SEN VERÜRSİN ÂRİYET BU CÂN-I MÂHZÛNI BANA - NAİL-İ KADİM
GAZEL
Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Sen verürsin âriyet bu cân-ı mâhzûnı bana
Senden ayrılmak hemân ölmekdir ey hûnî bana
Gösterür sergeşte-hâl-i vâdî-i hayret henüz
Girdibâd-ı deşt ü sahrâ rûh-ı Mecnûnı bana
Ben özümden bî-haber mecnûn iken verdi hırâş
Akl edüp şâgird-i nâ-kâbil Felâtûnı bana
İ'tibâr etme revâc-ı kâr içün Bercîş-i carh
Çeşmüne derse sen öğretdün bu efsûnı bana
Nâ'ilî dâğım bu hasretden ki âhım gösterür
Reng-i hâkisterde pâ-ber-câ bu gerdûnı bana
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Ey katil sevgili! Bu hüzünlü canı sen bana ödünç vermişsin! Senden ayrılmak benim için hemen ölmek demektir.
Sahranın ve çölün hortumları şimdi bana Mecnun'un ruhunu hayret vadisinde başı dönmüş bir hâlde dolaşırken gösterir.
Ben kendimden habersiz bir bir deli iken akıl Eflatun'u bana kabiliyetsiz bir öğrenci olarak vermekle beni incitti. Zahmete soktu!
Eğer gök kubbesinin Müşteri yıldızı gözüne "bu efsunu bana sen öğrettin" derse inanma: kârını artırmak kazancını çoğaltmak kendini meşhur etmek öğünmek için böyle söylüyor!
Ey Nâ'ilî bu hasretten öyle yaralıyım ki, ahım bu gök kubbeyi bana ayağı yerde kül renginde gösterir.
İLGİLİ İÇERİK