Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KASİDELERDEN SEÇMELER

 

KASÎDE DER NA’T-I HAZRET-I NEBEVÎ

(Su kasidesi) 

 

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su 

Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su

 

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem 

Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su 

 

Zevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk 

Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su 

 

Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin 

Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzâre su 

 

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattına 

Hâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su 

 

Ârızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n’ola 

Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su 

 

Gam günü etme dîl-i bîmardan tiğin diriğ 

Hayrdır vermek karanû gecede bîmâre su 

 

İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et 

Susuzum bu sahrede benim’çün âre su 

 

Ben lebim müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi 

Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su 

 

Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr 

Âşık olmuş gâlibâol serv-i hoş reftâre su 

 

Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek 

Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su 

 

Dest-bûsı arzûsiyle ger ölsem dostlar 

Kûze eylen toprağım sunun anınle yâre su 

 

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile 

Gül budağının mîzacına gire kurtâre su 

 

Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme 

İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su 

 

Seyyid-i nev’i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ 

Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su 

 

Kılmak için taze gül-zâr-i nübüvvet revnakın 

Mu’cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su 

 

Mu’ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde kim 

Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su 

 

Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima 

Parmağında verdiği şiddet günü Ensâr’e su 

 

Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hîz 

El sunup urgaç vuzu-ı için gül ruhsâre su 

 

Hâk-i pâayine yetem der ömrlerdir muttasıl 

Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su 

 

Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister salar nûr 

Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre su 

 

Zikr-i na’tın virdini derman bilir ehl-i hatâ 

Eyle kim def-i humar için içer mey-hâre su 

 

Yâ Habîbâ’llah yâ Hayr’el-beşer müştâkınım 

Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hem vâre su 

 

Sensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi’rac’da 

Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su 

 

Çeşm-i hûr-şidden her dem zülâl-i feyz iner 

Hâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi’mâre su 

 

Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma 

Var ümîdim ebr-i ihsanın sepe ol nâre su 

 

Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri 

Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su 

 

Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr 

Hâb-i hasretten dökende dîde-i bîdâre su 

 

Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam 

Çeşm-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su

Fuzuli

 

 

GECE KASİDESİ

Âhımızın üstünden nurla doğan geceler

Talihlere vurulan birer fermân geceler 

 

Her güneşle batar mı aşkı doğurandır

Gönlü ayla, yıldızla güle saran geceler 

 

Sessizce gönüllere aşkın mührünü vurur

Bu gönüller yurdunda hep Süleymân geceler 

 

Her kapanan perdenin ötesinde sen varsın

Her yüreğin altında gizli devrân geceler 

 

Hesabına geçerim yaralı yüreğimin

Gönlümdeki yarayla yâre sızan geceler 

 

Bazen gökleri verir bazen zulmete boğar

Bu divane gönülle aşka hayrân geceler 

 

Bülbüllerin sesine serinliğini serip

Çiçeklerle güllerle her dem yeksân geceler 

 

Uzanarak sızıyı savursam sessizliğe

Yaralı gönülleri eder  püryan geceler 

 

Ne anlar ağlamaktan sevdayı bilmez kişi

Şeb-i Yelda dertliye her an biten geceler 

 

Derin bir muammadır bütün cihânı kaplar

Kimine düşman olur aşka sultân geceler 

 

Uyur mu hiç seherde gönül ehli olanlar

Her gönüle bir akran derde dermân geceler  

 

Her tarafım yaradır ok deldi lime lime

Kalbimi delip geçen azgın peykân geceler 

 

Aşk derdiyle pişmemiş biçâre gönüllere

Günün sonuyla gelen birer zindân geceler 

 

Ah!.. edip ağlar Mecnun, Ferhat Şirin’i gözler

Her aşığın bağrında sâdık yâran geceler 

 

Severim geceleri Yunusla fenâ bulup

Rabbini  bilenlere daim nurdân geceler 

 

Derbeder bir kuluyum Mevla’yadır niyazım

Her çekilen şükürle Rabbe varan geceler 

 

Bülbülüyüm güllerin bunca diken içinde

Mehmedim seherlerle sana seyrân geceler

Mehmet TÜRKAN

 

 

KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE

 

Der-sıfat-ı bahâr ve Midhat-i Alî Paşa-ya kâmkâr

Rûh-bahş oldı Mesîhâ-sıfat enfâs-ı bahâr

 

Matla bölümü 

Açdılar dîdelerin hâb-ı ademden ezhâr

Taze cân buldı cihân erdi nebâtâta hayât

 

Ellerinde harekât eyleseler serv ü cenâr

Döşedi yine cemen nat-ı zümrüddün-fâmın

 

Şîm-i hâm olmış iken ferş-i harîm-i gulzâr

Yine ferrâş-ı sabâ sahn-ı ribât-ı çemene

 

Geldi bir kâfile kondurdı yüki cümle bahâr

Leşker-i ebr çemen mülkine akın saldı

 

Turma yağınada meger niteki bagi Tatar

Farkına bir nice per takınur altun telli

 

Hayl-i ezhâra meger zanbak olupdur serdâr

Dikdi leşgergeh-i ezhâra sanavber tugın

Haymeler kurdı yine sahn-ı çemende eşcâr

 

Nesib veya teşbib bölümü

Döşedi mihr-i felek yolları dîbâlar ile

Etdi teşrif  çemen mülkini sultân-ı bahâr

 

Subhdem velvele-i nevbet-i şâhi mi degül

Savt-ı murgân-ı hoş-elhân u sadâ-yı kûhsâr

 

Çemen etfalinün uyhuların uçurdı yine

Subhdem gulgule-i fâhte gülbânk-i hezâr

 

Dâye-i ebr yine goncelerün şebnemden

Başına akça dizer nite ki eafâl-ı sıgâr

 

Mevsim-i rezm degüldür dem-i bezm erdi deyu

Sûsenün hançerini tutdı serâpâ jengâr

 

Semenün sîne-i sîmînin açup bâd-ı seher

Çözdi gülşende gülün tügmelerin nâhun-ı hâr

 

Pîrehen berg-i semen gûy-ı girîbân şebnem

Gülsitân oldı bugün bir sanem-i lâle-i zâr

 

Zib ü fer virmek içün rûy-ı arûs-ı çemene

Yâsemen şâne sâbâ mâşita âb ayinedâr

 

Dürr ü yâkût ile bir nahl-i murassâ sandum

Ergavân üzre dökülmüş katarât-ı emtâr

 

Şişe-i çarhda gör bunca murassâ nahli

Nice ârâste kılmış anı sun’-ı Cebbâr

 

Berg-i ezhârı hevâ şöyle çıkardı feleğe

Pür kevâkib görünür günbed-i çerh-ı devvâr

 

Dem-i İsâ dirilur bûy-ı buhûr-ı Meryem

Açdı zanbak yed-i beyzâyı kef-i Mûsâ-vâr

 

Zanbakun goncasıdur bâğa gümüş bâzûbend

Za’ferân ile yazılmış ana hatt-ı tûmâr

 

Cam-ı zerrîni tolu bâde-i gülreng almış

Gül-i ra’nâ seherî kılmak içün def-i humâr

 

Dehen-i gonca-i ter dürlü letâ’if söyler

Gülüp açılsa aceb mi gül-i rengîn-ruhsâr

 

Güher-i fursatı aldırma sakın devr-i felek

Sîm ü zerle gözini boyamasun nergis-vâr

 

Câm-ı mey katreleri sübha-ı mercân olsun

Gelünüz zerk u riyâdan edelüm istiğfâr

 

Lâle sahrâyı bugün kân-ı Bedaşân etdi

Jâle gülzâra nisâr eyledi dürr-i şehvâr

 

Girizgah bölümü 

Dâmenin dürr ü cevâhirle pür etdi gül-i ter

Ki ede hâk-i der-i hazret-i Paşaya nisâr

 

Sahib-i tîg ü kalem mâlik-i câm u hâtem

Âsaf-ı Cem-azamet dâver-i Cemşîd-vekâr

 

Âsmân-pâye hümâ-sâye Ali Paşa kim

Eremez tâk-ı celâline kemend-i efkâr

 

Şâh-ı gül neşv ü nemâ bulsa nem-i lutfından

Ola her gonca-i ter bülbül-i şirîn-güftâr

 

Âb u gil müşgi ü gülâb ola çemen sathında

Bûy-ı hulkıyla güzâr etse nesîm-i eshâr

 

Tab’ı vakkâdın enger âteş-i rahşân görse

Kızara ahker-i sûzân nitekim dâne-i nâr

 

Güneşi keff-i zer efşânına benzer der idüm

Almasa mâha atâ eyledüngin âhır-ı kâr

 

Şöyledür keff-i güher-pâşı yemin etmek olur

Ki atâsından erer bahre gınâ kâne yesâr

 

Medhiyye (maksat veya maksût) bölümü

Manzar-ı kasr-ı sa’âdetden anun re-yi gibi

Rûy göstermedi bir şâhid-i hurrem-dîdâr

 

Bâğ-i cihânda nihâl-i kereminden derilür

Lutf-ı bî-minneti meyvelerinden her bâr

 

Manzar-ı himmetinün kungure-i rif’atine

Eremez sarsar-ı tufân-ı fenâ birle gubâr

 

Eşiği hâki imiş yüz sürecek hayf deyu

Taşaantaşa urur başını şimdi enhâr

 

Serverâ cânı mı var devletün eyyâmunda

Sünbülün turrasına el uzada şâh-ı çenâr

 

Eylemez kimse bugün kimse elinden nâle

Bezm-i işretde meger mutrib elinden evtâr

 

Şer’a uymaz nidelüm nâle vü zâr eyler ise

Gerçi kânûna uyar zemzeme-i mûsîkâr

 

Geşt ederken çemen-i medh ü senârı hâtır

Layih oldı dile nâgâh bu şi’r-i hemvâr

 

Tegazzül bölümü 

Gül gibi gülşene kılmaz nola arz-ı dîdâr

Hayli döküldi saçıldı yolına fasl-ı bahâr

 

Reşk-i dendânun ile hançere düşdi lâle

Berg-i sûsende gören etdi sanur anı karâr

 

Geçemez çenber-i gîsûy-ı girih-gîründen

Gerçi ki za’f ile bir kıla kalupdur dil-i zâr

 

Turralar mülket-i Çin nâfe-i müşgîn ol hâl

Gözün âhû-yı Huten gamzeleründür Tatar

 

Dil-i mecrûha şifâ-bahş ruh u la’lündür

Gülbeşekkerle bulur kuvvet-ı tab’ı bîmâr

 

Değme bir gevheri kirpüğüne salındıramaz

Göreli la’l-i revân-bahşunı çeşm-i hûnbâr

 

Bu bölüm "taç beyit"

Koma Bâkî kulunı cur’a sıfat ayakda

Dest-gîr ol ana ey dâver-i alî-mikdâr

 

Bâğ-ı medhünde olur cümleye gâlip tenhâ

Bahs içün gelse eğer bülbül-i hôş-nağme hezâr

 

Fahriyye bölümü 

Puhtedür gayrılar eş’arı meger puhte piyâz

Hâm anberdür eger hâm ise de bu eş’âr

Hâm var ise eger micmere-i nazmunda

 

Dâmen-i lutfun anı setr ede ey fahr-ı kibâr

Bahr-ı eş’âra yeter urdı sutûr emvâcın

Demidür k’ide du’â dürlerini zîb-i kenâr

 

Kasidenin duası 

Lâlelerle bezene nitekim deşt ü sahrâ

Nitekim güller ile zeyn olan dest ü destâr

 

Nitekim lâlelerle şebnem ola üftâde

Güllere âşık-ı şeydâ geçine bülbül-i zâr

 

Makta bölümü 

Gül gibi hurrem u handân ola rûy-ı bahtun

Sâgar-ı ayşun ola lale-sifat cevherdâr   (Baki) 

 

KASÎDE

(ilk 11 beyit)

 

Devrden peymne-i mihr ü vefâ eksilmede

Kalb-i ehl-i hâlden zevk u safâ eksilmede

 

Dem-be-dem yüz tutmada meclis perişân olmağa

Encümenden bâde-i behcet-fezâ eksilmede

 

Sâz ü söze kalmadı evvelki gibi meylimiz

Ya’ni dilden ârzû başdan hevâ eksilmede

 

Tab’ı kılmakda gubâr-âlûde cevr-i rûzgâr

Safvet-i âyîne-i âlem-nümâ eksilmede

 

Çeşm-i pür-nemde safâdan gayrısı urmakda mevc

Gönlümüzde derd ü gamdan mâ-adâ eksilmede

 

Geçmede vakt-ı şebâb ü gelmede eyyâm-ı şîb

Gitmeden dilden safâ gözden cilâ eksilmede

 

İyş ü nûşa şevkımiz gitdikçe noksân bulmada

Bezmimizden gün-begün ol meh-likaa eksilmede

 

Bâdedir gerçi devâ-yı derd ü gam ammâ ne sûd

Devrimizde ehl-i derd artub devâ eksilmede

 

Ey dirîngaa ekserî halkın cefâ üstündedir

Bu vefâsız dehrden ehl-i vefâ eksilmede

 

Olmada mihr ü muhabbetden müberrâ hass ü âm

Cem’olub ağyâr ü yâr-ı zî-vefâ eksilmede

 

Bir gönül eğlencesi yâr isteriz girmez ele

Gam hücum etmekde yâr-ı gam-zedâ eksilmede

Bağdatlı Ruhi 

 

KASİDE

(Der sitâyiş-i Sultan Murâd Rahmet’ullâh-ı aleyh)

 

Esdi nesim-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem

Açsun bizim de gönlümüz sâki medet sun câm-ı Cem

 

İrdi yine ürd-i Behişt oldu hevâ anber-sirişt

Âlem Behişt-ender-Behişt her gâşe bir Bâğ-ı İrem

 

Gül devri ayş eyyâmıdır zevk-u safâ hengâmıdır

Aşıkların bayrâmıdır bu mevsim-i ferhunde-dem

 

Dolsun yine peymâneler olsun tehî hum-hâneler

Raks eylesün mestâneler mutribler itdikçe nagam

 

Bu demde kim şâm ü seher mey-hâne bâğa reşk ider

Mest olsa dil-ber sevse ger ma’zûrdur şeyh-ül-harem

 

Ya neylesün bî-çâreler âlüfteler âvâreler

Sâgar suna meh-pâreler nâş etmemek olur sitem

 

Yâr ola câm-ı Cem ola böyle dem-i hurrem ola

Ârif odur bu dem ola ayş ü tarabla mugtenem

 

Zevkı o rind eyler tamâm kim tuta mest ü şâd-kâm

Bir elde câm-ı lâle-fâm bir elde zülf-i ham-be-hamNef’i 

 

KASÎDE

 

(Der medh-i merhûm vezir-i a’zam Murâd Paşa)

 

Gamzen ne dem ki tîğ çeküb hûn-feşân olur

Uşşâk-ı dil-figâra ecel mihr-bân olur

 

Çeşmin o Kahramân-ı gazab-nâkdir senin

Kim hışmı zâil olsa dahi bî-amân olur

 

Kim gördü böyle Hindu-yu mest-i kemin-güşâ

Kim bir hadengi âfet-i cân-ı cihân olur

 

Müjgânlarınla seyr iden ol ebruvânı dir

Birden bu denlü tîr nice der-kemân olur

 

Gamzen suâle başlasa uşşâka her müjen

Gûyâ lisan-ı hâl ile bir tercemân olur

 

Gamzen görür itâb ile öldürdüğün bizi

Durmaz kirişme dahi ana hem-zebân olur

 

Bu nâz ü bu nigâh-ı tegaafül ki sende var

Hızr olsa âşıkın sebeb-i terk-i cân olur

 

Sen böyle nâz ü şive satınca gedâlara

Nerh-i meta’-ı derd ü belâ râygân olur

 

.........

 

Safflar düzüb hücûm edicek hayl-i düşmene

Dehşetle âsmân ü zemin pür-figaan olur

 

Sarsıldığınca zelzele-i hamleden zemîn

Âşub-i reste-hiz-i kıyâmet iyan olur

 

Gerd-i siyehde şu’le-i şemşir-i tâb-dâr

Gûyâ sehâb-ı tîrede berk-i cehân olur

 

Oklar sihâm-ı kavs-i kazâdan nişân virir

Peykân-ı tîr ise ecel-i nâ-gehân olur

 

Evc-i hevâda sît-i çekâçâk-i tîğden

Âvâz-ı ra’d ü sâika reh-güm-künân olur

 

 

Her hamlede hücûm-i dilîrân-ı nîze-dâr

Hayl-i adûya ol kadar âfet-resân olur

 

Kim tenlerinde râh-ı mesâmat ser-be-ser

Sûrâh-ı mâr-ı mühre-rübâ-yi sinân olur

 

Gâhî miyân-ı saffda durur kendi tîg-veş

Gâhî miyân-ı şikâf-ı saf-ı düşmenân olurNef’i 

 

KASİDE

(mülemma kaside)

 

Eyyü’hâr rağibüne fi’l-evkat

Edrikûha fe-mâ madâ kad fât

 

Fevt-i fursat me-kun çü vakt-i safâst

Ki besî hest der-cihân âfât

 

İrdi bir dem ki behcetinden anın

Sekiz uçmâğa döndü altı cihât

 

İş ke-mâ âşe a-âşikun va’lem

Tâvet in nefsü tâbet il-evkat

 

Sebzeî Hızır veş çüvânî yâft

Çeşme-î âb-râ resîd hayât

 

Nazer it ölü yer dirüldügine

Rahmet âsârı gösterür âyât

 

Dûret it-tâibâti bi’-l akdâh

Gannet it-tâirâtibi’-l asvât

 

Cilve-ger şüd heme arâyıs-i bâğ

Çün ber-efruht ruh benât-i nebât

 

Mey ü ma’şûk u bâğ âb-i revân

Bend-i gamden bu dördü virdi necât

 

Resvasîne Resûl-ı Yezdân’ın

İrdügince tahiyyat ü salevât

 

Hazretinden yekîndürür dilegüm

Devletünden ırâğ olâ nekabât

 

Çün Nesîmî senündürür ruhm it

Oldu kâpunde müstahıkk-i zekât

 

Veznün eksilmesün  deyildükçe

Failâtün mefâilün feilât

Nesîmî 

 

HÜRRİYET KASİDESİ

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten

Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

 

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten

Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

 

Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma

Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

 

Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır

Ne gâm rah-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten

 

Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir

Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten

 

Hemen bir feyz-i bâki terk eder bir zevk-i faniye

Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

 

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler

Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

 

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim

Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

 

Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake

Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten

 

Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette

Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten

 

Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi

Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten

 

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar

Fütur etme sakın milletteki za'f ü betaetten

 

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı

Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

 

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir

hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

 

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim

Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

 

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim

Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

 

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette

Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

 

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet

Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

 

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın

Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

 

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

 

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler

Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten

 

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim

Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

 

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir

Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

 

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd

Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

 

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet

Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

 

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret

Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

 

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

 

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme

Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

 

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl

Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

 

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et

Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

 

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar

Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten 

Namık Kemal

 

Sultan Bâyezîd için yazılmış kasideden:

Dil oldı şem' bezmüne pervâne şem'üne

Maksûdı yanmadur nice olursa tâ seher  

 

Şevk-i izârun ile delürmişdür âfitâb

Uryân olup tekin mi düşer tağlara seher  

 

Benzer ki urdı deste-i sünbüllerüne dest

K'esdi savurdı hırmen-i gülde sabâ seher

Necati  

 

KASİDE

Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır

Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır

 

Bir gevher-i-yekpâre iki bahr arasında

Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır

 

Altında mı üstünde midir cennet-i a'lâ

Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb u hevâdır

 

İnsâf[ı] değildir anı dünyâya değişmek

Gülzâr[ı]ların cennete teşbîh[i] hatâdır

 

İstanbul'un evsâfını mümkün mü beyân hiç

Maksûd[ı] hemân sadr-ı kerem-kâra senâdır

 

Ez-cümle Nedîmâ kulun ey Âsaf-ı devrân

Müstağrak-ı lütf u kerem ü cûd u atâdır……                                                      

Nedim

 

 

Terkib-i Bend

İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı 

Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı 

 

(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı) 

 

Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı 

Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı 

 

(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı) 

 

Düşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet 

Dildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı 

 

(Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı) 

 

Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu 

Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı 

 

(Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı) 

 

Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi 

Hainlere amma ki riayet yeni çıktı 

 

(Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı) 

 

Evrak ile ilân olunur cümle nizâmât 

Elfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı 

 

(Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı) 

 

Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi 

Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı 

 

(Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı) 

 

İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra 

Dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı 

 

(Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı) 

 

İslam imiş devlete pâ-bend-i terakkiEvvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı 

 

(Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı) 

 

Milliyyeti nisyan ederek her işimizde 

Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı 

 

(Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı) 

 

Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık 

Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık Ziya Paşa

 

(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık)

SON EKLENENLER

Üye Girişi