BEND OLDI O ŞÛHUN GÖRİCEK ZÜLF-İ DÜ-TÂSIN - NEFİ
GAZEL
Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün
Bend oldı o şûhun göricek zülf-i dü-tâsın
Âhır yele dek bâd-ı sabâ buldı balâsın
Olsun ko sabâ da ham-ı zülfine giriftâr
Çeksün birez işkence-i kullâb-ı cefâsın
Görsün ne çekermiş dil-i erbâb-ı mahabbet
Başına belâ eylemesün zülfi hevâsın
Geçmezse bu sevdâdan eger ol yeler onmaz
Âvâreligün bilmez imiş zevk u safâsın
Mânendi mi var Nef'î-i pâkîze-kelâmun
Bir kimsede gördün mi dahi tarz-ı edâsın
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
O güzelin iki büklüm zülfünü görünce ona esir oldu; böylece sabah rüzgârı da belâsını bulmuş oldu.
Bırak sabah rüzgârı da onun zülfünün kıvrımlarına yakalansın; onun cefa çengelinin işkencesini çeksin biraz.
Görsün ki muhabbet erbabının gönlü neler çekermiş. Onun zülfünün havasının başa belâ olması ne demekmiş anlasın.
Eğer o bu sevdadan vazgeçmezse, o sabah rüzgârı artık iflâh olmaz. Demek ki serbest olmanın zevkini bilmiyormuş.
Şu seçkin sözler söyleyen Nef'î'nin dünyada bir eşi daha var mı? Onun edâsını, üslûbunu bir başkasında gördün mü?
İLGİLİ İÇERİK
NEFİ HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ ve ESERLERİ
NEFÎ (Ö. 1635) - KASİDE VE GAZEL
NEFİ - GÜZEL BEYİTLER (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ)