KASİDELERDEN SEÇMELER
KASÎDE DER NA’T-I HAZRET-I NEBEVÎ
(Su kasidesi)
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
Zevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su
Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzâre su
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattına
Hâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su
Ârızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n’ola
Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su
Gam günü etme dîl-i bîmardan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanû gecede bîmâre su
İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bu sahrede benim’çün âre su
Ben lebim müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su
Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Âşık olmuş gâlibâol serv-i hoş reftâre su
Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su
Dest-bûsı arzûsiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınle yâre su
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mîzacına gire kurtâre su
Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
Seyyid-i nev’i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su
Kılmak için taze gül-zâr-i nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su
Mu’ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su
Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağında verdiği şiddet günü Ensâr’e su
Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzu-ı için gül ruhsâre su
Hâk-i pâayine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su
Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister salar nûr
Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre su
Zikr-i na’tın virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humar için içer mey-hâre su
Yâ Habîbâ’llah yâ Hayr’el-beşer müştâkınım
Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hem vâre su
Sensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi’rac’da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su
Çeşm-i hûr-şidden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi’mâre su
Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsanın sepe ol nâre su
Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su
Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Hâb-i hasretten dökende dîde-i bîdâre su
Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su
Fuzuli
GECE KASİDESİ
Âhımızın üstünden nurla doğan geceler
Talihlere vurulan birer fermân geceler
Her güneşle batar mı aşkı doğurandır
Gönlü ayla, yıldızla güle saran geceler
Sessizce gönüllere aşkın mührünü vurur
Bu gönüller yurdunda hep Süleymân geceler
Her kapanan perdenin ötesinde sen varsın
Her yüreğin altında gizli devrân geceler
Hesabına geçerim yaralı yüreğimin
Gönlümdeki yarayla yâre sızan geceler
Bazen gökleri verir bazen zulmete boğar
Bu divane gönülle aşka hayrân geceler
Bülbüllerin sesine serinliğini serip
Çiçeklerle güllerle her dem yeksân geceler
Uzanarak sızıyı savursam sessizliğe
Yaralı gönülleri eder püryan geceler
Ne anlar ağlamaktan sevdayı bilmez kişi
Şeb-i Yelda dertliye her an biten geceler
Derin bir muammadır bütün cihânı kaplar
Kimine düşman olur aşka sultân geceler
Uyur mu hiç seherde gönül ehli olanlar
Her gönüle bir akran derde dermân geceler
Her tarafım yaradır ok deldi lime lime
Kalbimi delip geçen azgın peykân geceler
Aşk derdiyle pişmemiş biçâre gönüllere
Günün sonuyla gelen birer zindân geceler
Ah!.. edip ağlar Mecnun, Ferhat Şirin’i gözler
Her aşığın bağrında sâdık yâran geceler
Severim geceleri Yunusla fenâ bulup
Rabbini bilenlere daim nurdân geceler
Derbeder bir kuluyum Mevla’yadır niyazım
Her çekilen şükürle Rabbe varan geceler
Bülbülüyüm güllerin bunca diken içinde
Mehmedim seherlerle sana seyrân geceler
Mehmet TÜRKAN
KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE
Der-sıfat-ı bahâr ve Midhat-i Alî Paşa-ya kâmkâr
Rûh-bahş oldı Mesîhâ-sıfat enfâs-ı bahâr
Matla bölümü
Açdılar dîdelerin hâb-ı ademden ezhâr
Taze cân buldı cihân erdi nebâtâta hayât
Ellerinde harekât eyleseler serv ü cenâr
Döşedi yine cemen nat-ı zümrüddün-fâmın
Şîm-i hâm olmış iken ferş-i harîm-i gulzâr
Yine ferrâş-ı sabâ sahn-ı ribât-ı çemene
Geldi bir kâfile kondurdı yüki cümle bahâr
Leşker-i ebr çemen mülkine akın saldı
Turma yağınada meger niteki bagi Tatar
Farkına bir nice per takınur altun telli
Hayl-i ezhâra meger zanbak olupdur serdâr
Dikdi leşgergeh-i ezhâra sanavber tugın
Haymeler kurdı yine sahn-ı çemende eşcâr
Nesib veya teşbib bölümü
Döşedi mihr-i felek yolları dîbâlar ile
Etdi teşrif çemen mülkini sultân-ı bahâr
Subhdem velvele-i nevbet-i şâhi mi degül
Savt-ı murgân-ı hoş-elhân u sadâ-yı kûhsâr
Çemen etfalinün uyhuların uçurdı yine
Subhdem gulgule-i fâhte gülbânk-i hezâr
Dâye-i ebr yine goncelerün şebnemden
Başına akça dizer nite ki eafâl-ı sıgâr
Mevsim-i rezm degüldür dem-i bezm erdi deyu
Sûsenün hançerini tutdı serâpâ jengâr
Semenün sîne-i sîmînin açup bâd-ı seher
Çözdi gülşende gülün tügmelerin nâhun-ı hâr
Pîrehen berg-i semen gûy-ı girîbân şebnem
Gülsitân oldı bugün bir sanem-i lâle-i zâr
Zib ü fer virmek içün rûy-ı arûs-ı çemene
Yâsemen şâne sâbâ mâşita âb ayinedâr
Dürr ü yâkût ile bir nahl-i murassâ sandum
Ergavân üzre dökülmüş katarât-ı emtâr
Şişe-i çarhda gör bunca murassâ nahli
Nice ârâste kılmış anı sun’-ı Cebbâr
Berg-i ezhârı hevâ şöyle çıkardı feleğe
Pür kevâkib görünür günbed-i çerh-ı devvâr
Dem-i İsâ dirilur bûy-ı buhûr-ı Meryem
Açdı zanbak yed-i beyzâyı kef-i Mûsâ-vâr
Zanbakun goncasıdur bâğa gümüş bâzûbend
Za’ferân ile yazılmış ana hatt-ı tûmâr
Cam-ı zerrîni tolu bâde-i gülreng almış
Gül-i ra’nâ seherî kılmak içün def-i humâr
Dehen-i gonca-i ter dürlü letâ’if söyler
Gülüp açılsa aceb mi gül-i rengîn-ruhsâr
Güher-i fursatı aldırma sakın devr-i felek
Sîm ü zerle gözini boyamasun nergis-vâr
Câm-ı mey katreleri sübha-ı mercân olsun
Gelünüz zerk u riyâdan edelüm istiğfâr
Lâle sahrâyı bugün kân-ı Bedaşân etdi
Jâle gülzâra nisâr eyledi dürr-i şehvâr
Girizgah bölümü
Dâmenin dürr ü cevâhirle pür etdi gül-i ter
Ki ede hâk-i der-i hazret-i Paşaya nisâr
Sahib-i tîg ü kalem mâlik-i câm u hâtem
Âsaf-ı Cem-azamet dâver-i Cemşîd-vekâr
Âsmân-pâye hümâ-sâye Ali Paşa kim
Eremez tâk-ı celâline kemend-i efkâr
Şâh-ı gül neşv ü nemâ bulsa nem-i lutfından
Ola her gonca-i ter bülbül-i şirîn-güftâr
Âb u gil müşgi ü gülâb ola çemen sathında
Bûy-ı hulkıyla güzâr etse nesîm-i eshâr
Tab’ı vakkâdın enger âteş-i rahşân görse
Kızara ahker-i sûzân nitekim dâne-i nâr
Güneşi keff-i zer efşânına benzer der idüm
Almasa mâha atâ eyledüngin âhır-ı kâr
Şöyledür keff-i güher-pâşı yemin etmek olur
Ki atâsından erer bahre gınâ kâne yesâr
Medhiyye (maksat veya maksût) bölümü
Manzar-ı kasr-ı sa’âdetden anun re-yi gibi
Rûy göstermedi bir şâhid-i hurrem-dîdâr
Bâğ-i cihânda nihâl-i kereminden derilür
Lutf-ı bî-minneti meyvelerinden her bâr
Manzar-ı himmetinün kungure-i rif’atine
Eremez sarsar-ı tufân-ı fenâ birle gubâr
Eşiği hâki imiş yüz sürecek hayf deyu
Taşaantaşa urur başını şimdi enhâr
Serverâ cânı mı var devletün eyyâmunda
Sünbülün turrasına el uzada şâh-ı çenâr
Eylemez kimse bugün kimse elinden nâle
Bezm-i işretde meger mutrib elinden evtâr
Şer’a uymaz nidelüm nâle vü zâr eyler ise
Gerçi kânûna uyar zemzeme-i mûsîkâr
Geşt ederken çemen-i medh ü senârı hâtır
Layih oldı dile nâgâh bu şi’r-i hemvâr
Tegazzül bölümü
Gül gibi gülşene kılmaz nola arz-ı dîdâr
Hayli döküldi saçıldı yolına fasl-ı bahâr
Reşk-i dendânun ile hançere düşdi lâle
Berg-i sûsende gören etdi sanur anı karâr
Geçemez çenber-i gîsûy-ı girih-gîründen
Gerçi ki za’f ile bir kıla kalupdur dil-i zâr
Turralar mülket-i Çin nâfe-i müşgîn ol hâl
Gözün âhû-yı Huten gamzeleründür Tatar
Dil-i mecrûha şifâ-bahş ruh u la’lündür
Gülbeşekkerle bulur kuvvet-ı tab’ı bîmâr
Değme bir gevheri kirpüğüne salındıramaz
Göreli la’l-i revân-bahşunı çeşm-i hûnbâr
Bu bölüm "taç beyit"
Koma Bâkî kulunı cur’a sıfat ayakda
Dest-gîr ol ana ey dâver-i alî-mikdâr
Bâğ-ı medhünde olur cümleye gâlip tenhâ
Bahs içün gelse eğer bülbül-i hôş-nağme hezâr
Fahriyye bölümü
Puhtedür gayrılar eş’arı meger puhte piyâz
Hâm anberdür eger hâm ise de bu eş’âr
Hâm var ise eger micmere-i nazmunda
Dâmen-i lutfun anı setr ede ey fahr-ı kibâr
Bahr-ı eş’âra yeter urdı sutûr emvâcın
Demidür k’ide du’â dürlerini zîb-i kenâr
Kasidenin duası
Lâlelerle bezene nitekim deşt ü sahrâ
Nitekim güller ile zeyn olan dest ü destâr
Nitekim lâlelerle şebnem ola üftâde
Güllere âşık-ı şeydâ geçine bülbül-i zâr
Makta bölümü
Gül gibi hurrem u handân ola rûy-ı bahtun
Sâgar-ı ayşun ola lale-sifat cevherdâr (Baki)
KASÎDE
(ilk 11 beyit)
Devrden peymne-i mihr ü vefâ eksilmede
Kalb-i ehl-i hâlden zevk u safâ eksilmede
Dem-be-dem yüz tutmada meclis perişân olmağa
Encümenden bâde-i behcet-fezâ eksilmede
Sâz ü söze kalmadı evvelki gibi meylimiz
Ya’ni dilden ârzû başdan hevâ eksilmede
Tab’ı kılmakda gubâr-âlûde cevr-i rûzgâr
Safvet-i âyîne-i âlem-nümâ eksilmede
Çeşm-i pür-nemde safâdan gayrısı urmakda mevc
Gönlümüzde derd ü gamdan mâ-adâ eksilmede
Geçmede vakt-ı şebâb ü gelmede eyyâm-ı şîb
Gitmeden dilden safâ gözden cilâ eksilmede
İyş ü nûşa şevkımiz gitdikçe noksân bulmada
Bezmimizden gün-begün ol meh-likaa eksilmede
Bâdedir gerçi devâ-yı derd ü gam ammâ ne sûd
Devrimizde ehl-i derd artub devâ eksilmede
Ey dirîngaa ekserî halkın cefâ üstündedir
Bu vefâsız dehrden ehl-i vefâ eksilmede
Olmada mihr ü muhabbetden müberrâ hass ü âm
Cem’olub ağyâr ü yâr-ı zî-vefâ eksilmede
Bir gönül eğlencesi yâr isteriz girmez ele
Gam hücum etmekde yâr-ı gam-zedâ eksilmede
Bağdatlı Ruhi
KASİDE
(Der sitâyiş-i Sultan Murâd Rahmet’ullâh-ı aleyh)
Esdi nesim-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem
Açsun bizim de gönlümüz sâki medet sun câm-ı Cem
İrdi yine ürd-i Behişt oldu hevâ anber-sirişt
Âlem Behişt-ender-Behişt her gâşe bir Bâğ-ı İrem
Gül devri ayş eyyâmıdır zevk-u safâ hengâmıdır
Aşıkların bayrâmıdır bu mevsim-i ferhunde-dem
Dolsun yine peymâneler olsun tehî hum-hâneler
Raks eylesün mestâneler mutribler itdikçe nagam
Bu demde kim şâm ü seher mey-hâne bâğa reşk ider
Mest olsa dil-ber sevse ger ma’zûrdur şeyh-ül-harem
Ya neylesün bî-çâreler âlüfteler âvâreler
Sâgar suna meh-pâreler nâş etmemek olur sitem
Yâr ola câm-ı Cem ola böyle dem-i hurrem ola
Ârif odur bu dem ola ayş ü tarabla mugtenem
Zevkı o rind eyler tamâm kim tuta mest ü şâd-kâm
Bir elde câm-ı lâle-fâm bir elde zülf-i ham-be-hamNef’i
KASÎDE
(Der medh-i merhûm vezir-i a’zam Murâd Paşa)
Gamzen ne dem ki tîğ çeküb hûn-feşân olur
Uşşâk-ı dil-figâra ecel mihr-bân olur
Çeşmin o Kahramân-ı gazab-nâkdir senin
Kim hışmı zâil olsa dahi bî-amân olur
Kim gördü böyle Hindu-yu mest-i kemin-güşâ
Kim bir hadengi âfet-i cân-ı cihân olur
Müjgânlarınla seyr iden ol ebruvânı dir
Birden bu denlü tîr nice der-kemân olur
Gamzen suâle başlasa uşşâka her müjen
Gûyâ lisan-ı hâl ile bir tercemân olur
Gamzen görür itâb ile öldürdüğün bizi
Durmaz kirişme dahi ana hem-zebân olur
Bu nâz ü bu nigâh-ı tegaafül ki sende var
Hızr olsa âşıkın sebeb-i terk-i cân olur
Sen böyle nâz ü şive satınca gedâlara
Nerh-i meta’-ı derd ü belâ râygân olur
.........
Safflar düzüb hücûm edicek hayl-i düşmene
Dehşetle âsmân ü zemin pür-figaan olur
Sarsıldığınca zelzele-i hamleden zemîn
Âşub-i reste-hiz-i kıyâmet iyan olur
Gerd-i siyehde şu’le-i şemşir-i tâb-dâr
Gûyâ sehâb-ı tîrede berk-i cehân olur
Oklar sihâm-ı kavs-i kazâdan nişân virir
Peykân-ı tîr ise ecel-i nâ-gehân olur
Evc-i hevâda sît-i çekâçâk-i tîğden
Âvâz-ı ra’d ü sâika reh-güm-künân olur
Her hamlede hücûm-i dilîrân-ı nîze-dâr
Hayl-i adûya ol kadar âfet-resân olur
Kim tenlerinde râh-ı mesâmat ser-be-ser
Sûrâh-ı mâr-ı mühre-rübâ-yi sinân olur
Gâhî miyân-ı saffda durur kendi tîg-veş
Gâhî miyân-ı şikâf-ı saf-ı düşmenân olurNef’i
KASİDE
(mülemma kaside)
Eyyü’hâr rağibüne fi’l-evkat
Edrikûha fe-mâ madâ kad fât
Fevt-i fursat me-kun çü vakt-i safâst
Ki besî hest der-cihân âfât
İrdi bir dem ki behcetinden anın
Sekiz uçmâğa döndü altı cihât
İş ke-mâ âşe a-âşikun va’lem
Tâvet in nefsü tâbet il-evkat
Sebzeî Hızır veş çüvânî yâft
Çeşme-î âb-râ resîd hayât
Nazer it ölü yer dirüldügine
Rahmet âsârı gösterür âyât
Dûret it-tâibâti bi’-l akdâh
Gannet it-tâirâtibi’-l asvât
Cilve-ger şüd heme arâyıs-i bâğ
Çün ber-efruht ruh benât-i nebât
Mey ü ma’şûk u bâğ âb-i revân
Bend-i gamden bu dördü virdi necât
Resvasîne Resûl-ı Yezdân’ın
İrdügince tahiyyat ü salevât
Hazretinden yekîndürür dilegüm
Devletünden ırâğ olâ nekabât
Çün Nesîmî senündürür ruhm it
Oldu kâpunde müstahıkk-i zekât
Veznün eksilmesün deyildükçe
Failâtün mefâilün feilât
Nesîmî
HÜRRİYET KASİDESİ
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten
Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gâm rah-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
Hemen bir feyz-i bâki terk eder bir zevk-i faniye
Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten
Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten
Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten
Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten
Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten
Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f ü betaetten
Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten
Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten
Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten
Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten
Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten
Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten
Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten
Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten
Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten
Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten
Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten
Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
Namık Kemal
Sultan Bâyezîd için yazılmış kasideden:
Dil oldı şem' bezmüne pervâne şem'üne
Maksûdı yanmadur nice olursa tâ seher
Şevk-i izârun ile delürmişdür âfitâb
Uryân olup tekin mi düşer tağlara seher
Benzer ki urdı deste-i sünbüllerüne dest
K'esdi savurdı hırmen-i gülde sabâ seher
Necati
KASİDE
Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i-yekpâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır
Altında mı üstünde midir cennet-i a'lâ
Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb u hevâdır
İnsâf[ı] değildir anı dünyâya değişmek
Gülzâr[ı]ların cennete teşbîh[i] hatâdır
İstanbul'un evsâfını mümkün mü beyân hiç
Maksûd[ı] hemân sadr-ı kerem-kâra senâdır
Ez-cümle Nedîmâ kulun ey Âsaf-ı devrân
Müstağrak-ı lütf u kerem ü cûd u atâdır……
Nedim
Terkib-i Bend
İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı
(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı)
Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı
Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı
(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı)
Düşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet
Dildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı
(Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı)
Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı
(Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı)
Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı
(Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı)
Evrak ile ilân olunur cümle nizâmât
Elfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı
(Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı)
Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi
Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı
(Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı)
İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra
Dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı
(Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı)
İslam imiş devlete pâ-bend-i terakkiEvvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı
(Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı)
Milliyyeti nisyan ederek her işimizde
Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı
(Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı)
Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık Ziya Paşa
(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık)