bülbül yenilendi sohbet-i gül
Yine nevbet-i tahammül dil-i bîkarâre düştü
5. Meh-i bürc-i ârızında gönül oldu hâle mâil
Bana kendi tâliimden bu siyeh sitâre düştü
6. Süzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâhû
Bu değildi neyleyim bu yolum 'intizâre düştü
7. Reh-i mevlevide Galib bu sıfatla kaldı hayran
Kimi terk-i nâm ü şâna kimi i'tibâre düştü
Vezni: Mütefailün Feûlün Mütefâilün Fâûlün
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Yine gönül kayığım bir kıyıya vurup parçalandı. Bu camdan yapılmıştır. Taşlık bir yola düştü, dayanır mı? (Zevrak aynı zamanda küçük zemzem şişesidir. Taşa vurulunca kırılıp parçaları bir kenara düşer.)
Canların toplantısında istek sermayesi bölüşüldüğü zaman bize sevgiden pay olarak parça parça bir gönül düştü. (Can meclisi. Allah’ın ruhları toplayıp ‘‘ben sizin rabbiniz değil miyim? ’’ diye sorduğu Elest toplantısıdır. İnsanların kaderi de Allah tarafından belirlenmiştir. Elest, ezel, kâlu belâ, çok eski, en eski anlamlarında da kullanılır.)
Bazan eli başının altında, bazan ayağı koltuğuna sıkışmış, gam hastası düşe kalka sevgilinin iyilik kapısına erişti; orada düşüp kaldı. (Beyitte desti, şarap testisi, ayak, kadeh anlamlarında tevriye yapılarak, düşe kalka ilerlemeğe çalışan bir sarhoşun durumu anlatılmış. Günahlarının bağışlanması için sevgilinin kapısına gidiyor.)
Bülbül bahara erişti. Gül ile görüşüp konuşması yenilendi. Sabır sırası yine bir yerlerde duramayan huzursuz gönüle geldi.
Gönül, ay gibi yüzünde yanağının burcundaki bene tutuldu. Ne yapayım, kendi talihimden bana bu kara yıldız düştü. (Burç, yıldızların kümelenmiş biçimleridir. Burçlar ve gezegenlerin değişen durumlarının insanların doğdukları vakte göre uğurlu ya da uğursuz etkileri olduğuna inanılır. Beyitte yüz aya, benler de yıldızlara benzetilmiştir. Ben karadır.)
O ahu göz süzülüp kavuşma zevkine yâ Hû dedi. Bu değildi, neyleyim, beklediğim bu değildi; yolum yine bekleyişe düştü. (Yâ Hû ey O! Allah’ım! demektir. Yâ Hû, ‘‘artık her şey bitti, yalnız o, Allah kaldı’’, ‘‘allahaısmarladık’’ anlamlarında kullanılır. Tarikatlarda birlikte ve yüksek sesle okunan dualardan ve yemeklerden sonra ‘‘yâ Hû’’ denir.)
Gâlip, Mevlevilik yolundaki bu haline şaşıp kaldı: Bazen adından, sanından vazgeçip unutulma, bazen de yükselip tanınma düşüncesine kapıldı.
İLGİLİ İÇERİK
ŞEYH GALİB – TARDİYE- İNCELEMESİ
ŞEYH GALİP - YİNE ZEVRAK-I DERUNUM KIRILIP KENARAE DÜŞTÜ İNCELEMESİ İÇİN ...