Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

Aruz ölçüsü, Arapların inadıdır. Onlardan Acemlere geçmiştir. Acemler aruz ölçülünün bazı kalıplarını ken­di dillerinin özel yapısına uydurmuşlar, böylece bir Acem aruzu meydana getirmişlerdir. Daha sonra, Acem edebiyatıyla sıkı ilişki kuran Türk şairleri de aruzu, Acemlerden aldılar. Fakat Türk şairleri, aruzu Türk zev­kine göre işlediler ve böylece bir Türk aruzu meydana getirdiler.

Aruz, Türk edebiyatında o derece köklendi ki, Yu­nus Emre, Âşık Garip, Gevheri, Emrah, Dertli ve Seyrani gibi birçok ünlü halk şairlerimiz bile bu ölçüyle şiirler yazdılar.

Araplar Faale sözcüğünden (kelimesinden) fâ'lün, faulün, fâilün, fâilâtün, müstef'ilün, mefâilün, müstef'ilâtün gibi birtakım kalıplar çıkarmışlardır. Bu kalıpların her birine tef'ile denir. Bu tef'ileler düzenine göre aruzda on dokuz bahr vardır. Her bahr, tekrar parçalara bölü­nerek evzanı fer'iye (ayrıntı ölçüler) denen ölçüleri meydana getirir.

Fâilâtün kalıbıyla yapıları fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ölçüsüne (veznine) remel bahri denir. Sadece bu bahrden yirmi iki ölçü çıkarılır.

Görülüyor ki aruzun kuramsal (nazarî) yönüyle uğraşmakta hiç bir fayda yoktur.

Bütün Türk edebiyatında kullanılan aruz bahrlerinin sayısı ortalama olarak altıdır. Daha fazlasını Şeyh Galip kullanmıştır ki o da dokuzu geçmemiştir. Şairle­rin yüzyıllar boyunca kullandıkları bu ölçülere canlı aruz ölçüsü diyoruz.

UYGULAMADA ARUZ:

Aruz ölçüsü (aruz vezni), sözcüklerin hecelerindeki karakter ayrılığından doğar.

Aruza göre, bütün sözcüklerdeki heceler önce iki kümeye, bu kümeler de tekrar ikişer bölüme ayrılır: Birinci kümedekilere açık hece, ikinci kümedekilere de kapalı hece denir.

1.   Açık Hece:

Açık hece, ünlüyle (sesliyle) biten hecedir. Bu çe­şit heceler ses tartısı bakımından iki ayrı durum gösterirler:

a) Açık - kısa heceler:

Açık - kısa heceler ince ve hafif olabileceği gibi, kalın ve ağır da olabilirler. Örneğin benim, elim, demin, yemin gibi sözcüklerin ilk heceleri açık - kısa, hafif ve ince he­celerdir. Fakat kapı, başım, kaşım gibi sözcüklerin ilk heceleri açık - kısa, kalın ve ağırdır.

Açık hecelerin incelik ve kalınlıklarının aruz ölçü­sünde pek önemi yoktur. Burada bilinmesi gereken şey, açık - kısa hecelerin yarım ses sayılmasıdır. Çünkü böyle­si hecelerde ses tamamlanmadığı için durulamaz. Sözge­limi yukarda örnek olarak gösterilen sözcüklerin ilk he­celerinde durmak olanağı yoktur. Bir sözcüğün ilk kı­sa hecesinden sonra gelen kısa hecede de durulamaz. Bu çeşit hecelerde ses tanrılığını sağlayabilmek için, kendi­lerinden sonra kapalı bir hecenin gelmesi gerekir.

Aruzda, arka arkaya üç açık heceli sözcük kullanıl­maz. Çünkü bu ölçüde üç açık heceli kalıp yoktur, örne­ğin devekuşu, yönetici v.b. sözcükler aruz ölçüsüne gi­remezler. Bu da aruzun bir kusurudur.

b) Açık-uzun heceler:

Açık - uzun heceler tam sesli hecelerdir. Bu hecelerde ses tamamlandığı için elimizde olmadan duraklarız, ör­neğin hâkim, şâir, bîkes, nebinin, enisin, icra, Mûsa sözcüklerinde olduğu gibi. Yalnız burada dikkat edilecek bir nokta var: uzun söylenen açık heceler, sözcüğün yapı­sında üç şekilde yer alırlar. Yani sözcüğün ya başına, ya ortasına, ya da sonuna gelebilirler. Böylesi heceler sözcüğün neresine gelirlerse gelsinler, tam sestirler, örneğin örnekteki hâkim sözcüğünde açık - uzun hece başa, Ne­binin sözcüğünde ortaya, icra sözcüğünde de sona gel­miştir.

2.   Kapalı hece:

Ünsüzlerle (sessizlerle) bilen hecelere kapalı hece diyoruz. Geldim’deki "heceler gibi. Kapalı heceler de kapalı - kısa ve kapalı - uzun olmak ü/ere ikiye ayrılır. Bu hecelerin de kalını ve incesi vardır:

a) Kapalı - kısa heceler:

Bu çeşit heceler sadece ünsüzle biten fakat söylenir­ken uzatılmayan hecelerdir: Ben, sen, bel, gül, al, yap, yırt, sat, kat, kurt gibi.

b) Kapalı - uzun heceler:

Bu çeşit hece'er Hem ünsüzlerle bittikleri için kapa­lıdırlar, hem de uzun söylenirler, örneğin şîr, pîr, şâh, mâh, dost sözcükleri gibi. Bu çeşit, yani hem kapalı, hem de uzun söylenen heceler, tek başlarına söylendiklerinde tam seslidirler. Fakat sonlarına bir de yarım sesli hece gelirse, bir buçuk sese çıkarlar. Bir buçuk s s aruzda ayrı bir konu olan kabarma ( = met = med) i.ın büyük önem taşır..

İşle nitelik bakımından birbirine benzeyen heceleri, bütün mısralarda alt alta getirme dizgesine (= siste­mine). «Aruz ölçüsü» denir.

Aruzla yazılmış bir şiirin ölçüsünü bulmak için, mısradaki sözcüklerin hecelerini, nokta ve çizgi ile işaretle­riz. Açık - kısa heceler nokta ( . ) ile; kapalı - kısa, ka­palı - uzun ve açık - uzun hedef de çizgi ( — ) ile işaretlenir( = simgelenir).

 

Mısra sonuna gelen hece, açık da olsa, kapalı sayılır.

Örnek: Gün ler ce ne gör düm ne de bir kim se ye sor dum

—  —    .   .   —     —     .   .   —   —   .   .  —   —

 

Yâ rab! He le kalp ağ rı la rıh dur du di yor dum

—  —    .   .   ­—  —    .   .  ­—  —    .   .   ­—  —

Yahya Kemal BEYATLI

Görülüyor ki kapalı heceler kapalılarla, açık heceler de açıklarla alt alta gelmişlerdir. İşte aruzun dayandığı düzen budur. Aruz hakkındaki diğer bütün bilgiler, bu düzenin tamamlayıcı ayrıntılarıdır.

***                     ***

SON EKLENENLER

Üye Girişi