NİCE KÂKÜL NİCE MÛ SÜNBÜL-İ GÛL-BÛDUR BU - NECATİ BEY
GAZEL
Nice kâkül nice mû sünbül-i gûl-bûdur bu
Dil-i uşşâkı perîşân idici budur bu
Ne gönül kodı ne göz hâl-i ruh u ârız-ı dost
Oda yanmaz suya batmaz nice câdûdur bu
Umarım haşrda cân oynaduğumdan tuyalar
Mâhrûlar diyeler bir birine odur bu
Yüri yıllarla yilersen yetemezsin ey dil
Şol cihetden ki perî şîvelü âhûdur bu
Tenüme ayru irer cânuma ayru sitemün
Tiğ-i hûnriz-i cefâ-pîşeden ayrudur bu
Gözümün penceresin yapmağa hükm eyledi şer’
Ki nigârın harem-i hüsnine karşudur bu
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Ne kâkülü, ne kılı, gül kokulu sümbüldür bu! Âşıkların gönlünü perişan edici budur, bu!
Sevgilinin yanağı ve üzerindeki ben ne gönül koydu, ne de göz, nasıl cazudur bu ki oda yanmaz, suya batmaz.
Dünyada bilmiyorlar, umarım ki kıyamette, canımı feda ettiğimden duyup ay yüzlüler “bu, odur! ” diyeler.
Yürü git ey gönül! Yıllarca yelsen, koşup dursan da yine yetişemezsin; çünkü bu peri edalı bir âhûdur.
Sitemin tenime ayrı, canıma ayrı erişir; bu cefaya alışmış kan dökücü kılıçtan ayrıdır, ona benzemez.
Şeriat, sevgilinin güzellik binasının haremine karşıdır diye gözümün penceresinin kapatılmasına hükmetti.
İLGİLİ İÇERİK